Tolga ALCA
“Hüzün Düşleri” şiir kitabıyla okuyucularının kalbini kazanan, “Yalnız Yol” romanının kahramanı Rodin ile gençlere yaşam mücadelesinde önemli ipuçları veren Yazar-Şair Aydın Güneri ile Başkent olarak konuştuk. Sorularımıza samimi yanıtlar veren Güneri, “Umut, yeni güne doğan güneştir” diyerek eserlerinde özellikle yeni nesile şu tavsiyelerini iletmeye devam ediyor: “Hayat bize direnmeyi öğretir ayakta dimdik durmayı dayatır. Acıyı hüznü zorlukları imkansızlıkları yaşatır. Önemli olan sizin kararlığınız ve vazgeçmemenizdir. Umarım insanlara bu mesajı vermeyi başarmışımdır.”
· Sizi tanıyabilir miyiz? Yazarlık süreci nasıl başladı?
Ben 1971 yılında Pertek/Dersim’de (Tunceli) doğdum. 14 yaşıma kadar köyde yaşadım ilk ve orta öğrenimimi köyde tamamladım. Lise eğitimi için 1986 yılında İstanbul’a geldim. Liseyi İstanbul Kadir Has lisesinde okudum. Daha sonra Marmara üniversitesi Biomedical Cihaz teknolojisi bölümünü bitirdikten sonra 1993 yılında sağlık alanında (Tüp Bebek) çalışmaya başladım. Halen aktif olarak sağlık alanında faaliyet gösteren özel bir firmada müdür olarak çalışıyorum. Yazmaya on üç yaşımda şiir yazarak başladım edebiyat ve sanat her zaman ilgilendiğim konulardı. Bir nevi çocukluk hayalimdi yazmak. Aslında hayallerimi gerçekleştiriyorum. O günden bu güne yazmaya devam ediyorum.
“OKURUN YÜREĞİNE DOKUNMAYI BAŞARMIŞIM”
· “Yalnız Yol” ve “Hüzün Düşleri” kitaplarınıza gelen ilgiyi ve aldığınız tepkileri anlatır mısınız?
“Hüzün Düşleri” benim ilk kitabımdır. Çok çıkışı şansız bir sürece denk geldi. Pandemi sürecinde çıkan bir kitap oldu. Ona rağmen şiir severler çok büyük ilgi gösterdi ilk baskıyı bitirdik. İkinci baskısını yakında yapacağız. “Yalnız Yol” keza aynı durumda daha çıkalı bir yıl oldu. Onunda ilk baskısı tükendi. Bu anlamda okur severlerin ilgisinden memnunum. Gerek lansman ve imza günlerinde de gerekse kitap fuarlarında sosyal medyada her zaman çok olumlu geri dönüşler aldım. Google arama motorlarında güzel yorumlar yapıldı okuyucular tarafından bugüne kadar hep olumlu yorumlar ve tepkiler aldım. Bu da beni çok mutlu ediyor. Demek ki okurun yüreğine dokunmayı başarmışım.
· “Yalnız Yol” kitabınızın kahramanı Rodin ile “ışığı” okuyucularınıza müjdelemek gibi bir gayenizin olduğu görülüyor. Bize Rodin aracılığı ile okuyucularınıza vermek istediğiniz mesajları anlatır mısınız?
Rodin’nin hikayesi gerçek bir hikayedir. Benimde amacım Rodin’i kahramanlaştırmaktı. Bunu da başarmış olmam büyük bir mutluluk benim için. Umudu her zaman canlı tutarak direnmeyi mücadele etmeyi hayata sıkı sıkı sarılmayı asla pes etmemeyi her koşulda yaşamayı başarabilmek en büyük devrimdir. Geleceğin ve hayallerinizin peşinden gitmekten vazgeçmeden mücadele etmeyi öğrenmektir. Hayat bize direnmeyi öğretir ayakta dimdik durmayı dayatır. Acıyı hüznü zorlukları imkansızlıkları yaşatır. Önemli olan sizin kararlığınız ve vazgeçmemenizdir. Umarım insanlara bu mesajı vermeyi başarmışımdır.
· Rodin’in kıt kaynaklar ile vermiş olduğu yaşam mücadelesini, günümüz bazı gençlerinin “hazıra konma” ya da “çabuk pes etme” gerçeğiyle kıyaslarsanız neler söylersiniz?
Her dönemin kendi koşulları var o dönemin şartlarına göre değerlendirmek gerekir bu konuyu. Fakat günümüz gençleri emek harcamadan hazıra konmak istiyor. Kolay para kazanmanın peşinden koşuyorlar. Biraz da bu durumu toplumsal gelişmeler dayatıyor. Okumayan üretmeyen sadece tüketen toplumlarda bunun durumun yaşanması normal. Kitap okumayan kendini geliştirmeyen bireyselleşen bir toplum olmamızdan kaynaklanıyor. Öte yandan gençleri kolaycılığa özendiriyorlar emek harcamadan para kazanmaya yönlendiriliyorlar. Kimse çalışmak istemiyor hazır paraya konmak istiyor. Sanırım daha cazip geliyor gençlere… Bu durum toplumsal bilinç ve eğitimle doğrudan ilgili derin bir konudur.
