'Venezuela ve sosyalizm' başlıklı ilk yazımızda bir ülkeye egemen olan ideolojinin özelliklerinin o ülkenin emperyalist saldırılara karşı direnişi açısından büyük önem taşıdığını vurgulamıştık...

Venezuela'daki Chavez-Maduro rejimi, tüm dünyada sosyalist ülkelerin dağıldığı ya da kapitalist ekonomiye entegre olduğu koşullarda kurulmuş ve iktidara geldikten bir süre sonra '21 Yüzyıl Sosyalizmi' adını verdiği bir deneye girişmiştir...

O nedenle bu ülkedeki direnişi anlayabilmek ve onun geleceğini görebilmek için bu deneyin arkasında yatan ideolojik ve pratik deneyin incelenmesi zorunludur.

***

Ancak bu deneyi anlayabilmek için, önce Venezuela'da Chavez önderliğinde oluşan siyasi akımın şekillenme ve iktidara yürüme sürecine bakılmalıdır...

Çünkü '21 Yüzyıl Sosyalizmi' adı verilen bu deney, Venezuela'nın geçmişine damga vuran 'Bolivarizm' ile yakından alakalıdır...

Ve Chavez de sosyalizme 'Bolivarizm'den gelmiştir.

***

Chavez'in, Venezuela ordusunda solcu gerillalara karşı operasyonlar yapan bir birimde subay olarak görev yaparken devrimcileşmesi ve sonunda ülkesinde bir sosyalizm deneyine girişmesi, tıpkı Simon Bolivar'ın devrimcileşmesi gibi ülkesindeki toplumsal çelişkilerin bir sonucudur...

Nitekim, onu gerçek bir devrimci haline getiren olay, 1989 yılında IMF'nin zorlamasıyla uygulamaya konulan 'kemer sıkma politikaları'na karşı ayaklanan ve gıda maddelerinin satıldığı mağazaları yağmalayan Caracas yoksullarının üzerine ateş açılarak üç binden fazla insanın katledilmesi olmuştur...

Bu katliam karşısında duyduğu tepki nedeniyle Chavez, 1992 yılında bir askeri darbe girişiminde bulunmuş, başarısız olan bu girişimden ötürü cezaevine atılmış, iki yıl sonra çıkarılan bir af kanunuyla bu kez sivil olarak siyasi hayata dönmüş, 'Beşinci Cumhuriyet Partisi' (MVR) adıyla bir 'kitle partisi' kurmuş ve bu parti önderliğinde kurulan ittifakın adayı olarak girdiği ilk seçimi kazanarak başkanlık koltuğuna oturmuştur...

Ve bütün bu süreç boyunca 'sosyalizm'den hiç söz etmemiştir.

***

D. L. Raby, 'Günümüzde Latin Amerika ve Sosyalizm' başlıklı kitabında bu olayı mümkün kılan süreci şöyle anlatmaktadır:

'Chavez'in sunduğu kişisel örnek, karizması,halkla kendi dilinde iletişim kurabilme yeteneği, onlarla özdeşleşmesi, onlar gibi siyah ve yerli halkların oluşturduğu melez bir ırktan gelmesi: tüm bunlar salt bir seçimsel tercihin ötesine giden bir bağlılık yaratmıştı.'

Bu bağlılık, 2002 yılında Chavez'e karşı yapılan ve başlangıçta başarıya ulaşan darbe girişiminin bozguna uğratılmasında ve bu olay sonrasında Venezuela'nın sosyalizme yönelmesinde önemli bir rol oynamıştır.

***

ABD güdümündeki darbe girişiminin muhakkak ki, başta petrolün yeniden Venezuela hükümetinin denetimine alınması gibi bir çok sebebi vardı...

Ama en az bunlar kadar önemli bir başka neden de, küresel ABD imparatorluğunun en parlak günlerinde, bu ülkenin 'arka bahçesi' olarak görülen Latin Amerika'da 'emperyalizme meydan okuyan' bir siyasal yönetimin kurulmuş olmasıydı...

O dönemde ABD'ye boyun eğmemiş tek 'sosyalist rejim' Küba'ydı... Küba'ya, Venezuela'nın da eklenmesi, başta Brezilya olmak üzere Arjantin, Nikaragua, Uruguay, Bolivya gibi bir çok ülkede sol akımların güçlenerek iktidara yürümesi ile birleşince ABD, 'demokrasi havariliğini' bir kenara bırakmış 'darbeci geleneğini' yeniden canlandırmak zorunda kalmıştı.

***

Chavez yönetimi, darbe öncesinde petrol şirketi PDVSA'nın yeniden örgütlenmesinin yanı sıra tarım reformu yasası, kentsel mülkiyet yasası, yeni kooperatifçilik yasası başta olmak üzere bir dizi sosyal gelişim yasasını kararnamelerle yürürlüğe koymuştu...

Bu durum, ülkede 'oligarşi' olarak adlandırılan egemen güçler için ciddi bir tehdit oluşturmuştu...

Bu süreçte bizzat İçişleri Bakanı, Chavez'in çizmeyi aştığını, sınırlı reformlar yerine devrim yapmaya kalkıştığını öne sürerek bayrak açtı... Bunun ardından Ticaret Odaları Federasyonu, Venezuela, İşçi Sendikaları Konfederasyonu, Katolik Kilisesi başta olmak üzere bir dizi örgütün bir araya gelmesiyle kurulan 'muhalefet cephesi', genel grev çağrısında bulundu.

(Devam edecek)