Kadına karşı şiddetin 'derin köklerine' göz attığımız bir önceki yazımızda insan topluluklarının başlangıçta cinsiyete dayalı bir 'rol paylaşımına' dayalı olduğunu gösteren sayısız sosyal, antropolojik ve arkeolojik kanıta ve mitolojik öyküye değinmiştik...

Bu arada hemen belirtelim: Mitolojik öyküler, 'kafadan atma' hikayeler değildir...

Mitoslar, aynı zamanda geçmişte insan topluluklarının ve onların gelenek/göreneklerinin ortaya çıkış öykülerini anlatan ve bunların sürekli yinelenerek toplumsal kılavuzlar haline gelmesini sağlayan 'toplumsal davranış rehberleri'dir.

***

Örneğin bir önceki yazımızda sözünü ettiğimiz Sophokles'in meşhur Oedipus Tragedyası'nı ele alalım...

Öyküde Tebai kentinin kralı Laios kendisine rakip olacak oğlunu öldürme kararını alması, ana kraliçe devreye girerek çocuğun ıssız bir yerde terkedilmesini sağlaması, sonunda kurtarılan çocuğun büyüdüğünde tanımadığı babasını öldürerek tanımadığı annesiyle evlenmesi anlatılıyordu...

Köleci Yunan toplumunun sert ataerkil ilişkileri içindeki cinsiyet ve kuşak çatışmalarını sergileyen bu öykü, daha o zamanlar tragedyalara konu olmuş; daha sonra psikiyatri biliminin kurucularından Sigmund Freud ünlü 'Oedipus Kompleksi' kuramıyla bu öykünün günümüzde bile bilinçaltımıza kök salmış bir takım cinsiyete dayalı çatışmaların kaynağına işaret ettiğini savunmuştu...

***

Bu mitolojik öykünün topluma vermek istediği dersler kısaca şöyle özetlemek mümkündü:

Erkek (baba) kendisine rakip olabilecek oğlunu öldürmek yerine onu otoritesi altına alarak eğitmeli; kadın (ana) erkek işlerine karışmamalı ve kocasına karşı çıkmamalı; oğul ise ana sevgisini çok ileri boyuta götürmeyerek babasının otoritesini kabul etmelidir...

Bu inançlar anaerkil toplumun yerine geçen ataerkil toplumun davranış kılavuzlarıydı.

***

Yine böyle bir öykü, Truva savaşını konu alan İlyada destanının kahramanlarından Miken kralı Agamemnon'un başından geçen bir olayı konu almaktadır:

Truva savaşına katılmak için ülke yönetimini karısı Klitemnestra'ya emanet ederek yola çıkan Agamemnon'un gemisi, rüzgar esmediği için yolda kalır... Agamemnon, kahinin öğütüne uyarak rüzgar estirmesi için teknedeki kızı İphigenia'yı Artemis'e kurban eder... Bu olaya öfkelenen ana kraliçe, Agamemnon savaştan döndüğünde aşığıyla birlikte öldürür... Bu olay, Agamemnon ve Klitemnestra'nın oğlu Orestes'i öfkelendirir. Orestes de annesinin canına kıyar. Bu olaylar sonucunda büyük bir toplumsal tartışma doğar...

Kim daha suçludur: Kocasını öldüren Klitemnestra mı?.. Yoksa babasının intikamını almak için annesini öldüren Orestes mi?

***

Bu tartışma ataerkil Miken toplumunun o dönemki eğilimlerine bağlı olarak cevaplandırılacaktır...

Eski anaerkil gelenek, en büyük suçun ana öldürmek olduğu inancına dayanmaktadır... Yeni 'ataerkil' gelenek ise kocanın öldürülmesinin daha büyük bir suç olduğu dolayısıyla Orestes'in eyleminin haklı olduğu inancını savunmaktadır...

Sonunda ataerkil gelenek ağır basar ve mitolojik öykü, Klitamnestra'nın en büyük suçu işlediği, Orestes'in suçunun ise bağışlanabileceği şeklinde yorumlanır.

***

Bu öyküler bizim toplumlarımızda da benzer inanç ve eğilimler yaratmıştır...

Günümüzün 'kadın öldüren koca', ya da 'koca öldüren kadın' öykülerinde 'objektif hukuk', yani yasalar her ne kadar kadın-erkek eşitliği noktasından hareket etse de, geleneklerimiz kadının 'fıtrat' itibariyle erkekten düşük olduğu ve kocasına-babasına her şart altında itaatle yükümlü olduğu görüşündedir...

Öyle ki, 'Kadının karnından sıpayı sırtından sopayı eksik etmeyeceksin' özdeyişi yakın zamana kadar Türk Dil Kurumunun sözlüklerinde bile yer almaktaydı... 1987 yılında Çankırı'da görülen bir davada kadın/erkek eşitliğini öngören objektif hukuk kuralını uygulamakla yükümlü bir hakim, bir kadının boşanma talebini bu 'özdeyiş'e dayanarak reddetmişti.

***

Aynı sözlükte yer alan bir diğer 'özdeyiş' de şuydu:

'Kadın erkeğin şeytanıdır'...

Gerçi daha sonra yapılan bir çalışmayla bu 'özdeyişler' sözlükten çıkarıldı, ama bu düşünceler ataerkil bir gelenekten gelen insanlarımızın belleklerinde yaşamaya ve onların davranışlarına yön vermeye devam ediyor.

(Devam edecek)