“YENİ NESİL HAYALCİLİĞİ DAHA ÇOK SEVİYOR”
· Bir yazarın okuyucuyu yakalayabilmesi de gittikçe zorlaşıyor gibi. Sizin buna yönelik bir çabanız var mı?
Ben kendi adıma toplumsal sorumlulukla yazıyorum yeni nesilleri geçmişleriyle buluşturmak dedelerinin babalarının neler yaşadığını hangi koşullarda yaşam mücadelesini verdiklerini bilmelerini sağlamaya gayret ediyorum. Yeni nesil biraz daha bilim kurgu polisiye ve metavers hikayeleri seviyor. Başka bir deyişle hayalciliği seviyor gerçekle ilgilenmiyorlar. Biz aydınların görevi ise topluma yön veren halkın önünü açan gelişimine katkıda bulunan insanlar olmalıyız. Bu bilinç ile hareket etmeliyiz. Halkın gelişimine katkıda bulunmak temel görevimizdir. Bu toplumsal bilinç ile buluşabilirsek sonuca gidebiliriz. Aksi halde bugün olduğu gibi bilinçsiz bir topluma dönüşürüz.
· Bu bağlamda bir sanatçının görevi, gerçekleri olduğu gibi insanların yüzüne vurmak diyebilir miyiz?
Her insanın içinde yarım kalan daha doğrusu eksik kalan yanları vardır. Ve bunu hayatı boyunca yaşamında hisseder. Bende insanların yüreklerine dokunmak ve eksikliğini yaşadığı duygularını gün yüzüne çıkarıp onlarla yüzleştirmekti. İnsan hayatında eksik kaldığı yönlerini tamamlamalı. Aksi halde hayatı boyunca vicdanı acısını çekecektir.
· Yeni eserler ile okuyucularınızla buluşmaya devam edecek misiniz? Yeni kitabınızın içeriğinden bazı ipuçları verir misiniz?
Yazmaya devam edeceğim ömrümün sonuna kadar bu bağlamda yazmaya devam ediyorum. Çok yakında yeni kitabım çıkacak bu sefer bir aşk hikayesiyle okuyucunun karşısına çıkacağım. Yine yaşanmış gerçek bir hikaye şimdilik bu kadar ipucu yeter sanırım.
· Türk şairleri ve roman yazarları içerisinde örnek aldıklarınız var mı? Onların hangi anlatım tekniklerini kendinize daha yakın hissediyorsunuz?
Tabi ki var. Şair olarak kırklı yıllarda toplumsal şiirler yazan Enver Gökçe yetmişli yıllarda Ahmet Telli, Edip Cansever, Ahmet Arif vb gibi şairler etkilendiğim şairler… En çok beni etkileyen şair Özdemir Asaf diyebilirim. Yazar olarak Yaşar Kemal, Mehmet Uzun, Cengiz Aytmatov, Tolstoy, Mehmet Çetin gibi yazarlar beni etkilemiştir. Teknik olarak Yaşar Kemal’in dili bana daha yakın. Betimlemeleri ve sade anlaşılır dili beni etkilemiştir.
“YAYIN SEKTÖRÜ TAMAMEN TİCARİLEŞTİ”
· Edebiyat dünyasının en önemli sorunlarından bir tanesi, potansiyeli yüksek çoğu yazarın “bilgi kirliliğine” yenilip hak ettiği ilgiyi yakalayamaması… Çoğu yayınevi para kazanmak için eser niteliğine değil, isim tanınırlığına yatırım yapıyor. Bu da değerli yazarların yetişmesini ya da sesini duyurmasını engelliyor? Bu görüşe katılır mısınız?
Maalesef günümüzde bunları yaşıyoruz nice isimsiz yazarımız şairimiz var hak ettikleri değeri görmemiştir. Özellikle bu dönemde tamamen ticarileşti yayın sektörü. Yeni yazarlara kimse destek olmuyor tanıtmıyor yolunu açmıyor maalesef katılıyorum bu görüşünüze.
· Son olarak sanat yolculuğunuzda sizinle yol arkadaşlığı yapanlara ne söylemek istersiniz?
Yol dostlarla yürünür hayat sizi sevdiklerinizle beraber mutluluğa götürüyorsa değerlidir. Umudu özgürlüğü ve sevgiyi birleştirdiğinizde yüzünüz tebessüm eder. İşte o zaman her şey güzel olur.