Makbule AKGÜL
Uzmanlar, her yıl olduğu gibi bu yıl da eğitimde çocukların fiziksel ve zihinsel sağlığını etkileyebilecek, çözüm bekleyen pek çok sorunun mevcut olduğunu belirtiyor. Bizde gündemde olan karma eğitim tartışmalarını, okullarda en az bir öğün sağlıklı gıda ile beslenme desteği verilmesinin önemini ve eğitimdeki sorunlarla ilgili çözüm önerilerini Sosyolog Eğitimci Arslan Özdemir ile konuştuk.
• Konuşmamıza gündemde olan karma eğitim tartışmalarıyla başlayabiliriz. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Kofi Annan diyor ki, “Cinsiyet eşitliği kendi başına bir hedeften daha fazlasıdır. Yoksulluğu azaltma, sürdürülebilir kalkınmayı teşvik etme ve iyi yönetişim kurma zorluğuyla yüzleşmek için bir ön koşuldur.” Karma ve tek cinsiyetli eğitim modellerinin ideolojik tutumlardan ziyade bilimsel veriler ışığında pedagojik açıdan analiz edilmesi gerekmektedir. Karma eğitim sistemi kız ve erkeklerin cinsiyet ayrımı yapmadan sağlıklı ve bilinçli bir eğitim almasını sağlayan eğitimdir. Karma eğitim ile kız ve erkek öğrencilerde oluşabilecek özgüven problemleri ortadan kaldırılır. Bu eğitim sistemi ile kız ve erkek öğrenciler dünyaya daha iyi ve daha kolay bir yaklaşım sağlamaktadır. Karma eğitim sistemini ilk ortaya çıkaran Yunan filozof Platon’dur. Bu eğitim sistemi ile eşit paylaşımlar sağlanırken fikir ve düşüncelerin eşit olarak paylaşılması da amaçlanmaktadır.
Karma eğitimi yararları şu şekildedir: Karma eğitim sistemi ile kız ve erkeklerin cinsiyet ayrımı yapmadan sağlıklı ve bilinçli bir eğitim almasını sağlar. Karma eğitim ile kız ve erkek öğrencilerde oluşabilecek özgüven problemleri ortadan kaldırılır. Bu eğitim sistemi ile kız ve erkek öğrenciler dünyaya daha iyi ve daha kolay bir yaklaşım sağlamaktadır. Bu eğitim sistemi ile birlikte kız ve erkek öğrencilerin birbirine olan saygınlığı artmaktadır. Kız ve erkek öğrenciler birlik içerisinde başarıyı yakalayabileceklerini öğrenir. Karma okullarda yetişen gençler karşı cinsle arkadaş olmak, işbirliği yapmak, kendisini ifade etmek konusunda deneyimlidirler.
Karma okul bir gerçek hayat modelidir. Karşı cinsi fazla tanımayan bu nedenle de onlarla ilgili mesnetsiz fikirleri olan gençler yerine karşı cinse saygı ve sevgiyle yaklaşan sağlıklı kuşaklar böyle yetişir. Özellikle erkekler, kadınların toplumdan soyutlanarak, gözlerden uzak, kapalı kapılar ardında eğitilmesi gereken bir grup olarak değil toplumsal hayatın merkezinde kabul ederek yetişir. Böylece kadınların toplumsal haklarını özgürce kullanabildiği, dövülmediği, tecavüze uğramadığı, giysileri yüzünden saldırılmadığı, en yakınlarındaki erkekler tarafından hor görülmediği ve toplumda eşit haklara sahip olduğu bir toplum gerçekleşir.
“200 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI YAPILMASI GEREKİYOR”
• Uzmanlar, her yıl olduğu gibi bu yıl da çocukların fiziksel ve zihinsel sağlığını etkileyebilecek, çözüm bekleyen pek çok sorunun mevcut olduğunu belirtiyor. Siz hangi sorunların olduğunu tespit ettiniz?
