Denizsiz şehir Ankara'da gemi ve yat sektöründe yapılan ihracat rakamları yüzde 284 artış göstererek 5 milyon 825 dolar rakamına ulaşmış.

Bir de deniz olsa rakamlar kim bilir nerelere fırlayacak.

Bahtı karadır Ankara'nın ama gönlü zengindir Ankaralıların.

Yemez yedirir,

İçmez içirir.

Yat misali…

Kendisi en fazla Gençlik Parkı'nda kayığa biner,

Başkaları için deryaların yüzer konforunu sunar.

Eloğlu, ışıltılı başkentiyle şamata yapmadan durmaz, övünür, Ankaralı çağ atladığı ileri sürülen memleketinde, bundan böyle alt geçitlerin sular altında kalmayacağı yolundaki açıklamaları duyunca zil takıp oynamadığı kalır.

Azla yetinmesini, gönlünün çektiğini vitrin gerisinden seyretmesini bilir Ankaralı.

Sabırlıdır, biraz da tembeldir ama öyle esip gürlemekten hoşlanmaz.

Cücük geliriyle, devasa giderlerini karşılama yarışında hep geri düşer ama Başkentli olmanın ağır başlılığıyla, renk vermez.

İçinden söyler söyleyeceklerini.

İyi niyetlidir, bozuk kaldırımda yürürken ayağı burkulduğunda, vır vır söylenmez öyle.

Ana caddedeki üstü açık bırakılmış çukura düşüp hastanelik olanlarla ilgili haberleri anımsayıp, şükreder haline.

Küçük bir burkulmayla kurtulduğu için şanslı olduğunu bile düşünür hatta…

Gözü toktur Ankaralıların.

Vermek için çırpınır.

Verilenle yetinir.

Bu özelliğinin en somut örneğidir sandık.

Verilenle yetinmiştir yıllarca.

Tav olmuştur verilene.

Vermekten bıkmamıştır bir türlü, vaatte bulunup da yerine getirmeyene.