Elinde kağıt-kalem aybaşına sayılı günler kala alacak-verecek hesabı yapan dar gelirli çalışan kesim, yeni bir merak sarmalının içine gömüldü.

Acaba önümüzdeki günlerde havalar nasıl gidecek?

Yalancı bahar sınırlı bütçeler için kaç gün daha can simidi olacak?

Öyle ya, soğuk günlerin ısınma giderlerinin faturası şimdiden kabus gibi çöktü yüreklere.

Giyim-kuşamdan çok doğalgaz faturaları düşündürüyor dar gelirlileri.

Art arda gelen zamlardan sonra epey can yakacağı malum, ödenecek miktar hanesinde yazılı rakamın ne kadar olacağı.

Piyasaların hali belli…

Etiketler, gemi azıya almış atlar gibi…

Çılgın bir yükseliş trendinde….

Bir de doğal gaz giderleri eklenince düşünün ay sonunu zaten zar zor getiren ailelerin durumunu…

İşte o zor günlerin antrenmanları şimdiden başladı çok ailede.

Sıcaklıklar 15 derecenin altına düştüğünde yakılmaya başlanan kaloriferlerde tık yok…

Termometreler şimdilerde gündüz vakti 20'li rakamlarda seyrediyor ama, akşam olduğunda hakim olan soğuk hava tüm vücudu titretmeye yetiyor.

Radyatörleri yaksan bir dert yakmasan bir dert…

Bir yanda fatura, öte yanda dondurucu soğuk.

Bizim komşu, durumu kurtarmak için geçici bir formül bulmuş…

Akşam olup da sıcaklıklar düşünce, üzerindeki kazağı çıkarıp, ''amma da sıcak oldu. Pencereyi açsak mı biraz'' diye dolanıyormuş evin içinde.

Maksadı, titreşen aile fertleri üzerinde psikolojik bir etki yaratmak.

Söylediğine göre etkili de olmuş bulduğu yöntem…

Ev halkı kesmiş sızlanmayı bir süre…

Ta ki bizimki hastalanıp da yatağa düşünceye kadar.

Şimdi akşam olup da soğuk hava sarınca dört bir yanı, birkaç saatliğine de olsa açıyorlarmış radyatörlerin vanasını…

Biraz ılıyınca evin içi bizimki başlıyormuş sızlanmaya, ''kapatın şunu, sıcaktan öldürmek mi niyetiniz'' diye…

Ne yapsın ev halkı?

Yutuyormuş gibi görünüp yalanı giriyorlarmış yatağa.

Bizimki üzülmesin diye arada bir, duyulacak şekilde ''fazla sıcak da çekilmiyor gerçekten'' diye fısıldaşıyorlarmış aralarında.

Zor mevsimdir kış…

Hüzünlü yaşanmışlıklarla dolu…