Altındağ ilçesinde yer alan ve 17. yüzyıldan itibaren Yahudi cemaatinin yoğun olarak yaşadığı İstiklal Mahallesi, 1930'lara kadar Ankara’nın en görkemli mahallelerinden biri olarak biliniyordu. Şalom Gazetesi, mahalleyi o dönemde 'Bütün kapıların açık olduğu bir mahalle, Hanuka’da Sinagog’da toplanıp piyes izleyen mahalleli, evlerden yükselen müzik sesleri ve İstanbul’da olmayan bir samimiyet' ifadeleriyle tanımlıyordu. Ancak 1930'lardan itibaren değişen ekonomik koşullar, yeni yerleşim alanlarının cazibesi ve İsrail devletinin kurulmasıyla birlikte Yahudi nüfusu mahalleyi terk etti. Bugün mahallede Yahudi nüfus bulunmazken, bölge eski hareketli günlerinden çok uzak bir görünüme sahip.
Mahallede Yahudilerden kalan tek iz, Sinagog. Ayinlerin, düğünlerin yapıldığı, piyeslerin sahnelendiği Sinagog, günümüzde dikenli teller, demir parmaklıklar ve kilitli kapılarıyla karşılıyor ziyaretçileri.
Mahallenin en görkemli yapıları olarak bilinen Hayim Albukrek ve Araf Konutu, Sinagog’un hemen karşısında bulunuyor.
Araf Konutu restore edilmiş durumda. Ancak, dış cephesindeki boyalı nakışlarıyla Ankara’nın ender yapılarından biri olan Hayim Albukrek Konutu’nun ne zaman restore edileceği belirsizliğini koruyor.
Mahalledeki diğer evlerin büyük bir kısmı terk edilmiş ve yıkılmaya yüz tutmuş halde. Sadece birkaç evde yaşam belirtileri görülse de mahalle genelinde büyük bir sessizlik hâkim.
Refah ve huzurlu ortamı ile Şalom Gazetesi'ne konu olan, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Ankara adlı romanında Nazif’in Yahudi evinde pansiyoner oluşunu "Bu, Ankara'da yaşayan bir adam için ne demektir bilemezsin, Ankara'da bunun üstünde bir ikbal hatırdan geçmez" ifadeleri ile anlattığı mahalle maalesef kaderine terk edilmiş durumda.
Mahalledeki tarihi dokunun ve kültürel mirasın gelecek kuşaklara aktarılabilmesi için yetkililerin bir an önce harekete geçmesi ve Ankara'nın kültürel mirasına sahip çıkması büyük önem taşıyor.