Yan yana dizildiğinde buradan aya yol olur.
Öylesine bir çile işte…
Saymaya kalksan sonu gelmez…
Ömür biter, o bitmez…
Bir deneyelim, alt alta sıralayalım bakalım soluğumuz nereye kadar yetecek:
Geçim çilesi, Ulaşım çilesi, Bozuk yol çilesi, Kaldırım çilesi, Üst geçit çilesi, Alt geçit çilesi, Pahalılık çilesi, Fatura çilesi, Elektrik kesintisi çilesi, Su kesintisi çilesi, Hastane çilesi, Su baskını çilesi, Bozuk mal çilesi, Kazık mal çilesi, Dolandırıcı çilesi…
Özetle, tüm çileleri bünyesinde barındıran yaşam çilesi…
Üç eksiği, beş fazlasıyla memleket havasını koklayan hemen herkesin ortak derdi.
Tabii Ankara’da yaşayanların da…
Onlar da nasiplerine düşeni almış.
Yaşamın bütün zorlukları pay edilmiş adeta…
Kiminin payına beş, kiminin payına yedi…
Kimilerine ise ‘’hepsi’’ çıkmış torbadan…
Bir ses geliyor uzaklardan…
Hicran yüklü…
Müzik sesi…
Semt korosu seslendiriyor…
Sözleri hep aynı:
‘’Çile bülbülüm çile…’’
Müziğin sesi hiç kesilmiyor…
Bir gün Maltepe’den…
Bir gün, Ulus’tan,
Bir gün, Cebeci’den,
Bir gün Çankaya’dan, Bahçelievler’den, Saman Pazarı’ndan, Keçiören’den…
Hicran yüklü nağmeler…
Kimileri iç çekiyor,
Kimilerinin ise keyfi yerinde…
Bir tek onlar duymuyor..
Duymak istemiyor…