2023-2024 Eğitim-Öğretim yıllı her zaman olduğu gibi yine sorunlarla başladı. Öğretmen sayısının yetersizliği (acil olarak en az 150-200 bin öğretmen ataması yapılması gerekir),birçok okulda alt yapının yeterince hazır olmaması, ailelerin ekonomik yetersizliklerinden dolayı çocuklarına istenilen eğitim ortamını oluşturamamaları, yaşanan toplumsal olaylar, ekonomik sorunlar, kontenjanından fazla öğrenci yerleştirilen okullar, eğitim öğretimin nasıl işleyeceğine yönelik standartlar da belirlenmiş değil, öğrenciler için ağır müfredat, ana dilde eğitim, fiziki açıdan yetersiz okullar, zamlar, enflasyon… Bütün bu sorunlar eğitim ve öğretimde istenilen başarının gerçekleşmesine engel olmaktadır.
6 Şubat ve sonrasında gerçekleşen, 50 binin üzerinde insanın hayatını kaybeden depremlerin ardından depremden etkilenen 11 ilde hayat hâlâ normale dönmedi. Deprem bölgesindeki eğitim sağlıklı, düzenli ve homojen biçimde sürdürülebilecek durumda değildir. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in tozpembe söylemleri ile alandaki gerçekler taban tabana çelişmektedir. MEB’in deprem bölgelerinde övündüğü tablo adeta yapılacaklar listesinin aksini göstermektedir. Depremin vurduğu illerdeki bilgi ve gözlemler, gerçeği tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır. Öğretmenler bölgede hasarsız ev bulmakta zorlanmakta, kiralık ev sayısının yetersiz olması sebebiyle yüksek kiralar talep edilmektedir. Öğretmenlere halen kalacak konteyner ve konaklayacak yer çoğunlukla ayarlanmamıştır. Yeni atama ve tayin yoluyla deprem bölgesine gelen ve halen deprem bölgesinde çalışmakta olan binlerce öğretmen konuyla ilgili mağduriyet yaşamaktadır.
Çağdaş yaşamın gereği olarak en büyük yatırım eğitime yapılmalıdır. Uzun vadede ülkeler için en karlı yatırım eğitime yapılan yatırımdır. Oysa Türkiye’de eğitime yapılan yatırım Dünyada en düşük yatırım yapan ülkeler arasındadır. Bu nedenle her yıl okulların birçoğu alt yapı yetersizliği ile açılmaktadır. Özellikle taşımalı eğitimin yapıldığı okullarda alt yapı yetersizliğinden ciddi sorunlar yaşanmaktadır. Birçok okulda yemekhane olmadığı için öğrenciler ya yerde ya da sağlıklı olmayan ortamlarda yemek yemek zorunda kalmaktadır.
Ayrıca taşımalı okullarda öğrenci servis sorunu bir türlü çözülemiyor. Servisler kontenjanının çok çok üzerinde öğrenci alıyorlar. Hala okulların olmadığı köyler, bir sınıfta 30-40 kişinin eğitim gördüğü okulların bulunduğu şehirler, hala öğretmeni olmayan okullar, atama bekleyen binlerce öğretmen, öğrenci sayısı az olduğu için kapatılması düşünülen köy okulları vardır.
• Ailelerin üçte biri eğitim gereksinimlerini hiç karşılayamaz durumda; üçte biri ise gereksinimlerin ancak bir bölümünü karşılayabiliyor. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Bu, eğitimde eşitsizlik sorununun ciddiyetini gösteriyor. Ailelerin eğitim gereksinimlerini karşılayabilmesi için, eğitim sisteminin daha kapsayıcı ve erişilebilir olması gerekiyor. Bu, eğitim harcamalarının artırılması, eğitim fırsatlarının eşitlenmesi ve eğitimde kalitenin yükseltilmesi gibi önlemlerle sağlanabilir. Eğitim gereksinimlerini karşılayamayan aileler, çocuklarının eğitimlerini sürdürme konusunda zorluk yaşayabilirler. Bu, çocukların okul başarısına, sosyal ve duygusal gelişimine ve gelecekteki kariyerlerine olumsuz yönde yansıyabilir. Eğitimde eşitsizlik sorununu çözmek için, eğitim sisteminin tüm kesimlerin ihtiyaçlarına cevap vermesi gerekiyor. Bu, eğitim sisteminin daha kapsayıcı ve erişilebilir olmasıyla sağlanabilir.
