Daha önce yüzde 12,1 olarak öngörülmüş olan işsizlik oranı Yeni Ekonomik Program'da 12,9 olarak 'revize' edildi!..

TÜİK, Temmuz ayında Mat-Nisan-Mayıs aylarını kapsayan dönemde, geçen yılın aynı dönemindeki yüzde 9.6 olan işsizliğin yüzde 13'e yükseldiğini açıklamıştı...

Bu oran, geçen yıldan bu yana işsiz sayısının 1 milyon 116 bin kişi artarak 4 milyon 202 bin kişiye çıkması anlamına geliyor.

***

Söz konusu rakamlar 'mevsimsel etkilerden arındırılmış işgücü' hesaplamalarına göre belirleniyor...

Bu yöntemin amacı işgücü rakamlarını mevsimsel, yani dalgalanan etkilerden arındırmak...

Ancak Türkiye'de bu yöntem uygulanmaya başlandığından bu yana işsizlik rakamlarının eski yönteme göre daha düşük çıktığı da bir gerçek.

***

Biz, yine de ayrıntılar üzerinde durmak yerine sorunun temelinde yatan bir takım yapısal olgulara değinelim...

IMF'nin verilerine göre Türkiye, 104 ülke arasında en yüksek işsizlik oranına sahip 13. ülke konumunda...

OECD verilerine göre bu örgüte üye ülkeler arasında en yüksek işsizlik oranına sahip dördüncü ülke.

***

İşsizlik sıralamasında bizim önümüzde yer alan ülkelere baktığımızda birinci sırada ağır yaptırımlara tabi tutulan Venezuela'nın yer aldığını, onun ardından ya Bosna-Hersek, Kuzey Makedonya, Ermenistan gibi bağımsızlığını kısa süre önce kazanmış küçük ülkelerin ya da Sırbistan, Yunanistan, İran, Arnavutluk, Nikaragua gibi yakın zamanda büyük ekonomik buhranlarla karşı karşıya kalmış ülkelerin geldiğini görüyoruz...

OECD verilerine göre, toplam nüfusu 1 Milyar 367 bine ulaşan Çin işsizlik oranını yüzde 4,1'e, toplam nüfusu 1 Milyar 259 Bin 700 olan Hindistan ise yüzde 3,4'e kadar düşürmüş durumda...

ABD, Almanya, İngiltere gibi 'gelişmiş' ülkelere baktığımızda bu oran yüzde 5 civarında.

***

Kısacası, dünyada hiçbir ülke işsizlik sorununu çözebilmiş değil... Bu sorun, küresel sistemin içsel ya da yapısal bir sorunu olmaya devam ediyor...

En gelişmiş ülkeler, ekonominin finansallaşması, robotların üretim devrelerine giderek daha çok sokulması, üretim alanlarının işgücünün daha ucuz olduğu ülkelere kayması gibi olguların etkisiyle bu sorunla uğraşmak zorunda kalıyor, ancak bu sorunu belirli sınırlar içinde tutabiliyorlar...

'Gelişmekte olan' ülkelere gelince... Bunlar Çin ve Hindistan gibi 4. Sanayi Devrimine özgü siber-fiziksel sistemlere dayalı üretim modelini yakalamış ve kaynaklarını üretime yatırarak hızlı bir kalkınma dönemine girmişlerse, milyarı aşan nüfuslarına karşın işsizlik oranlarını gelişmiş ülkelerden bile daha aşağı seviyelere çekebiliyorlar.

***

İşsizlik oranı en yüksek 20 ülkenin özellikleri ise...

(1) etkin bir sanayileşmeye izin vermeyen küçük ekonomilere sahip olmaları...

(2) ağır yaptırımlar gibi olumsuz etkilere maruz kalmaları...

(3) veya belirli bir ekonomik büyüklük ve eğitilmiş işgücüne sahip oldukları halde gelişmiş teknolojik sistemleri üretime sokmayı başaramamaları.

***

Türkiye...

Ekonomide önemli bir ağırlık taşıyan ve nüfusun önemli bir bölümüne istihdam sağlayan tarımsal yapısını her türlü korumayı kaldırarak çok kısa zamanda dağıtmış...

Kırdan kente göçü çok kısa bir zaman aralığına sıkıştırmış...

Geçmişte büyük çabalarla kurulmuş ve ekonominin itici gücünü oluşturmuş olan sanayi işletmelerini önce kamu desteğinden mahrum bırakarak önce borçlandırmış, daha sonra etkin olmadıkları gerekçesiyle tasfiye etmiş...

Özelleştirmeleri, kamu açıklarını kapatmak amacıyla 'elden çıkarma' mantığıyla yürütmüş...

Kente göç eden nüfusu, sanayi işletmelerinde istihdam etmek yerine gel-geç işlerde ya da geçici hizmet işlerinde çalıştırmış...

Bir dönem hiç de azımsanmayacak ölçülerde ülkeye girmiş olan yabancı döviz cinsinden kaynakları rantabl olmayan üretim dışı işlere veya inşaat gibi ekonomiye geçici bir itki veren ancak geri dönüşü olmayan sektörlere yatırmış...

Üretken olmayan ekonomisi ve yanlış eğitim politikaları nedeniyle büyük bölümü üniversite mezunlarından oluşan yüzde 26,7 oranına varan bir 'genç işsiz' kesimiyle karşı karşıya kalmış bir ülke olarak bu üçüncü gruba giriyor.

(Devam edecek)