İnsanların bedeninde, yalnızca insanların mı, tüm canlıların bedeninde gözlerin, kulakların, ellerin, ayakların, yani bedendeki her uzvun ayrı bir işlevi var. Hepsi bir bütün olup, o devinen, yürüyen, koşan, gören, ağlayan, gülen canlıyı oluşturuyorlar...
Şiirlerse bir bütün olarak insanı, canlıları, doğayı, evreni kucaklıyor kucaklamasına ama bazı konular daha çok yer buluyor dizelerde...
Şairlerin gözde temaları arasında gözler var. Gözler, şiirlerde, dizelerde o kadar çok anılıyor ki, ellerimiz, ayaklarımız, bu konuda gözleri kıskanıyorsa haklıdır!
Çünkü gözler, sevgiden öfkeye kadar hemen tüm duygularımızı öyle net bir şekilde dışa vurur ki!... Dudaklarınızdan dökülen sözler ne olursa olsun, gözler doğruyu söyler... Zaten, gözlerini apaçık tutarak, karşısındakinin gözlerinin içine bakarak konuşmayanların söyledikleri bir soru işaretiyle birlikte yer eder belleklere... Ama gözlerini saklamadan ve gözlerinize bakmaktan korkmayanların söyledikleri soru işaretsizdir...Öfkeyi, kini anmak bile istemiyorum, onları da en iyi yansıtan gözler olsa da... Gözler sevgiyi, aşkı, dostluğu, şefkati, sıcaklığı hiçbir sözcüğe ve eyleme gerek kalmadan anlatırlar...
Cemal Süreya, 'Aşk' adlı şiirinde ne der?
'Şimdi sen kalkıp gidiyorsun. Git. / Gözlerin durur mu onlar da gidiyorlar. Gitsinler. / Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin'.
O Cemal Süreya ki, nice aşk serüveninde izi vardır dizelerinin. Hele de gözlere dair dizelerinin…
Nasıl olmasın ki?
'Gül' şiirinde, 'Azaldığını duyup duyup karanlıkta / Beni ayakta tutan gözlerinin' derken, sevilen bir insanın gözlerindeki ışığın, içimizdeki çiçekleri nasıl da suladığını vurgular. Bir başka şiirinde ise, bir kadının gözleri için, 'gözleri göz değil gözistan' diyendir o!
***
Ahmed Arif o güzelim 'Unutamadığım' şiirinde her şeyi bir yana koyar, gözlerini arar sevgilinin... Sürgüne onun gözlerinde gitmek ister, onun gözlerinden içmek ister ay ışığını...
'Gitmek, / Gözlerinde gitmek sürgüne. / Yatmak, / Gözlerinde yatmak zindanı. / Gözlerin hani?'
Ahmed Arif, 'Gözlerin hani?' diye sora dursun Nevzat Üstün, 'Göz' adlı kısacık şiirinde, Ahmed Arif'i yanıtlar sanki...
'Bir / Göz / Doludizgin / İkindiüstü / Dalların arasında'.
***
Göze dair, sevgilinin gözlerine dair ne çok şiir var da…
Ergül Çetin'in bir şiiri var ki…
O sanatla ilgilinen hemen herkesin tanıdığı bir kadının gözlerinden söz ediyor:
'gözleri gülriz sururi'nin / gökyüzü fıskiyesinden düşen iki damla / iki yılan, ağzı kan kırmızı / lahite kazınmış kabartma / kimselerin çözemediği // gözleri gülriz sururi'nin / ruhumun raflarında tozlanan sessizlik / (...) / samanyollarında akan düş ırmağı / el örgüsü perdeler ardında açan fesleğen / taş parkeli yollara düşen ayışığı / ayak seslerimi biriktiren sardunya / okunmamış romanların arasında kurutulan / incecik karanfil kokusu, yasemin, arpacık, / vazoda unutulmuş bir gülün bordo rengi / gömleğimden çıkmayan güz lekesi / serin avluda seken güvercin nefesi / (...) / gözleri gülriz sururi'nin / avignonlu kadınlar tablosu, / bir gülün derinliği ansızın / gözleri gülriz sururi'nin.'
***
O gözlere tutkun, o gözlerin yaşam ve sahne yoldaşı olan Engin Cezzar bu dünyadaki yolculuğunu tamamladığında, Cezzar'ın yaşamından bazı ayrıntıları yazdıktan sonra bu şiiri anımsatmış ve 'O güzel gözlerde şimdi hüzün var' demiştim.
Artık geride kalan 2018'in son günü, o güzel gözler de tamamladı bu dünyadaki yolculuğunu.
Ve tıpkı Engin Cezzar'ın vedasında olduğu gibi, sessizce buluştular toprakla…
Sessizce, sessizlikle şiir oldular.
Şiirlere gömüldüler…