Önceki yazımızda Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarından itibaren Sovyetler Birliği ile yaşadığı dalgalı ilişkilerin aslında günümüzde 'Avrasya' odaklı dalgalanmaların önceli olduğunu...

Dolayısıyla Türkiye'nin ABD ile ilişkileri ne zaman çıkmaza girse, Sovyetler Birliği seçeneğini (günümüzde Rusya Federal Cumhuriyeti) hatırlamasının tesadüf olmadığını söylemiştik...

Bu yaklaşımın en açık örneklerinden biri 1978 yılında yaşandı...

1974 Kıbrıs harekatından sonra ABD Türkiye'ye silah ambargosu uygulamaya başlamış, dönemin başbakanı Bülent Ecevit de 1978 Haziran ayında BBC'ye verdiği bir demeçte geçici olarak faaliyeti durdurulan Amerikan üslerinin ambargonun devam etmesi durumunda daimi olarak kapatılabileceğini açıklamıştı...

Röportajı yapan habercinin Ecevit'e bir demecinde sözünü ettiği 'çok taraflı politika' ile ne kastettiğini sorması üzerine de iki blok arasındaki 'yumuşama' politikasından yana olduğunu belirterek Sovyetler Birliği ile ilişkileri geliştirmek istediklerini vurgulamıştı.

***

Bu demecin verilmesinden kısa bir süre sonra Ecevit, 21-25 Haziran 1978 tarihleri arasında Sovyetler Birliği'ne resmi bir ziyaret yaptı...

Ecevit'in ülkeye dönüşünün ardından Sovyet Başbakanı Kosigin 'ziyarete büyük umut bağladıklarını, olumlu sonuçlar elde etmek için her şeyi yapacaklarını' söyledi ve Kıbrıs konusunda Türk tezini destekleyeceklerini açıkladı...

Bu gelişmelerin ardından ABD silah ambargosunu apar topar kaldırmak zorunda kaldı.

***

Ancak ABD'nin bu resti unutmak gibi bir niyeti yoktu...

Alışık olduğu yöntem, eğer siyasi alanda geri bir adım atmak zorunda kalmışsa, ekonomik gücünden ve müttefik ülkenin 'liberal ekonomi'ye endekslenmiş bağımlı yapısından hareket ederek onu 'hizaya sokmak'...

O da olmazsa askeri darbeye başvurmaktı.

***

ABD, CHP'yi 'dizayn etmek' için önce ekonomik araçlara başvurdu...

Bunun için Dünya Bankası'nda uzman olarak çalışan Kemal Derviş Türkiye'ye gönderildi... ODTÜ'de öğretim üyesi olarak çalışırken Ecevit'e danışmanlık yapmış olan Derviş, yanında Dünya Bankası'nın Türkiye ekonomisi üzerine hazırladığı bir raporla geldi...

Rapor, IMF ile anlaşmaya gidilmesi, devalüasyon ve ücretlerin düşürülmesi başta olmak üzere 'acı' bir reçetenin tüm önerilerini içermekteydi.

***

Ecevit Hükümeti, ekonomik bağımlılıkten ötürü IMF ile anlaşmayı kabul etti, ancak 'katı' önlemleri yumuşatmaya çalıştı... Örneğin, önerilen devalüasyonu IMF'nin istediğinden düşük tuttu. Ekonominin liberalizasyonu konusunda da bazı 'rezervler' koydu. Buna rağmen 1977 ile 1979 arasındaki dönemi içeren Ecevit Hükümeti döneminde GSYİH'da ücretlilerin payı yüzde 33.8'den yüzde 26.8'e, tarım kesiminin payı yüzde 28.9'dan 20.7'ye düştü...

IMF verilen bu tavizlere rağmen kredi musluklarını açmadı...

Bu koşullarda Sovyetler Birliği'ne yapılan resmi ziyaret ise işin 'tuzu biberi' oldu ve ABD darbe için düğmeye bastı.

***

Yıllar sonra, ABD'nin 'bizim çocuklar' diye tanımladığı 1980 askeri darbesini yapan cuntanın başı Kenan Evren ve arkadaşları, iktidarı devirmeye yönelik darbe için 1979 yılında tüm hazırlıkları yaptıklarını ancak 'şartların olgunlaşması' için bir süre beklediklerini açıklayacak...

Bu 'olgunlaşma' dönemi, Türkiye'de siyasi cinayetler, kitle katliamları ve provokatif eylemler hızla arttığı bir dönem olarak hatırlanacaktı...

Siyasal gerilimlere ekonomik krizin yarattığı sıkıntılar da eklenince Ecevit Hükümeti 1979'da ara seçimlerde yenilgiye uğradı ve istifa etmek zorunda kaldı.

***

Böylece Menderes ve Demirel hükümetlerinden sonra Ecevit Hükümeti de Sovyetler Birliği ya da Avrasya ile 'flört' ettiği için darbe ile cezalandırıldı...

12 Eylül darbesi, siyasetçilerin başları sıkışınca Sovyetler Birliği ile ilişkileri güçlendirme alışkanlığına son vermek üzere tüm siyasi partileri kapattı... Askeri darbe ile açılan bu yeni sayfada artık Sovyetler Birliği kendi yöneticileri tarafından tasfiye edilinceye kadar bir daha 'Avrasya' seçeneği tartışılmayacaktı!..

Ta ki ABD, Suriye savaşında 'Kürt kartı'nı oynayıncaya ve 'uçak düşürme' olayında Türkiye'yi Rusya karşısında yalnız bırakıncaya kadar.

(Devam edecek)