Özel Haber

“Hikâyesi olan insanları vakanüvis gibi tarihe not düşüyorum”

“Resimlerimdeki karakterleri izlerken kullandığım renkler, semboller ve hikayelerde kendinizden bir parça bulabilirsiniz.” diyen Ressam Sinan Dağ ile çizgilerle ve renklerle olan hikayesini konuştuk.

2008 yılından beri Ankara’da sanat atölyesinde çalışmalarını sürdüren Ressam Sinan Dağ dekor ve müze projeleri de gerçekleştiriyor. Sıradan insan tiplemeleri ve hikâyelerini kendi oluşturduğu soyut figüratif tarzda resmeden sanatçı, “Sade ve çeşitli imgeler kullanarak vermem gereken mesajı iletiyorum. Bir nevi etrafımdaki hikayesi olan insanları vakanüvis gibi tarihe not düşüyorum.” diye ifade ediyor.

• Eğitiminiz ve kısa bir özgeçmişinizle başlayalım isterseniz. Sinan Dağ kimdir? Bize kısaca kendinizi anlatır mısınız?

Mantı yemeyi seven, çeşitli branşlarda spor yapan, Beşiktaş taraftarı, karikatürle ilgilenen, okuyan, izleyen, dinleyen,1989 kışında Ankara’da doğan ve eğitim hayatını aynı şehirde tamamlayan bir sanatçıyım. Gazi Üniversitesi Resim Öğretmenliği Programı’nı 2013 yılında tamamladım.  2008 yılından beri Ankara’da bir sanat atölyem var ve çalışmalarımı akademi dışında burada sürdürüyorum. Resim ve heykel başta olmak üzere birçok farklı disiplinde üretimler yapıyorum. Eserlerim pek çok karma ve kişisel sergide yer aldı ve önemli koleksiyonlara dahil oldu. Ayrıca dekoratör olarak da çalışıyorum. Sahne sanatları, dizi-film ve müze uygulamaları benim diğer çalışma alanlarım diyebilirim. Türkiye’de kamu ve özel sektörde birçok projede görev sanatçı ve uygulayıcı olarak görev aldım.

• Resme olan ilginiz ne zaman ve nasıl başladı? Siz kendi tarzınızı nasıl tanımlarsınız?

Küçük yaşlarda çizim yapmama rağmen bilinçli olarak çizmem lise yıllarına dayanır. Gerçek sanat pratikleri ile tanışmam ise akademiye girmemle başladı. Çocukluğumda evimizde büyük bir kütüphanemiz vardı. Mahallenin kütüphanesi de diyebiliriz. Karikatür dergileri ile tanışmam Gırgır dergisi ile başlar. Çizim yapmama çok büyük katkıları olmuştur. Mahalle kültürünün son kuşaklarından biri olarak büyüdüm ve bu insanların hayatlarını resmeden bir sanatçıya dönüştüm. Sıradan insan tiplemeleri ve hikayelerini kendi oluşturduğum soyut figüratif tarzda resmediyorum. Sade ve çeşitli imgeler kullanarak vermem gereken mesajı iletiyorum. Bir nevi etrafımdaki hikayesi olan insanları vakanüvis gibi tarihe not düşüyorum.

“ÇALIŞMALARIMDA ÇOK İNCE ESPRİLER VAR”

• Her ressamın bir imzası, üslubu var. Siz kendinizi nasıl tanımlarsınız?

Kullandığım malzemeler ve çizmiş olduğum figürlerin tipleri benim imzam diyebiliriz. Spesifik malzemem olan zift de benimle çok özdeşleşti ve resimlerimde imza olmasa bile anlaşılıyor. Resimlerimdeki karakterleri izlerken kullandığım renkler, semboller ve hikâyelerde kendinizden bir parça bulabilirsiniz. Eserlerimdeki çok ince esprileri yakalamak için bazen birkaç defa bakmanız da gerekebilir.

• Peki bir resmin bittiğini nasıl hissediyorsunuz?

Resim atölyeden çıkıp sergilendiği an bitmiştir. Ustamın şu sözünü de söylemek isterim “Resme ne zaman başladığın önemli değil nerede durduğun önemli” derdi.

“13 EYLÜL’DE VİTRİN SERGİSİ; FRİENDS AND FAMİLY” SERGİSİ AÇILIYOR”

• İlerleyen dönemlerdeki projeleriniz neler? Planlarınızdan ve hedeflerinizden bahseder misiniz?

2024-25 sanat sezonunda İstanbul’da bir kişisel sergi yapacağım ve yurtdışı fuar ve sergilerde yer alacağım. Galerilerde ve sokaklarda sık sık eserlerimi ve beni görebileceksiniz. Şu an Bodrum’da sanatseverlerin gezebileceği bir sergim var ve 13 Eylül’de İstanbul’da  “Vitrin Sergisi; Friends and Family” sergisini açacağız. Tarihleri henüz netleşmemiş birkaç sergim daha olacak bu sergilerin kürasyonları üzerinde çalışıyorum. Bunların yanı sıra elimizdeki dekor ve müze projelerini gerçekleştirmeye devam edeceğim.