Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş 3'üncü yılında Başkentlilere yönetim anlayışı kapsamında hazırlanan, devam eden ve tamamlanan projeleri açıklarken, göreve talip olduğu günlerdeki sözlerini anımsattı:

'Bu kent yoruldu, artık yormayın. Bu kent gerildi, artık germeyin. Bu kent gereksiz çekişmelerden, fitneden, fesattan çok çekti; artık etmeyin. Burası Cumhuriyetin Başkenti Ankara... Kuruluşun, kurtuluşun, nice sevdaların kenti... Burası, o nice sevdaların içerisinde en büyük sevda olan vatanseverliğin kenti. Burası kültürün, sanatın, dayanışmanın kenti. Burası Mustafa Kemal Atatürk'ün kenti. Bu kente 'ayrıştırma değil, birleştirme yakışır' Bu kente 'kim daha çok oy verdiyse o bölgeden hizmete başlarım' anlayışı değil, 'hangi bölgenin ihtiyacı varsa oradan hizmete başlarım' anlayışı yaraşır.''

Yavaş ve ekibi, geçen sürede Başkentin mevcut sorunlarının giderilmesi, gelişmesi, özlenen bir konuma gelmesi için önemli çalışmalara imza attı.

Ancak, 'Bu kente ayrıştırma değil, birleştirme yakışır.'' sözleri pek karşılık bulmadı.

Bizde siyasi partiler arasında zorunlu bir ''kural'' haline gelen 'inatlaşma politikası'' belediye hizmetlerinin icrası sırasında da kendini gösterdi.

Büyükşehir Belediye Meclisi'nin toplantılarında bu kural muhalefet kanadına mensup üyeler tarafından sıklıkla uygulamaya konuldu.

'Ak'a ''kara'' deme inatlaşması kimi hizmet girişimlerini aksatır, kimilerini engellerken, 'Özlenen Ankara'' hedefine ulaşmayı da geciktiriyor, zorlaştırıyor.

Yavaş'ın 'Kentte ayrıştırma, hesaplaşma ve kutuplaştırma dönemi sona erdi; doğruluk, dürüstlük ve sevgi dönemi başladı' yolundaki sözleri ve 3 yıllık sürede gerçekleştirilenler, yine de gelecek günlerin ışıltılı Ankara'sı için umut vaat ediyor.

Yavaş ve ekibine balıkçı tabiriyle 'rast gele'' diyelim veaksaklıkların, eksikliklerin giderilmesi yolunda atılan ve atılacak adımları mercek altında tutmayı sürdürelim.

Ülke olarak sıkıntılı bir dönem yaşıyoruz.

Binlerce can alan ölümcül virüsün yarattığı korku ve endişe nedeniyle geri planda kalan zorlu yaşam koşulları, salgınla ilgili kaygıların büyük ölçüde giderilmesi nedeniyle yeniden sorunlar listesinin başına oturdu.

Hem de ne oturuş...

Yüzde 300'lere, 400'lere varan, bazı mal ve hizmetlerde bu seviyelerin de üstüne çıkan fiyat artışları karşısında çekilmez bir hal alan yaşam koşulları, belli ki olması gerekeninin çok altında gerçekleşen maaş artışları nedeniyle Demokles'in kılıcı gibi sallanmaya devam edecek.

Umalım da bu süreç daha fazla uzamasın.

Giderek inandırıcılığını yitiren vaatler, yerini soluklandıracak, umutlandıracak ortamlara bıraksın.

Bırakınız gülmeyi, tebessümü…

Giderek güçsüzleşen bedenlere ayakta kalabilecek can gelsin.