Bir balkonda oturuyoruz…

Yok, keyifli bir akşam söyleşmesi falan değil!

Gerçekte ortama suskunluk egemen…

Çünkü, morgda yatan bir beden bizi buluşturan…

İlk kez tanıdığım ve o morgda yatan bedenin dostları anlatıyor…

Dinliyorum…

Ürperiyorum…

Üşüyorum…

Aynı zamanda karşıdaki ağaçlara bakıyorum.

Bu balkondan o ağaçlara defalarca bakmış gözler görmüyor şimdi. Morgda yatan, ölü bir bedene ait onlar.

Ama ışıkla, sevgiyle, gülümseyerek bakıyorlar bana…

Yalnızca bana mı?

Tüm insanlara, ağaçlara, kuşlara, doğaya, kitaplara…

Bense biraz da onun gözleriyle bakıyorum yaşama, ağaçlara…

Biraz da değil, öyle…

***

Şair arkadaşım Hülya Deniz Ünal, yeni kitabında (*) söz etmişti bu balkondan ve gördüğüm ağaçlardan:

'Efsane öğretmen Tarık Övünç'le aramızda iki sokak var. Eşi Filiz abla da çok özel, duyarlı bir insan. Övünç çiftine bakarken onlar kadar uyumlu ve birbirini tamamlayan çok az çift olduğunu düşünürüm hep. Sokaklarımız arasında göğe uzanmış bir kavak, kuşların buluşma yeriydi. Tarık Hocam balkonda kahvesini içerken hep bu ağaca baktığını, ufacık ağacın yüzlerce kuşu nasıl sahiplenip taşıdığına şaşırdığını söyleyince, 'ben de' dedim.

Grup halinde uçan bu gürültücü kuşların sığırcık olduğu konusunda uzlaşmıştık. Solucan, tırtıl, kurt gibi hayvanlardan beslendiği gibi meyveyle de beslenen sığırcıklar, özellikle zeytin ve meyve bahçelerine verdikleri zarar nedeniyle çiftçiler tarafından pek sevilmiyordu.

Çiftçilere verdikleri zarar, bizim onları sevmemize engel değildi. O günden beri kuşlar ve narin kavak ağacıyla birlikte Tarık hocalar da aklıma geliyor.'

***

İşte o balkondayım…

O ağacı görüyor muyum?

O kuşları?

Ayrımında değilim bunların…

Balkonda birlikte oturduğum bir arkadaşımız, Tarık Hoca'nın gençlik arkadaşı, onun ölüm anını anlatıyor…

Gün akşama evrilirken, o çok sevdiği, hemen her gün gittiği Güzel Sanatlar Parkı'na gitmiş yine… Yanında yeni aldığı kitap var… Okuyacak…

Kitap dedimse… Roman, öykü, şiir falan değil…

Herkül Milas'ın, 'Türkçe Yunanca Ortak Kelimeler Deyimler ve Atasözleri' (**) kitabı.

Varıp oturmuş.

Daha bir gün önce dibinde yere çömeliverip poz verdiği yer minesinin yakınına… Söylemiş çayını… Açmış sayfalarını kitabın…

Okumuş birkaç sayfa…

Sonra düşüvermiş masaya başı…

***

Türkiye'mizin o gerçekten özgürlükçü Anayasası'nı, sonradan kırpıla kırpıla artık hükmü kalmamış Anayasası'nı çağrıştıran günde, 27 Mayıs'ta…

'Amaaaaan yaş yetmişe dayanmış. N'apcem yeni bir dili öğrenip de'… demiyerek. Yunanca öğrenme arzusuyla…

Yazıldığı dilden okumak arzusuyla Seferis'i, Ritsos'u…

O arzuyla düşüvermiş masaya başı…

***

Sevgili insan, güzel abim, Nazım Hikmet alkış tutuyor sana…

'Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile…' dizesiyle…

***

Sen yetmişe ancak merdiven dayadın ama…

Böyle düşünmeyi aşıladın ne çok insana…

Ölüm anınla bile…

____________________

(*) Hülya Deniz Ünal, 'Karşıyaka Hatırası', (Kitap adında, nostaljik bir gönderme olarak ikinci sözcüğün son iki hecesi ('rası') ters yazılmış da… Ben ters çeviremedim bilgisayarda. Bu kitaptan söz eden herkes benim gibi yazacak. Gerçek ad yazılmış olmayacak böylece…), Heyemola Yayınları, Birinci Basım: Nisan 2019, İstanbul.

(**) Herkül Milas, 'Türkçe Yunanca Ortak Kelimeler Deyimler ve Atasözleri', İstos Yayınları, Birinci Basım: 2012, İstanbul.