“OKULLARDA EN AZ BİR ÖĞÜN SAĞLIKLI GIDA İLE BESLENME DESTEĞİ VERİLMESİ GEREKİYOR”
• Başta bilgisayar olmak üzere, eğitim gereçlerinin bir bölümü karşılanamayan dar gelirli ailelerin çocukları; ailelerinin ekonomik durumlarının yetersizliği nedeniyle iyi beslenme olanaklarından da yoksun. Bu nedenle okullarda en az bir öğün sağlıklı gıda ile beslenme desteği verilmesinin önemi, sıklıkla gündeme getiriliyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Evet, bu doğru. Dar gelirli ailelerin çocukları, eğitim gereçleri ve beslenme gibi temel ihtiyaçlardan yoksun kalabiliyor. Bu, çocukların okul başarısına ve sosyal ve duygusal gelişimine olumsuz yönde yansıyabilir. Okula yemek desteği verilmesi, çocukların beslenme ihtiyaçlarını karşılayarak onların okula daha iyi odaklanmalarını ve öğrenmelerini sağlayabilir. Ayrıca, çocukların okula devam etme motivasyonlarını artırabilir. Okullarda en az bir öğün sağlıklı gıda ile beslenme desteği verilmesi, eğitimde eşitsizlik sorununun çözümüne katkıda bulunabilecek önemli bir adımdır.
“ÇEDES PROGRAMI ENDİŞELERE YOL AÇTI”
• Eğitim alanındaki bir başka sorun ise, Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” programı gibi girişimler. Siz ÇEDES programı ile ilgili ne söylemek istersiniz?
Evet, eğitim alanındaki bir başka sorun da, Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum (ÇEDES)” programı gibi girişimlerdir. Bu program, öğrencilerin çevreye duyarlılığını ve milli, manevi, ahlaki, insani ve kültürel değerlerine sahip çıkmasını amaçlamaktadır. Ancak, programın içeriği ve uygulanması bazı kesimlerce eleştirilere konu olmuştur.
Eleştirilerin başlıca nedenleri şunlardır:
· Program, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın etkisini artıracağı ve eğitimde laikliğin zedelenmesine yol açacağı yönünde endişelere yol açmıştır.
· Program, öğrencilerin dini ve ahlaki eğitimini Diyanet İşleri Başkanlığı'na bırakacak ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu alandaki sorumluluğunu azaltacağı yönünde eleştirilere konu olmuştur.
· Program, öğrencilerin çevre bilincini artırmayı hedeflemesine rağmen, çevresel sorunlara yönelik çözüm önerileri sunmadığı yönünde eleştiriler almıştır.
· Programın uygulanmasında da bazı sorunlar yaşandığı belirtilmektedir. Örneğin, program kapsamında gerçekleştirilen etkinliklerin, öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarına uygun olmadığı ve öğrencilerin katılımını teşvik etmediği ifade edilmektedir.
· ÇEDES programı, eğitim alanındaki tartışmalı konular arasında yer almaktadır. Program, eğitimde laikliğin korunması, dini eğitimin içeriği ve eğitimi ve çevre eğitiminin niteliği gibi konularda önemli tartışmalara yol açmıştır.
“OKULLARIN NİTELİĞİNİ İYİLEŞTİRMEK GEREKİYOR”
• Kâğıt üzerinde okullaşma oranı her yıl artıyor ancak bu artış çocukların gerçekten okulda olduğunu göstermiyor. Açık lise gibi aslında istisnai bir çözüm olması gereken liselere kayıt çok yaygın ve bu çocuklar okulda değiller. Pek çoğu evlenmiş ya da çalıştırılıyorlar. Meslek liselerindeki çocuklar ise mesleki eğitim adı altında ucuz işgücü olarak kullanılıyor. 18 yaşına kadar çocukların ve gençlerin gerçekten okul ortamında ve yaşıtları ile birlikte olmaları sağlanmalıdır. Siz bu konuda ne söylemek istersiniz?
