Gidene 'Güle güle!' demek geleneğimizdir. Neler yoktur ki bu iki kez yinelenen tek sözcüğün içinde? Gidenin ardından sevgi sunmak vardır, varlığınla iyiydik, zenginleşmiştik, güzeldik, iyi ki vardın demektir bu! Yolların açık olsun, başına kaza bela gelmesin, güzellikler yaşa, yine gel demektir.
Elbette giden yılsa, zaten geri gelmeyecektir ne yapsanız da… Yine de güzellikler katmışsa yaşama, yeni yıla başlarken 'Güle güle!' deriz geride kalan yıla…
'İnsan olarak, toplum olarak, doğa olarak, dünya olarak daha iyi bir yerdeyiz şimdi… Güle güle!' deriz…
***
Bir yılın daha sonuna geldik.
Neler yaşadık 2020 yılında!
Depremlerde enkaz altında canlar verdik yine… Elazığ'da, İzmir'de…
Çığ altında kaldık Van'da…
Idlib'te yüreğimiz yandı hava saldırısında…
Sel sularında boğulduk Bursa'da, Giresun'da…
Hendek'te (Sakarya) havai fişek fabrikasındaki patlamada yitti canlarımız…
Bunlar hep yaşadıklarımızdı gerçekte…
Önceki yıllarda da yaşadıklarımız.
Yine yaşadık yani…
Ama bir de korona belası çıktı başımıza. 2019'un sonlarında göstermişti yüzünü de… Aldırmadık! 'Yok bize uğramaz' gibi bir anlayış sergiledi yönetenlerimiz. Uğradı ki hem de nasıl! Bu kez bazı bilgileri halktan saklayarak, ekonomi dönsün diye her şey yolundaymış gibi bir izlenim vererek yürütülmeye çalışıldı süreç. Sonuç, artık kimsenin inanmadığı resmi rakamlarla bile 20 bin can kaybı.
***
Salgının ilk ortaya çıktığı günlerde, gözle görülemeyen mini minicik bir virüs koca dünyayı teslim aldı denmişti. Doğruydu, öyle oldu!
Bir de şu söylendi:
Korona, zengini yoksulu, 'böyyyyyüüüüük adamlarla güccük adamları' eşitledi.
Birçok kişi bunun da doğru olduğuna inandı. Oysa bunu başaramımıştı virüs. Hiç de eşitlenme olmadı! Korona tehdidi karşısında herkes eşit konumda değildi. Bunu yaşayarak gördük. Parası olanlar her türlü önlemini alıp evlerine kapanırken, herhangi bir kuşku durumunda kolayca sağlık hizmetine ulaşabilirken, yoksullar, çalışanlar, hele de günübirlik çalışanlar tehdide karşı çok çok daha korunmasız kaldı. Maske takmadığı için ceza kesilmek istenince 'Ölmek istiyorum!' diyeni de gördük, evsiz barksız olduğu için, sokakta yaşadığı için sokağa çıkma yasağı nedeniyle ceza kesileni de…Oysa sokak onun eviydi. Evindeydi işte!
Zaten deprem karşısında eşit değildik, çığ karşısında, seller karşısında da…
Hava saldırıları ve iş cinayetlerinde de…
Korona eşitledi öyle mi?
Hepimiz gördük ki korona karşısında da eşit değildik. Şimdi geliştirilen aşılar karşısında eşit olmadığımız ve olmayacağımız gibi… Hatta şunu söyleyebilirim, toplumsal yaşamdaki eşitsizlik bir iyice görünür oldu!
***
Hep güncel kaldığı için yüzyılı aşkın süredir söylenegelen, dilden dile, ozandan ozana akıp giden bir türküsü vardır Serdarî'nin…
Hala o türküdeki gibidir halimiz:
'Nesini söyleyim canım efendim / Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim / Arzuhal eylesem yar yar deftere sığmaz / Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim //Zenginin sözüne belî diyorlar / Fukara söylerse deli diyorlar / Zamane şeyhine veli diyorlar / Gittikçe çoğalır delimiz bizim // Benim bu gidişe aklım ermiyor / Fukara halinden kimse bilmiyor / Padişah sikkesi yar yar selam vermiyor / Kefensiz kalacak ölümüz bizim'.
***
'Ne güzel bir yıldı! Bitmeseydi keşke! Madem ki bitiyor, dilerim enerjisi sürer yeni yılda da…'
Böyle diyeceğimiz bir yıl yaşamıyoruz çoktandır. Yaşamıyoruz da, 2020, geride kalan kötü yılları da arattı… En insansal duygularımızın ifadesi olan tokalaşmaları, sarılmaları, koklaşmaları unutturdu. Dahası sokaklarda insanlar birbirlerinden korkar oldu.
Sana güle güle demeyeceğim 2020!