“ŞiirAdamı” mahlasıyla edebiyat dünyasına “Suskun Gönlümün İncileri”, “Sahraya Düşen Katre” şiir kitaplarını kazandıran Şair ve Yazar Halis Yıkar, Başkent Gazetesi okurlarına kendi yolculuğunu anlattı. Türkiye genelinde birçok kültürel programa konuk şair olarak katılan ve şiir okuma ve yorumlama ile ilgili birçok ödüle layık görülen Halis Yıkar, şiir yazıp okumayı bir heves ve ego tatmini olarak değil de bir hayat tarzı olarak benimsediğini söyledi. “Şiir özdür, sözdür, yüreğe dokunan kelamdır, sensindir, benimdir, anlatamadığın, haykıramadığın gizdir, muammadır, gözyaşıdır, hüzündür, aşktır, mutluluktur, sitemdir, yürek sesidir, yaşamın ta kendisidir... Şiirde hayat var, hayatın içinde siz” diyerek kendi mısralarının formülünü açıklayan Halis Yıkar, sorularımıza samimi yanıtlar vererek sanat dünyasında kalıcı olmak hakkında da önemli ip uçları sundu.

·       Sizi tanıyabilir miyiz?

Çanakkale Biga Çınardere köyünde 1968 yılında çiftçi bir ailenin üç erkek çocuğundan ortancası olarak dünyaya gözlerimi açarak kainat üzerinde nefes almaya başladım. Emekleri için anneme babama minnettarım. Yüzlerindeki her çizgiye bin saygı ve hürmetle…1989 yılında Behiye Hanım ile evlendik. Caner, Zeynepnur, Bilgenur adlarında üç evladımız var. Akabinde oğlum ve kızım evlendi. Onlardan da Can ve İdil isimlerinde iki torunumuz hayata merhaba dedi. İlkokulu köyümde ortaokulu yürüyerek gidip geldiğimiz Balıklıçeşme kasabasında liseyi de Biga ilçemizde Endüstri Meslek Lisesi torna tesviye bölümünde tamamladım. Yıllarca tornacılık yaptım, son yedi yılda depo sorumluluğu yaparak emekli oldum. Ayrıca ek iş olarak 25 yıldır pamuk şeker, pamuk helvacılık yapıyorum. Hala bu mesleğe devam ediyorum. Uzak Doğu sporlarıyla ilgilendim ve iyi masa tenisi oyuncusuyum. Seyahat etmeyi, okumayı, spor yapmayı ve huşuyu severim. Neşeli pozitif tebessümü seven biri olduğumu da ekleyeyim.

·       Bu süreçte şiir ile yollarınız nasıl kesişti?

Şiir benim için ne bir heves ne de ego tatminidir. Benim için yaşam tarzıdır, hayat felsefesidir.1986 yılında lisede öğrenciyken Hamiyet adında bir okul arkadaşım ders esnasında isminin baş harflerini alt alta yazmış ve bana “şiir yazar mısın?” dedi. Ben hiç önemsemedim, ilgilenmedim. “Ben şair miyim aklıma hiçbir şey gelmiyor” diyerek geçiştirdim. Üç ders boyunca ısrar etti ve bana da birden ilham geldi. İçimde, dışarı vurulması gereken bir yetenek varmış. “Ver yazacağım” dedim ve gerisi geldi. Bu arada özellikle ilk ve ortaokulda seçilerek çok şiir okudum. Sonrasında şiiri sevdim, harfler de beni... Dans ettik, 29 harfle halen de devam… Ayrıca şiirleri yaşayarak vücut diliyle yorumlayıp okumayı da severim.

“ŞİİR YAZMAK VE OKUMAK TAM ANLAŞILAMADI”

·       Türkiye’de roman, öykü, deneme gibi türlerin yanında, şiirin konumunu nerede görüyorsunuz?

