Başkentin kalbinde inşa edilmiş bir tapınak yükseliyor: Augustus Tapınağı. Hem Roma hem de Galat uygarlıklarının izlerini taşıyan bu tarihi yapı, üzerindeki yazıtlarla dünya tarihine ışık tutuyor. Peki, bu tapınak hangi sırları barındırıyor?
20 ASRI AŞAN TARİH
Tahminen MÖ 25-20 yılları arasında son Galat hükümdarı Amintas’ın kızı Pilamenes tarafından Roma İmparatoru Augustus’a bağlılık göstergesi olarak inşa edildiği düşünülen tapınağın, daha önce Frig tanrıları Kibele ve Men’e adanmış bir kutsal alanın üzerine yapıldığı tahmin ediliyor.
Yapılan arkeolojik araştırmalar ile daha önceki zamanlarda şehri ziyarete gelmiş yabancı seyyahların bıraktıkları gravür ve betimlemelerden yola çıkılarak tapınağın yıkılmadan önce etrafı sütunlarla çevrili, dikdörtgen planlı bir yapı olduğu anlaşılmış. Bu sütunların birbirine paralel olarak, uzun duvarlarda on beşerli, kısa duvarlarda altışarlı gruplar halinde yan yana sıralandığı; ayrıca binanın ön kapısında dört, arka cephesinde de iki tane sütun yeri olduğu tespit edilmiş.
5. yüzyıl dolaylarında, Bizans İmparatorluğu döneminde cephelere pencereler açılmış ve bir kilise haline getirilmiş. Zaman içinde depremler ve çevresel etkenler nedeniyle büyük oranda tahrip olan yapı, 21. yüzyıla gelindiğinde ciddi hasarlar almış durumda. Günümüzde yalnızca iki yan duvarı ile kenarları işlemeli olan kapı kısmı ayakta duruyor.
GÜNÜMÜZE ULAŞAN TEK TAM KOPYA
Augustus Tapınağı’nı diğer antik yapılardan ayıran en önemli özellik, duvarlarına kazınmış Res Gestae Divi Augusti (İlahi Augustus’un İşleri) yazıtı. İmparator Augustus’un kendi yaşamı boyunca gerçekleştirdiği olayları anlattığı bu otobiyografik metin, Roma tarihine dair eşsiz bilgiler sunuyor. Latince ve Galat dilinde yazılmış olan yazıtın kopyaları, Berlin’deki Pergamon Müzesi’nde de sergileniyor.
İmparator Augustus’un hayattayken yaptığı işleri anlattığı Res Gestae Divi Augusti’nin bir kopyası da Augustus Tapınağı’nın duvarlarına işlenmiş. Roma’daki orijinal yazıt kaybolduğu için, bu metnin günümüze ulaşan tek tam kopyası Ankara'da bulunuyor. Bu nedenle tarihçiler tarafından "Monumentum Ancyranum" (Ankara Anıtı) olarak adlandırılmış
Kırmızı boyayla yazılmış bu yazıt, iki farklı dilde kaydedilmiştir. Latince metin, yapının ante duvarlarının pronaos’a (ön oda) bakan yüzüne; Grekçe metin ise güneydoğudaki cella (kutsal oda) duvarının dış yüzeyine kazınmış. Latince metin, imparatorun rahipleri ve onların görevleri süresince gerçekleştirdikleri işleri sıralarken, Grekçe metin daha sonraki dönemlerde yaşamış bir rahiple ilgili bilgiler içerir.
Roma tarihi açısından büyük bir öneme sahip olan Ankara Anıtı, evrensel bir kültürel miras olarak da değerlendirilmektedir. Yazıtla ilgili ilk bilimsel çalışmalar 1800’lü yıllarda William John Hamilton, Otto Puchstein ve Theodor Mommsen tarafından gerçekleştirilmiştir. Mommsen, bu yazıtın önemini vurgulamak için onu "Yazıtların Kraliçesi" olarak tanımlamış.
