Seçim havası her yanı sardı…

Havalarla birlikte söylemler de kızıştı.

Adayların ve destekçilerinin torbalarında ne varsa rakibi yıpratacak bir bir ortaya döküldü.

Seçmen kitlesi düşünüp taşınacak, sandık başında hangi adaya oy vereceğini karara bağlayacak.

Şunun şurasında bir haftalık süre kaldı.

Kimlerin yüzü gülecek, kimlerin asılacak?

Birlikte göreceğiz.

31 Mart sandığından 1 Nisan sürprizi çıkar mı?

Kazanacağına kesin gözüyle bakılan hangi aday hüsrana uğrayacak?

Bir başka ifadeyle, hangi aday pek de şans tanınmazken, rakibini geride bırakarak ipi göğüsleyip başkanlık koltuğuna oturacak?

Soruların yanıtı, sandıklar açılıp, sayım işlemi başladıktan birkaç saat sonra üç aşağı beş yukarı belli olmaya başlayacak.

Takvimler 1 Nisan'ı gösterdiğinde ''bankolar'' ve ''sürprizler'' bilmecesi çözüm bulacak.

Söz konusu tarih, seçim maratonunda sıralanan vaatlerin gerçekleştirilme süresinin de başlangıcı olacak.

Kim seçilirse seçilsin.

Hangi siyasi partinin desteklediği aday yarışı önde tamamlarsa tamamlasın…

Sonuçta kazanan, hizmet beklentisi içindeki vatandaş olsun.

Bizde genel seçimlerde kaybeden parti olmaz.

Yarışa kaç parti katılırsa katılsın…

Ne kadar oy alırsa alsın.

Sonuçların açıklanmasının ardından verilecek demeçler önceden bellidir.

Kimi, TBMM'de temsil şansı bulamamasına rağmen, oylarının arttığından dem vurur, kimi ülke genelinde oy kaybetmesine karşın, büyük kentlerde başarılı olduklarından söz eder.

Bakalım, yerel seçimler sandığı benzer mazeretlere yol açacak mı?

''Başkanlığı kaybettik ama oylarımızda artış var''gibi…

Ya da, ''Büyük illeri kaybettik ama başkan sayımız arttı'' türünden…

Oy sandığı işte…

Nelere kadir…