Bu soruyu çok önemsiyorum. Ülkemizde roman, öykü, deneme gibi türlerin yanında şiire ilgi çok az. Şiir yazmak ve okumak tam anlaşılamadı ya da anlatılamadı ve insanlar hep eskilere takılı kaldı, yeni şairleri önemsemedi. Aslında şiir özdür, sözdür, yüreğe dokunan kelamdır, sensindir, benimdir, anlatamadığın, haykıramadığın gizdir, muammadır, gözyaşıdır, hüzündür, aşktır, mutluluktur, sitemdir, yürek sesidir, yaşamın ta kendisidir… İç sesidir, ortak lisandır, dilde şarkı türkü, mızrapta tını, enstrümanda nağme sesi, bazen of of çektiren, bazen de huşudur keyifle dinlenen... Acaba insanlar kolayı mı seçti ve böyle bir güzellikten mahrum kaldılar. Hemen şiire ilgi duysunlar hiç vakit kaybetmeden. Keşkeler fayda etmez sonra...

·       Sizin de belirttiğiniz bu hisler bazen duyulan bir kelimeyle şekillenir, bazen ise gözleme dayalı bir durumdan beslenerek ortaya çıkar. Sizin nasıl bir yazma pratiğiniz var?

Bu sorunun cevabı aslında sorunun kendisinde gizli. Herkesin bir yazma pratiği ve tarzı olmalı. Ben yıllarca kendi tarzımı “Halisçe” diye adlandırdım. Örneğin bir film sahnesi, iki sevgili tartışması, bir televizyon haberi, düzenin işleyişinde kırık dişler, yalan, hamaset, anlamlı bir tebessüm, bir muhabbet cümlesi anlık gel geç duygular ilham vesilesi olup şiir yazdırabilir. Ama özgünlüğü yakalamak için o yazım tarzı size ait olmalı. Tabii ki kurallar uygulanarak, giriş gelişme sonuç işleyişi, ahenk, kulak tırmalayan, konu bütünlüğü korunan, akıcı, bir sonraki dizeyi merak ettiren, imge, uyak, yani duygu olmalı. Okuyan veya dinleyen size ait olduğunu anlamalı. Siz olmalısınız, çünkü taklit aslını yaşatır.

“ŞİİRLERİN BİR DEMLENME DÖNEMİ VAR”

·       “Suskun Gönlümün İncileri”, “Sahraya Düşen Katre” kitaplarınızın çıkış sürecini ve okuyucularınızdan aldığınız geri dönüşleri anlatır mısınız?

Yıllarca şiir okuyup yazdığım için programlarda, dinletilerde, yolda, bu uğraşımı bilenler hep sordular; “kitabınız var mı” diye… Bu süreçte kendimi hazır hissettiğimi ve hazır olan şiirlerimi bir kitapta toplayabileceğimi düşündüm. Şiirlerin bir demlenme dönemi var. Bazen kerelerce düzeltebilirsiniz. Maddi boyutu ve doğru yayınevi bulma sorunu da cabası… Ben de 2013 yılında Kanes yayınlarından ilk kitabım “Suskun Gönlümün İncileri”ni çıkartarak kitapsız şairler listesinden kurtuldum. Yurt genelinde ilgi güzeldi. Ayrıca okuma ve yorumculuğum olduğu için birçok şehirde kendi şiirlerimi insanlara aktarabilme fırsatı buldum. Bunun avantajını bire bir insanlar ile temas kurarak, onların tepkilerini anlık olarak gözlemleyerek yaşadım. Ve yıllar geçti 2021 yılında “Sahraya Düşen Katre” isimli kitabım Almira yayıncılıktan çıkarak okurlarıyla buluştu. Şükürler olsun fuar davetleri ve belediye kültür etkinliklerine şiir söyleyişi ve okuma ile katılımlarım devam ediyor. Yurdumuzun her yanına şiir kitabı ulaştırıp, şiirlerle yüreklere “Halisçe” dokunuyoruz. Mesaj ya da direkt telefon ile arayarak, bizzat yüzüme karşı söylenen güzel sözler duymak manevi açıdan ulaşılabilecek ender duygular yaşatıyor. Tabii ki eleştiriler de baş tacı fakat düzeyli olursa... Ciddi manada katkı sunmak alâdır…

“GEL GEÇ OLMAKTAN SAKINILMALI”

·       Günümüz şairlerinden bazılarının dili deforme ederek popülerlik takıntısı halinde olduğunu görüyoruz. Buna yönelik eleştirileriniz neler?

