Dünkü yazımızda Ukrayna'da seçimlerin ilk turunda en yüksek oyu alan komedyen Zelenskiy'in ikinci turda başkanlığın en büyük adayı haline geldiğini söylemiştik...
Zelenskiy'in hemen her konuda olduğu gibi uluslararası sorunlardaki görüşleri de pek bilinmiyor...
Daha doğrusu bir görüşü olup olmadığı da belli değil!
Ancak izleyeceği politika aşağı yukarı tahmin edilebiliyor.
***
Eskiden Ukrayna politikası üzerinde etkili iki güç vardı: Amerika ve Rusya...
Amerika gücünü Katolik ve 'bağımsız ortodoks' olan Batı Ukrayna'dan, Rusya ise Odessa gibi kıyı kentlerinin yanı sıra Doğu'daki Donbass bölgesindeki Moskova patrikliğine bağlı Rus kökenlilerin yoğun olduğu diğer bölgelerden alıyordu.
Bu farklı dokular Rusya'nın kuruluş süreci sırasında dokunmuştu...
Batı Ukrayna, daha çok Polonya ve Litvanya krallıklarına yakın durmuş ve kimi zaman onların egemenliğine girmiş...
Sözünü ettiğimiz diğer bölgeler ise genellikle kaderlerini Rusya ile birleştirmişti.
***
Bu arada Kırım'ın hep özel bir konumu olmuştu...
Rusya'nın henüz devlet olarak yeni yeni şekillendiği dönemlerde onun üzerinde egemen olan Altınordu devletinin başkenti Kırım, daha sonra Türk hanlıklarının en büyüğü olarak uzun süre Rusya'ya karşı direnmiş ve süreçte Osmanlı devleti ile dayanışma halinde bulunmuştu...
Daha sonra yüzyılı aşkın bir süre devam eden Osmanlı-Rus savaşları boyunca Kırım halkının bir bölümü gönüllü olarak o zaman Osmanlı toprağı olan Dobruca bölgesine göç etmişti...
Bu tarihsel rekabet, Almanya'nın İkinci Dünya Savaşı sırasında Batı Rusya'yı ve Kırım'ı işgal ettiği dönemde yine su yüzüne çıkmış, savaş sonrasında Stalin, Kırım'ın Türk kökenli halkını 'Almanlarla işbirliği yaptıkları' gerekçesiyle toplu sürgüne tabi tutmuş ve yerlerine 'Rusya'ya sadık' Rus kökenli toplulukları yerleştirmişti...
Bu olay, İkinci Dünya savaşı sonrasında Türkiye'nin Rusya karşısında açıkça ABD ve NATO saflarında yer almasıyla birlikte Türkiye-Rusya ilişkilerinde önemli bir sorun oluşturmuştu.
***
Geçtiğimiz yıllarda Ukrayna'yı yöneten Yanukoviç, ülkesi içindeki bu gerilimi ABD ile Rusya arasında bir 'orta yol' politikası izleyerek yatıştırmaya çalışmış, ancak ABD bir 'renkli devrim'le Yanukoviç'i devirerek ülkenin başına kendi yandaşlarını geçirmişti...
Rusya da bu duruma karşı Donbass bölgesini ele geçirerek 'otonomi' ilan eden ayrılıkçıları desteklemiş ve Kırım'ı ilhak etmişti...
Bu durum Stalin'in toplu sürgününden sonra 'yumuşama' döneminde ülkelerine dönmeye başlayan Türk kökenli Kırımlılar'ın protestosuyla karşılanmış, ancak Rus kökenliler ağır bastığı referandumda Kırım halkı ilhakı onaylamıştı.
***
Bunları hatırlatmamızın nedeni, son dönemde NATO'nun Karadeniz bölgesinde denetimi eline geçirmek için bazı eski 'Doğu Bloku' üyesi ülkelerle birlikte yeni bir atağa girişmiş olmasıdır...
NATO'nun kuruluşunun 70. yıldönümü münasebetiyle 3-4 Nisan 2019 tarihlerinde Vaşington'da düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları Toplantısına damgasını vuran da bu niyet olmuştur...
Toplantıya ilişkin açıklamalarda bulunan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, 'Rusya anlaşmanın yükümlülüklerini yerine getirmesi için yaptığımız çağrıları dikkate almıyor. Zaman daralıyor, bu nedenle NATO'nun atacağı adımları ele alacağız' diye konuşmuş ve NATO müttefiklerinin Gürcistan ile Ukrayna'ya desteklerini artırmasını beklediğini sözlerine eklemiştir.
***
ABD Başkan Yardımcısı Pence'in, NATO antlaşmasına göre böyle bir hakkı olmadığı halde Türkiye'yi 'NATO ile S-400 anlaşması' arasında bir tercih yapmaya zorlamasının bu konjonktüre denk gelmesi hiç kuşkusuz bir tesadüf değildir...
Ne var ki, bu gelişmelerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan Rusya'ya bir ziyaret gerçekleştirerek Putin ile bir görüşme yapmış ve S-400 anlaşmasının 'bitmiş' bir mesele olduğunu açıklamıştır...
Hiç kuşkusuz, bu gelişme ABD ve NATO yetkililerinin yanı sıra Ukraynalı politikacıları da hayal kırıklığına uğratmıştır...
Bu hayal kırıklığının şu anda hiçbir politik programı olmayan Ukrayna'nın muhtemel 'komedyen' başkanı döneminde Türk-Ukrayna ilişkilerini nasıl etkileyeceğini ise zaman gösterecektir.