Fulya Öztürk CNN Türk Özel Haberler Şefi. Deprem bölgesinde görev yapan yüzlerce gazeteciden sadece biri... Ancak onu diğerlerinden ayıran bir nokta var ki tam 63 gündür orada Fulya Öztürk. Bölgede en uzun süre görev yapan Öztürk, o günden beri bedeninde müthiş bir ağırlık hissi olduğunu söylüyor. Saçlarının beyazladığını, vücudunun acıya değişik reaksiyonlar verdiğini dile getiriyor.
6 Şubat Kahramanmaraş merkezli depremin ilk gününden beri bir sivil toplum kuruluşu gibi çalışan Fulya Öztürk'le Cumhurbaşkanlığı iletişim Başkanlığı'nın ev sahipliği yaptığı Stratcom'un düzenlediği Afet İletişim Forumu'nda buluştuk. Afet Hattı'nda Medya paneline konuşmacı olarak katılan Öztürk, 63 gün boyunca yaşadıklarını, bölgenin ihtiyaçlarını ve medyanın bu süreçte nasıl bir sınav verdiğini www.baskentgazete.com.tr Yazı İşleri Müdürü Nursel Dilek'e anlattı.
- Bölgede görev yapan yüzlerce gazeteciden biriydin. Ancak en uzun süre kalan sendin. 63 gün deprem bölgesinde görev yaptın, yaşadın. Bu 63 günün bıraktığı iz nedir?
Üzerimde, bedenimde müthiş bir ağırlık hissi... Ağırlık oturdu üzerime bir daha da kalkmadı. Evet, fiziken çok değişim oldu. Ciddi anlamda saçlarım beyazladı. Bir tel beyazım vardı şimdi yüzlerce. Bir anda bedenimde alerji başladı. Vücudumun acıya verdiği reaksiyonlar oluştu.
- 6 Şubat depreminden nasıl haberdar oldunuz?
Depremden hemen 1-2 dakika sonra öğrendim. Hatay'daki aile dostum beni aradı. Hala sallantı devam ederken 'Telefonda abla yıkıldık' diye bas bas bağırıyordu. Bende Suriye'den bomba atışı falan oldu zannettim. Abla, Adana'yı ara deprem oldu dedi. Tabii Adana'da ailem var. Hemen aileme ulaşmaya çalıştım ama ulaşamadım. Evde bağırıyorum, deprem olmuş, televizyonu açın diye. Hemen İstanbul haber merkezine ulaştım. Çok büyük deprem olmuş Adana, Hatay aileme de ulaşamıyorum dedim. Editör arkadaşım 'Fulya sakin ol ağlama' diye beni teselli etmeye çalıştı. Onlar da tam anlamıyla deprem olduğunu benden öğrendiler. Sonra babama ulaştım görüntülü konuştum. Sonrasında Ulaştırma Bakanı'nın olduğu uçakla Adıyaman'a indim. Kesintisiz 63 gün kaldım.
- Bölgeye geldiğinde ilk anda ne hissettiniz?
Biz herhalde öldük, kıyameti yaşıyoruz diye düşündüm. Adıyaman'da otelin önüne gittiğimde vatandaşlar bir şeyler yapmaya çalışıyorlardı. Bende yayın yapmak istiyorum, anlatmak istiyorum ama sinyal yok. O çok zoruma gitti. Bütün acıları, eksikleri görüyorsun ama anlatamıyorsun. O çok canımı acıttı. Telefon çekmiyor İstanbul'a ulaşamıyorsun. Sonra ikinci depremi de orada yaşadık. Baktım bu böyle olmayacak. Kahramanmaraş'ta bazı arkadaşlar yayın yapabiliyordu. Demek ki bir yerlerde baz istasyonu var dedim. Hemen Kahramanmaraş geçtik. Kahramanmaraş'ta da manzara aynıydı. Çığlıklar, feryatlar, şehri terk edenler, benzin kuyrukları. Yani var ya dünyanın hiçbir yerinde böyle bir şey yaşanmadı.
- Neler yaşadınız orada?
Ayıbı gayıbı yok deyip yağmurluğu kapatarak tuvaletlerimizi yaptık. Benim bedenim her şeye çok alışık. Afetlere, felaketlere. Güçlüyümdür ama hayatımda ilk defa kendimi bu kadar aciz, çaresiz hissetim.
- Yaşadıkların ve gördüklerin karşısında sen psikolojik olarak herhangi bir yardım ya da destek alıyor musunuz?
Almadım. Ben hiç kendi başıma kalamıyorum. 6 Şubat'tan beri hep kendimi oyalıyorum. Yalnız başıma kalmaktan korkuyorum. Benim arabamda bebek öldü. İkinci depremde kaçmasam ölüyordum. O kadar çok şey var ki hangi birini düşüneyim. Montumu temizletmeye verdim ama bir daha bakmak istemiyorum. O kokuyu hatırlamak istemiyorum.