Evet, okullaşma oranındaki artışın, çocukların gerçekten okulda olduğu anlamına gelmediği doğrudur. Açık lise gibi istisnai çözümler, okullaşma oranını artırmada etkili olsa da, bu çocukların okulda olmadığı gerçeğini değiştirmiyor. Evli olan veya çalışan çocukların okula gitmeleri, hem kendileri hem de toplum için önemli bir sorundur. Bu çocuklar, eğitimlerini tamamlayamadıkları için, gelecekteki kariyerleri açısından dezavantajlı duruma düşebilirler. Ayrıca, erken evlilik ve çocuk işçiliği, çocukların sosyal ve duygusal gelişimini olumsuz yönde etkileyebilir. Meslek liselerindeki çocukların, mesleki eğitim adı altında ucuz işgücü olarak kullanılması da bir başka önemli sorundur. Bu çocuklar, eğitimlerini tamamlayamadıkları için, iş hayatında da dezavantajlı duruma düşebilirler. Ayrıca, meslek liselerindeki eğitim kalitesinin düşük olması, bu çocukların mesleki yeterlilikleri kazanmasını engelleyebilir.
18 yaşına kadar çocukların ve gençlerin gerçekten okul ortamında ve yaşıtları ile birlikte olmaları, onların sağlıklı bir şekilde büyümeleri ve gelişmeleri için çok önemlidir. Okul, çocuklara bilgi ve beceriler kazandırmanın yanı sıra, sosyalleşme fırsatı da sunar. Eğitimde eşitsizlik sorununu çözmek için, okullaşma oranını artırmanın yanı sıra, okulların niteliğini de iyileştirmek gerekmektedir. Bu, eğitim harcamalarının artırılması, eğitim fırsatlarının eşitlenmesi ve eğitimde kalitenin yükseltilmesi gibi önlemlerle sağlanabilir.
• Son olarak eğitimdeki sorunlarla ilgili çözüm önerileriniz neler?
Türkiye'nin sosyolojik yapısının temel özelliklerinden biri, etnik çeşitliliktir. Türkiye'de Türk, Kürt, Arap, Ermeni, Rum, Yahudi ve diğer birçok etnik grup yaşamaktadır. Bu çeşitlilik, ülkenin kültürel zenginliğini yansıtmaktadır. Türkiye'nin sosyolojik yapısının bir diğer özelliği de, dini çeşitliliktir. Türkiye'nin resmi dini İslam'dır. Ancak, ülkede Hristiyan, Yahudi ve diğer dinlerden insanlar da yaşamaktadır. Bu çeşitlilik, ülkenin dini hoşgörüsünü göstermektedir. Bu açıdan din eğitimi de temel bir sorundur. Türkiye’de sosyolojik yapı gereği farklı etnik kimliklerin olması, çok dilli bir toplumsal yapıyı oluşturmaktadır. Toplumsal olarak çok dillilik, ana dilde eğitimin önemini ortaya koymaktadır. Günümüzde sosyolojik olarak Türkiye eğitim sisteminin en temel sorunu ana dilde eğitimdir ve yıllardır tartışılan bu sorun bir türlü çözülmemektedir.
Eğitimde en temel sorunlardan biride eğitimde fırsat eşitliğidir.Eşitsizlik sorununu çözmek için, aşağıdaki önlemler alınabilir:
· Eğitim harcamalarının artırılması.
· Eğitim fırsatlarının eşitlenmesi.
· Eğitimde kalitenin yükseltilmesi.
· Eğitimde fırsat eşitliği politikalarının geliştirilmesi.
· Eğitime erişimde engellerin kaldırılması.
Bu önlemlerin alınması, tüm çocukların kaliteli eğitim almalarına olanak sağlayacaktır