Türkçe iyi kullanılmalı, dil dejenere edilmemeli, gel geç olmaktan sakınılmalı. Akıcılık, doğru anlatım ile verilmesi gereken ileti mutlaka yer almalı ve kalıcı olmalı. Bu sayece sadece o döneme değil, yıllara hitap edersiniz. Ve sadece belli bir nesle değil her yaş grubunda varlığınız devam eder. Dili deforme ederek, popülerlik kazanmak için bir şeyler karalarsanız belki o anda ilgi uyandırabilirsiniz; fakat bu durum kısa zamanlıdır, hava dolu balon gibi… Bir toplu iğne ucu sizi patlatır ve yok olursunuz…

·       Önceki dönemlerde tanınmış edebiyatçıların usta-çırak ilişkisinden beslenerek dünya çapında eserler kazandırdığını biliyoruz. Günümüzde bu gelenek kaybolsa da sizin feyz aldığınız şair-yazarlar kimler? Onların hangi anlatım tekniğini kendinize daha yakın görüyorsunuz?

Yıllarca serbest nazım yazdıktan sonra hece vezninde de güzel şiirler kazandırdığımı düşünüyorum. Şu an yine serbest yazan biri olarak Necip Fazıl, Orhan Veli, Yahya Kemal, Abdurrahim Karakoç, Nihal Atsız, Ozan İcadi, Ahmet Selçuk İlkan, Cemal Safi (İsmail Büyüktaş) gibi kıymetli isimlerden esinlendiğimi söyleyebilirim. Kalıcı olmak adına onlara saygı ve hürmetle birlikte kendim olma çabasındayım. Çünkü bu değerler, kendileri oldukları için hala anılıyorlar ve gönül hanelerimizde yerlerini koruyorlar. 2007 yılında merhum Ozan İcadi’ den “ŞiirAdamı” mahlasını almıştım. Rabbim hak etmeyi nasip etsin…

·       Edebi eserlerinizi sanatseverler ile buluşturmak ile birlikte, bu eserleri güçlü bir yorum ile aktarabilen tecrübeli anlatıcı olarak, edebi metinleri doğru şekilde okuyabilmenin kriterlerini anlatır mısınız?

Çok kitap okunmalı. Konuşma, diksiyon, hitabet yeteneği olmalı. Kelime dağarcığı geniş olmalı. Bunu kazanmak için sözlük ezberi yapılmalı. Nefes kontrolü ve diyafram eğitimi yine şiiri doğru okumada çok önemli. Ayrıca şiiri yorumlarken özgüven, istemek ve inanmak vazgeçilmezleriniz olmalı.

·       Geleceğe dönük plan ve projeleriniz neler?

Bu yola çıkarken şiiri vatanıma, ülkeme ve dünyaya sevdirmeyi, daha çok insana ulaştırmayı kendime görev adlederek şiar edinmiştim. Aynı çabayla Rabbim nefes verdiği sürece devam edeceğim. Özellikle gençleri önemseyerek, her yaş grubuna hitap ederek; festival, etkinlik, fuar, dinleti, dernek geceleri, televizyon ve radyo programlarına katılarak güzellikleri yaşatmak istiyorum. Geçmişte olduğu gibi sunuculuk yapmaya, şiir okumaya, festival düzenlemeye devam... Şiirde hayat var, hayatın içinde siz varsınız. Ayrıca şahsınıza ve Başkent Gazetesi ekibine kalbi teşekkürlerimi sunuyorum.

Kaynak: BAŞKENT GAZETESİ- Tolga ALCA