- Sizi en çok sarsan olay ne oldu peki?
Enkazdan bir bebek çıkardılar, babası yanıma koştu. 'Beni hastaneye götür.' dedi. 'Yol bilmiyorum ambulans yok, bizim arabaya gel.' dedim. Bebeği aldık, babasının kucağında ölmüş gibiydi. Hayatımda hiç bu kadar çaresiz kaldığımı hatırlamıyorum. O an ambulans olmak istedim, doktor olmak istedim.' Şimdi artık telefonumda çektiğim bir sürü fotoğraf, görüntü var ama bakmıyorum bakamıyorum. 6 Şubat'a gitmiyorum.
BÖLGEDE YAZLIK KIYAFETE İHTİYAÇ VAR
- Bugün de Ankara'dan Hatay'a gideceksiniz. İhtiyaçlar ne durumda. Bölgeye yardım gidiyor mu?
Bazı yerlerde kesildi. Merkezi noktalara gidiyor ama Antakya'nın uzağındaki köylerde ilçelerde sıkıntılar yaşanıyor.
- Mesela hala çadırı olmayan yerler var mı?
Yok, o sorun kalktı. Çadırdan konteynıra geçme süreci var şu anda. Hava Hatay'da ısındı çoktan. Artık yazlık kıyafetlere ihtiyaç var. Sandalet, terlik, yazlık penye, eşofmana ihtiyaç var.
- Ne zaman dönmeyi düşünüyorsunuz?
Yani artık herkes dön diyor ama ben ayrılmak istemiyorum. Ben gittiğim yerlerde bir gazeteci olarak sonuna kadar takip etmek istiyorum. Dağlık Karabağ Azerbaycan savaşını da sonuna kadar takip ettim. Benim öyle bir iş prensibim var. Ben bir kamu hizmetlisiyim. Bir STK gibi çalışıyorum. Diğer görevlerimde de hep böyleydim. Oranın sesini duyurayım, ne fayda sağlayabilirim derdindeyim. Sorumlu yayıncılıktan yana olduğum için hep böyleydim.
- Medya nasıl bir sınav verdi deprem sürecinde?
Yani aslında ben herkesin oradaki çabasını gördüm. Çünkü taş olsan çatlarsın o kadar acıya. Meslektaşlarımda adresler verdiler ihtiyaçları söylediler. Bizim kanalımızda çok koordineli çalıştı. Türkiye CNN Türk'ten takip etti depremi. İnsan ama orada kendinden utanıyor. Yani kar botum vardı ondan utandım.
- Peki, 1999 depreminden ders çıkartamadığımızı gördük 6 Şubat'tan ders çıkartacak mıyız öyle bir hissiyatınız var mı?
Emin değilim çünkü çabuk unutmaya da meyilliyiz. Ders çıkarttık mı tam bilemiyorum. Acıyı yoğun hissettik ama ders çıkarttık mı inşallah deyim temennim bu olsun.
- Oradaki insanların psikolojisi nasıl?
Gelecek kaygısı var insanların. 'Ölen ölümü bilmez ölüm kalanlar içindir' derler ya. İnsanlarda gelecek kaygısı var. Bunu da görüyorum ama devlete olan güven inançta çok fazla. Nurdağı'ndaki evlerin teslim edilmesi onlara moral oldu. Bir de unutulmak korkusu var insanlarda.
- Peki, hep acıları soruyorlar sana bu 63 günlük sürede sizi mutlu eden bir olay var mı?
Mesela orada insanların yarasına merhem olduğum zaman hızlıca çözüme kavuşturduğumuz zaman çok mutlu oluyorum. Bir tane hamile kızımız vardı ağlayarak geldi yanıma.'Abla ben bu çocuğu nasıl çadırda doğuracağım' diye. Ertesi gün konteynır gitti ona. Bunlar beni mutlu ediyor. Sonra bebek doğdu bana fotoğraf gönderdiler.
- Bugünde Ankara'dan yine Hatay'a gideceksin. Orayla bütünleştin.
Zaten Hatay'da ben çok fazla kaldım. Suriye harekatlarında hep oradaydım. Çok sık gidip geldiğim için Asi Nehri'nin her yerinde uzun çarşıda çok anım var. Keşke diyorum hiç anım olmasaydı bu şehirde hiç bilmeseydim de canım bu kadar acımasaydı. Türkiye deprem ülkesi, ülkenin yerini değiştiremeyeceğimize göre zihnimizi, olaylara bakışımızı ve oturduğumuz evlerimizi değiştirelim.