Kadim dostun burnundan soluyarak bana doğru geldiğini görünce ‘’Eyvah’’ diye geçirdim içimden.

Belli ki bir şeylere kızmış yine…

Artık konuşur da konuşur saatlerce…

Ben, tanımaz mıyım O’nu…

Yine tepesinin tasını attıracak bir şey olmuştur kesin…

Nedense hep aksilikler onu bulur…

Aksilik O’nu bulmasa, O aksiliği bulur…

Yanılmamışım…

Yanıma geldiğinde selamı sabahı pas geçip, ‘’Bıktım yahu’’ diye başladı söylenmeye…

‘’Kimse de insaf diye bir şey kalmamış’’ yakınmasının ardından, başladı yaylım ateşe.

Hayat pahalılığından yakındı uzun uzun.

‘’Ankara memur kenti. Aldığımız para belli. Adeta açlığa mahkum edildik. Eve eli boş dönmekten bıktık, usandık. Çoluk çocuk yolumuzu gözlüyor…Benim gibi pek çok aile çaresiz durumda’’

Bıraksalar sabaha kadar konuşacak. Çareyi araya girip konuyu değiştirmek de buldum.

Bulmaz olaydım…

Aklıma başka bir şey gelmeyince ’’Yeni alınan otobüsler sayesinde ulaşım sorunu bayağı azaldı’’ diye konuştum öylesine…

Daha sözümü tamamlamadan dediğime de diyeceğime de pişman oldum.’

‘’Eee. Okkalı zammı yaparsan. Otobüsler de boş kalır. Para yok ki yürümesin de ne yapsın millet. ’’

Boş bulunup da, bir zamanlar bir devler büyüğünün söylediği gibi ‘’Yollar yürümekle aşınmaz’’ diyecektim ki, son anda kelimeler boğazımda düğümlendi.

‘’Arada yürümek lazım. Sağlık için’’ türünden bir şeyler geveleyerek geçiştirdim.’’

‘’Oh be’’ diye soluklanırken, bizimkinin başını kaldırıp, bazı binaların camlarına yapıştırılmış ‘’kiralık’’ ilanlarına baktığını fark ettim.

Başıma gelecekleri tahmin ettiğimden, sanki bir yere yetişmek zorundaymışım gibi telaşlı bir tavır takınıp, ‘’Haydi bana eyvallah.’’ Diyerek derin düşünceler içinde koşar adım evin yolunu tuttum.

Bizimkinin, ‘’Daha yeni başlamıştık’’ dercesine arkamdan baktığını hissettim.