Rosenau 16 Ekim 1913 tarihinde sağlığı koruma sorumluluğu ile ilgili olarak şunları söylüyordu:

'Sağlık önlemlerinin ihmalinin bir otoyoldaki çukurdan korumak için gündüz kırmızı bayrak sallamayı gece kırmızı fener yakmayı ihmal etmek kadar önemli bir suç olduğu anlaşıldığında koruyucu hekimliğin en şanslı günü olacaktır. Tekrar aşılamaya dönersek yüzyılı aşın deneyim faydasını belirgin biçimde göstermiştir ve Almanya bilinen gerçeklerin nasıl uygulanacağını dünyaya öğretmiştir. Eğer bütün dünya Almanya örneğini izleyecek olursa Thomas Jefferson'un Jenner'le ilgili 'gelecek nesiller iğrenç çiçek hastalığının varlığını ve sizin tarafınızdan yok edildiğini sadece tarihten öğreneceklerdir' öngörüsü kısa sürede gerçekleşmiş olacaktır. Sağlıkçılar çiçeğin kökünün kazınmasının kanal bölgesinden sarı ateşin yok edilmesinden çok daha kolay olduğunu bilmektedir.

Kuduz örneği insanoğlunun bencillik duygusunun yakınlarının bir başak önlenebilir hastalığa yakalanmalarına yol açtığı bir başka örnektir. Gerçeklerin daha iyi anlaşılması kısa sürede bu korunamamışlık dişli çarkına bağlı ölümlerin gereksiz olduğunu açıkça ortaya koyacaktır. İngiltere kuduzu ortadan kaldırmıştır ve Avustralya ise köpeklere burunluk takılması düzenlemeleri ve karantinayla ilgili düzenlemeleri ortadan kaldırarak hala sürmesine neden olmaktadır. Burunluk takılması köpeklere geçici bir rahatsızlık verse de sonuçta insan ve diğer hayvanlar kadar köpekleri de bu bulaşıcı hastalıktan korur.

Biyoloji yasaları bizim günlük yaşamımızı doğrudan etkiler ve bu yasaların anlaşılması sadece daha uzun ve sağlıklı değil aynı zamanda daha iyi bir yaşam sürmemize yardım eder. Biyolojinin akıllıca anlaşılması tıp bilimini derinliğine kavramamızı gerektiren sağlık ve hastalıkla ilgili birçok maddi sorunun yanı sıra karmaşık çağımızı sıkıntıya sokan birçok etik soru çözülebilir.

Tüm kalıcı ilerlemeler ahlaki olmalıdır fakat ahlakla ilgili değerlendirmelerimiz yaşamımızı ve yakınlarımızla ilişkilerimizi sanıldığı kadar küçük olmayan derecede etkilediğinden çevremizdeki dünyayı doğru kavramamızla yönlendirilmelidir. Son yıllarda bilimin bütün alanlarında deneysel yöntemlerle toplanan zengin gerçekler hasadının kendisini bütün uygar ulusların etik ilkelerini yavaş yavaş fakat amansızca değiştirerek gösterdiği biyoloji öğrencilerince çok açıktır.

Dünün alay edilen ve hapse tıkılan suçlusu bugün tedavi için hastaneye gönderilmekte, kötücül bireyler ya da yetersiz geri zekalılar bunların bozuk protoplazmanın ürünleri olduğunu düşünen insanların aşağılayıcı damgalamalarına layık kişiler değil muhtemelen atalarının kalıtsal hatalarına bağlı doğal kısıtlılıkların sonucu sayılmakta, akıl hastalarıma artık büyü yapılmış kişiler olarak gülünmemekte hastalık durumlarının daha iyi anlaşılmasına bağlı bir anlayış ve insancıllıkla tedavi edilmektedir. Bu Kral Lear'e bir komedi karakteri olarak kahkaha ile gülen ya da eğlenmek için akıl hastanesine gidenin sanlardan ne kadar farklıdır. Sahnedeki sarhoş karakteri kahkaha çınlamaları ile kutlanmak yerine üzüntü ve nefreti andıran duygulara yol açmaktadır. Artık bütün insanların eşit yaratıldığına yönelik nutuk atmıyoruz, bunun protoplazma yapıları nedeniyle kesin olduğunu güç ve sorumluluklar açısından eşitsizlik olduğunu biliyoruz…'