İLK KEŞFEDEN FLAMAN DİPLOMAT OLMUŞ
Kanuni Sultan Süleyman döneminde, Kutsal Roma İmparatoru I. Ferdinand'ın diplomatik temsilcisi olarak İstanbul’a gönderilen Flaman diplomat Ogier Ghiselin de Busbecq, aynı zamanda Ankara’yı ziyaret eden ilk yabancı seyyahlardan biri olmuş. Şehirde yaptığı gözlemleri titizlikle kayıt altına alan Busbecq, karşısına çıkan tüm Yunanca ve Latince yazıtları kopyalamış. Augustus Tapınağı’na yaptığı ziyaret sırasında, binanın duvarlarına kazınmış olan İmparator Augustus’un vasiyet metnini keşfeden ilk kişi de kendisi olmuş.
ROMA MİMARİSİNİN EN ÖNEMLİ ÖRNEKLERİNDEN
Roma mimarisinin önemli örneklerinden biri olan tapınak güneybatı-kuzeydoğu doğrultusunda konumlanmış olup, 36 x 54.82 metre ölçülerinde. Korinth düzeninde ve pseudo-dipteral (çift sıralı sütun düzenine benzer) planlı olarak inşa edilen tapınak, yaklaşık 2 metre yüksekliğinde sekiz basamaklı bir podyum üzerine oturtulmuş. Tapınağın dar kenarlarında 8, uzun kenarlarında ise 15 sütun yer almakta olup, ön oda (pronaos) önünde 4, arka odasında (opisthodomos) ise iki duvar çıkıntısı (in antis tarzı) arasında 2 sütun bulunmaktaymış. Günümüzde tapınağın güney ve güneydoğusunda görülen temel kalıntıları, tamamlanmamış olabileceği düşünülen sütun dizisine (peristasis) ve basamaklı platforma (krepidoma) ait duvar kalıntılarıdır.
Tapınağın mimarisi zaman içinde çeşitli değişikliklere uğramış. 6. yüzyılın başlarında Bizanslılar tarafından kiliseye dönüştürülen yapı, bu süreçte önemli yapısal değişiklikler geçirmiştir. Kutsal odanın (cella) tabanı düzleştirilmiş, cella ile opisthodomos arasındaki duvar kaldırılmış ve arka kısma bir apsis eklenmiş. Ayrıca cella’nın güneydoğu duvarına üç büyük pencere açılmış.
MEDRESE OLARAK DA KULLANILMIŞ
1427-1428 yıllarında inşa edilen Hacı Bayram Camii, Augustus Tapınağı’nın kuzeybatı köşesine bitişik olarak yapılmış. Tapınak hakkında yazılmış en eski belgeler, caminin inşasından sonra bir süre medrese olarak kullanıldığına işaret etmekte. Tapınağın opisthodomos kısmının arkasına eklenen eyvan ve duvarlarda görülen grafitiler de bu görüşü desteklemekte. Zaman içinde değişikliklere uğrayan cami ve hemen yanında yer alan türbe, günümüzde Ankara’nın en önemli ibadet mekânlarından biri olarak varlığını sürdürmekte. Binlerce yıl boyunca kutsal alan olarak kullanılan bu tepe, tarih boyunca farklı inançların izlerini taşımaya devam etmiş.
BAŞKENTİN KADİM GEÇMİŞİNE IŞIK TUTUYOR
Bugün Augustus Tapınağı, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çeken önemli bir kültürel miras olarak öne çıkıyor. UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi'nde yer alan tapınak, tarih meraklıları ve akademisyenler için büyük bir araştırma kaynağı niteliğinde. Ankara’nın tarihî kimliğini yaşatan bu yapı, başkentin kadim geçmişine ışık tutmaya devam ediyor.
NASIL GİDİLİR?
Augustus Tapınağı’na hem özel araç hem de toplu taşıma ile ulaşmak mümkün. Toplu taşıma kullanacaklar için, Ulus güzergahından geçen otobüsleri tercih edebilir veya Ulus Metro Durağı’nda inerek yaklaşık 10 dakikalık bir yürüyüşle tapınağa ulaşabilir. Yürümek istemeyenler için, metro durağından taksiye binerek 2 dakikada tapınağa varmak mümkün.