Kavafis'in 'Barbarları Beklerken' kitabında (*) karşılaştığım ve hiç unutamadığım bir şiiri vardır, bir kentten ayrılmakla ilgili. Yaşadığınız, anılar edindiğiniz bir kentten (Ki 'Kent' yerine 'ülke'yi de koyabilirsiniz) ayrılmanın gerçekte olanaksız olduğunu anlatır. 'Aynı Kentte' adını taşıyan şiirde şu dizeler yer alır:
'Yeni ülkeler bulamayacaksın, başka denizler bulamaycaksın. / bu kent peşini bırakmayacak. Aynı sokaklarda / dolaşacaksın. Aynı mahallede yaşlanacaksın; / aynı evlerde kır düşecek saçlarına. / Bu kenttir gidip gideceğin yer. Bir başkasını umma.'
***
Genç yaşta kanser illetinin (Çernobil'deki patlamadan yayılan radyasyonun ya da yaşam düşmanı nükleer santrallerin demek daha doğru!) aramızdan aldığı 'şair ceketli çocuk' Kazım Koyuncu'nun 'Dünyada Bir Yerdeyim' albümünde (Halkevleri'nce, ölümünden sonra yayınlandı) bir 'Ayrılık Şarkısı' vardır.
Şarkı adı, bir sevgiliden ayrılışın hüznünü duymaya hazırlar dinleyeni. Oysa şarkıda ayrılınan sevgili, bir kenttir. Adı verilmez kentin. Böylece, her kentten ayrılışın hüznüne kendini katar şarkı…
Yaşadığınız, anılar edindiğiniz bir kentten ayrılmanız gerekmişse herhangi bir nedenle, hele de bir zorunlulukla, bu şarkı tam size göredir:
'ardımda bırakıp büyük çağrısını / ayrılık anı bu sisli şarkıyı / ırmaklar gibi akıp uzun uzun / terk ediyorum bu kenti / ah ölüler gibi… // şarkılar bir çığlığa sığınmaksa şimdi / sonsuz bir yangın gibi / sevmesem öyle kolay çekip gitmek / yaralı bir kuş gibi…'
***
Ilk dinleyişimden bu yana, 15 yıldır bu şarkı Kavafis'in şiirini, Kavafis'in şiiri bu şarkıyı anımsatır bana…
O şiiri kaç kez okumuşumdur, bu şarkıyı kaç kez dinlemişimdir bilinmez…
Sözler yürek yakıcı… Beste yürek yakıcı… Ses de öyle olunca… Yanmaz mı yürek?
***
TRT Türkiye'nin Sesi Radyosu'nda (TSR), iki güzel yürekli yapımcıyla (Kadriye Şenel ve Feray Uz) edebiyatçıların gözüyle kentler üzerine bir programa başlamıştık. Programın cıngılında kullanılmak üzere bestesi Hüsamettin Küçük'e ait olan bu şarkının ezgilerini önermiştim. Bitişinde de, Kavafis'in dizlerinin okunmasını… Yürekler buluştu. Kullandık. Gittikçe takunyalaşan TRT'deki son maceram olmuştu.
***
Bu uzun parantezi geçip geleyim, şarkının sözlerine…
Sarsıcılığı şuradan ki…
Şarkı sözü değil, şiirdi ezgileştirilen…
Dizeleri yazansa, bu ülkede doğup büyümüş olmanın, hele de ilk gençliği 1970'lere denk gelmiş olmanın 'doğal sonucu' olan 'her türlü acıyı tatmış' bir şairdi…
Kavafis'in dizelerine kardeş olan o dizeler, Mehmet Çetin'indi…
Kazım Koyuncu'nun hüzünlü sesiyle buluşmasalar, bir kitap sayfasında okusaydım ilk kez bu kadar yakarlar mıydı yüreğimi, bu kadar unutulmazım olurlar mıydı, bilmiyorum?
Ama sözler, beste ve Kazım'ın hüzünlü sesi sanki hep beraber, birlikte üretilmiş bir sanat eseri bütünlüğüyle yakıyordu yüreğimi… Yüreğimizi… Yakıyor…
***
Mehmet Çetin 12 Eylülzede bir şairdi. Yılları hapishanede geçti. Bir okul olarak değerlendirdi ama hapishaneyi. İçerden mektuplarla şiirler gönderiyordu dergilere. Yayımlanıyordu. Çıktıktan sonra da sürdü dizelere su vermesi….
Kazım Koyuncu'nun sesi hüzün bultuları gibi göğümüzde savrulup duruyor.. Onun sesinden yüreklerimize akan o şarkının sözlerini yazan Mehmet Çetin'i de yine o kanser illeti alıverdi aramızdan, neylersin?
Bir avuntudur yüreğimizde, dizelerin göğümüzde savurulup duracak olması…
______________________
(*) Kavafis, 'Barbarları Beklerken', Türkçesi: Erdal Alova – Barış Pirhasan, YAZKO Yayınları, İkinci Baskı: 1982, İstanbul.