Bir önceki yazımızda Prof. Dr. Gürhan Fişek'in Ankara Varlık mahallesindeki evinin bahçesinde düzenlediği seminer havasında geçen sohbet toplantılarından ve o toplantılara katılan tıp dünyasının saygın isimlerinin dile getirdiği bazı acı gerçeklerden söz etmiştik...

O acı gerçeklerin önemli bir bölümü ilaç sanayii ile tıp arasındaki çelişkilerle ilgiliydi...

Toplantılar sırasında kendisini daha iyi tanıma şansı bulduğum Prof. Dr. Gürhan Fişek, kurduğu 'Fişek Sağlık Hizmetleri ve Araştırma Enstitüsü' ve 'Çalışan Çocuklar Bilim ve Eylem Merkezi Vakfı' adlı kuruluşlar aracılığıyla yıllarca çalışan çocukların sorunların sorunlarının çözülmesinin yanı sıra bu çelişkilerin giderilmesi için de uğraş vermişti.

***

Tıp alanındaki çalışmalarını sosyal bilimler alanındaki çalışmalarıyla birleştirmeyi başaran Gürhan Fişek, Prof. Dr. Nusret Fişek''in oğluydu...

Burada, bir başka parantez açarak Prof. Dr. Nusret Fişek'ten de söz etmemiz gerekiyor...

1990 yılında kaybettiğimiz Nusret Fişek, 1938 yılında İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesini birincilikle bitirdikten sonra 1941 yılında aynı Üniversite'de Bakteriyoloji İhtisası'nı tamamlayan...

1946'da Hayati Tıbbi ve Gıdai Kimya Mütehassısı (Biyokimya Uzmanı) unvanını kazanan...

1952'de Harvard Üniversitesi'nden Tıp Bilimleri dalında doktora derecesi alan...

1955 yılında Biyokimya Doçenti olduktan sonra, 1960 yılında Birinci Beş Yıllık Kalkınma Planı'nın 'sağlık sektörü' bölümünü hazırlayan...

Aynı yıl Refik Saydam Hıfzıssıhha Okulu Müdürlüğü görevinin yanı sıra Sağlık Bakanlığı Müsteşarlığı'nı da yürüten...

1966 yılında Halk Sağlığı Profesörü olduktan sonra tetanoz toksoidi konusunda yaptığı özgün çalışma ile uluslararası alanda kendisini tanıtan...

Ülkemizde biyokimya dalında ilk laboratuvarları kuran ve geliştiren öncü bir Türk hekimiydi.

Prof. Dr. Nusret Fişek, 1983 yılında 12 Eylül karanlığının hüküm sürdüğü günlerde Türk Tabipleri Birliği başkanlığı görevini kabul ederek altı yıl boyunca bu meslek örgütünün başkanlığını yürütmüş, Nükleer Tehlikeye Karşı Barış ve Çevre için Hekimler Derneği, Atatürkçü Düşünce Derneği ve İnsan Hakları Derneği'nin kurucu üyeliğini yapmıştı.

***

Nusret Fişek ve Gürhan Fişek gibi tıp alanındaki çalışmalarını toplumsal sorumluluk projeleri ile birleştirebilen örnek bilim insanları, hiç kuşkusuz, toplumumuzda modernleşme çabaları ile başlayan, özellikle de cumhuriyetin kurulmasının ardından yoğunlaşan büyük tecrübenin ve birikimin ürünleriydi...

O birikimin çoğumuz farkında değiliz...

Örneğin dünyada ilk zorunlu çiçek aşısı uygulamasının ülkemizde 1885 yılında yasalaştırıldığını...

1887 yılında Pastör'ün keşfinden sadece iki yıl sonra onun kurduğu enstitüde eğitim gören genç doktorların kuduz aşısı üretimini başardığını...

1892 den itibaren sırasıyla çiçek aşısı; difteri, sığır vebası ve kızıl serumlarının ülkemizde üretilmeye başlandığını...

1915 savaş cephelerinde dünyada ilk kez insan kanından tifüs aşısı üretildiğini ve 1922'de ürettiğimiz 3,5 milyon doz çiçek aşısının Kurtuluş Savaşı koşullarında uygulandığını...

1928'de kurulan Merkez Hıfzısıhha Enstitüsü bünyesinde yapılan çalışmalarla Türkiye'nin bulaşıcı hastalıklar epidemiyolojisine uygun tüm aşı ve serumları, modern biyolojik standartlara uygun teknoloji ile Komşularımıza da ihraç edebilecek ölçekte üretebildiğini kaçımız biliyoruz?

***

Ben bu bilgileri, Soner Yalçın'ın başlattığı tartışma sonrasında bir açıklama yaparak aşı uygulamasını savunan 'Cumhuriyetçi Hekimler' sayesinde öğrendim...

Demek ki bu tür tartışmalar, belirli bir seviyenin altına düşülmediğinde herkes için yararlı olabiliyor!

Ne demişler: 'Barika-i hakikat müsademe-i efkardan doğar'.

(Devam edecek)