Magazin sayfasının manşetinde yer alan habere ilişkin fotoğrafları görünce, ‘’doğrusu biz de az fesat değilmişiz hani’’ diye geçirdim içimden….

Ne zaman darlansa, ha düştü ha düşecek duruma geldiğinde, ‘’filanca ilimizde zengin altın madeni bulundu’’ mealindeki haberler kurtuluş simididir ya ‘’memleket gemisi’’ dümeninin başındakiler için…

Biz de o ‘’fesatlar kervanına’’ katılmıştık çokça…

Meğer doğruymuş…

Fotoğrafı bile var…

Madenin sahibi taze gelin…

Her halinden belli…

Başına iliştirilen tokadan, topuklarına kadar altın….

Uzak doğu ülkelerinden bazılarında küçük yaştaki kız çocuklarının ayaklarına büyümesin, zarafetini yitirmesin diye bakır patikler giydirilirmiş.

Yeni gelin nereden baksan 20’li yaşlarda ama belli ki uzak doğu uygulamasından haberdar.

Anlaşılan ‘’neden olmasın’’ diye düşünmüş, üzeri altın işlemeli ayakkabılar giymiş.

Düğün mevsimi geldi ya…

Altınlar sergilenmeye başlar…

Gariban takımı da ‘’Ula bizim evin bahçesinden de çıkar mı?’’ diye pembe hayallere kapılır.

Artık huzur günleri yakındır…

Altın hikayelerine inanmamıştık…

Doğalgaz masallarına da…

Az şamata yapmamıştık…

Her doğalgaz zammının ardından ‘’hani yeni yataklar bulmuştunuz’’ diye az mı söylenmiştik.

 ‘’Sabır’’ tavsiye ettiler…

‘’Bekleyin hele’’dediler…

Koca kış titreyerek beklemekle geçti.

Nisan’ı, Mayıs’ı gördük nihayet.

Kaloriferlerin vanaları kapatıldı…

Isınma harcamaları da sonlanmış oldu…

Bakın faturalardaki tüketim harcamalarına…

Düşmüş değil mi?

‘’Geçici meçici…’’

‘’Düşecek’’ dediler düştü…

Söylediler, inanmadık.

Bulmadan önceki düşüş bu…

Bir de bulunduğunda görün siz düşmeyi…