Tolga ALCA

 İlk romanı olan “Tutsak” ile dikkatleri toplayan Yazar Nebahat Yıldız; motosikleti ile yapmış olduğu gezilerdeki hikayeleri, tiyatroculuk yeteneğini ve bu güne kadar olan tecrübelerini okuyucularına aktarmaya devam ediyor. Başkent olarak konuştuğumuz Yazar Nebahat Yıldız, ikinci romanı hakkında da gazetemize bazı ipuçları verdi. Yazar ile okuyucu arasında samimi bir bağ kurulması gerektiğini savunan Yıldız, “Ülkemizde yazar olmak seçicilik gerektirmektedir bence. Birçok yazar var evet, emek vermiş, sanatını icra etmek istemiş fakat halka hitap edememiş… Okuyucu her karakterde kendinden kırıntılar bulmak ister. Hayata dokunan her cümle okuyucunun yazılan eserle bağ kurmasında etkili oluyor” dedi. 

·       Sizi tanıyabilir miyiz? Yazarlık süreci nasıl başladı?

Ben Nebahat Yıldız. Almanya Ulm doğumluyum fakat aslen bir Karadeniz kızıyım. Yaklaşık 15 yıldır İstanbul Barosu Tiyatrosunda oyuncu ve yönetim kurulu üyesiyim. Yazmayı her yaşımda sevmişimdir. Çocukluğumdan beri kendi yazdığım oyunlarla küçük kasabalardaki devlet okullarında kuklalar oynatıyorum. Çocukların gülümsemesi benim mükafatımdır. “Tutsak” ise benim ilk roman deneyimim. Fakat senaryo ve oyunlar yazmayı da severim, Kültür Bakanlığı’nda da senaryom var. Hayata her zaman sanat penceresinden bakmaya çalışırım. Çünkü benim için yaşamak bile bir sanattır, insanca ve özgürce yaşayabilmek... Vakit buldukça motorumla yurt içi gezileri yaparım. Yeni insanlarla tanışmak ve farklı yaşam öykülerini dinlemek beni mutlu eder. Ülkemin her yanını keşfetmeyi ve gezdiğim, gördüğüm yerlerden aldığım ilhamı kaleme dökmeyi severim. Çoğu kez etkisinden çıkamadığım öykülerle de karşılaşırım. Her insan kendi için vardır, evet... “Tutsak” adlı romanımda ise içimdeki karanlığı beyaz sayfalara döktüm mesela... Ayrıca üç tane yerel gazetede de köşe yazarlığı yapmaktayım. Yeni projelerim yolda, yakında yeni roman kitabımla tekrar okuyucularım ile buluşmanın sevinci içindeyim.

“YAŞANMIŞLIKLARI ÇOK OLAN BİR ROMAN OLACAK”

·       İlk kitabınız olan “Tutsak” romanınıza gelen tepkileri anlatır mısınız? Yayımlanacak olan yeni kitabınızda gezip, gözlemlediğiniz yeni hikayeleri bulabilecek miyiz?

“Tutsak” adlı romanıma gelen tepkiler gerçekten beklemediğim derecede ilginç ve olumluydu. Ve devamı talep edildi çoğunlukla. Bu kadar dönüş ve güzel yorum beklemiyordum açıkçası. Mesela bir gece yardımcı pilot tarafından kokpitten gelen kitap görselim beni inanılmaz şaşırttı ve çok mutlu etti. İyi ki dedirten geri bildirimlerden biridir bu. Bazen de kendimi buldum, bu romanın sayfalarında denildi mesela... Yazmak her anlamda güzel bir duygu fakat okuyucularımdan dönüşler farklı bir hal benim için. Yeni romanımda gerçek yaşamdan alıntılar yaptım bu kez. Tutsak'ın aksine... Özellikle Anadolu'da, çok çocuklu ailelerde kardeşler arasında verilen yaşam mücadelesini anlattım. Yaşanmışlıkları çok olan bir roman olacak açıkçası…

·       Günlük hayatta dışa vurmak istediğiniz fakat yansıtamadıklarınızı, kitap karakterleri üzerinden mi okuyucuya aktarıyorsunuz?

Romanım tamamen kendi uyarlamalarımdan oluşmaktadır. Zira bir sonraki sayfada neler olacağını heyecanla bekleyerek yazdığım güzel bir serüvendi benim için. Mesela kapı çalıyor ve kimin geldiğini ya da geleceğini ben de merak ediyordum. Sadece karakter isimleri hayatıma dokunan kişilerin isimlerinden uyarlanmıştır.

·       Türkiye’de yazar ve okuyucu, size göre hangi prensiplerde buluşuyor ya da ayrışıyor? Okuyucu hangi durumlarda kitap karakteri ile bağ kuruyor?

Ülkemizde yazar olmak seçicilik gerektirmektedir bence. Birçok yazar var evet, emek vermiş sanatını icra etmek istemiş fakat halka hitap edememiş… Ben kitabımın yazma aşamasında hiç bir kitabı ya da dergiyi bile okumadım. Nefsime yenik düşmekten, okuduklarımdan cümle kopyalamaktan ve en önemlisi kendi romanıma leke sürmekten kaçındım. Okuyucularımız genelde biraz acı seviyor galiba. Aşk acısı da en başta yer alıyor. Yani gözlemlerim bu yöndedir. Kavuşamayan aşık karakteri ve entrika sevenlere özellikle tavsiye ederim. Lakin bir çocuk okurum da kendinden bir şeyler bulmuş kitabımda, o benim en kıymetli okuyucumdur şahsen… Okuyucu her karakterde kendinden kırıntılar bulmak ister. Hayata dokunan her cümle okuyucunun yazılan eserle bağ kurmasında etki sağlamaktadır.

·       Türk yazarlar içerisinde esinlendikleriniz var mı?

Birçok kıymetli yazardan etkilendim elbet. Mesela Rıfat Ilgaz'ın yaşam sürecimizdeki trajediyi komediye yansıtmasındaki anlatım hali... Orhan Kemal'in vatana ve insanlığa bakış açısını kaleme yansıtması... Örnek alınası bir edebi haldir. Günümüz yazarlarından da Aret Vartanyan'ın insan ruhuna dokunuş tarzı hoş bir anlatım bence. Fakat birçok eseri olan sevgili Esra Algan beni hem hayata bakış açısıyla hem de karakteriyle bambaşka duygulara götürmüştür. Gerçekçi ve öğretici yanlarından faydalandım diyebilirim.

 “KADINA DEĞER AİLEDEN BAŞLAMALIDIR”

·       Günümüzde hala kadının toplumdaki rolünün tartışıldığını görüyoruz. Bize kendi perspektifinizden toplumdaki kadının tanımını yapar mısınız? Kadının iş hayatında, medyada ya da siyasette yeteri kadar temsil edildiğini düşünüyor musunuz?

Belki klişe bir cevap olacak ama kadının toplumdaki yeri bilinçaltımızda hep aynı yerde kalmaktadır. Ne kadar başarılı olursak olalım, ne kadar yol alıp emek versek de arkamıza baktığımızda hep aynı yerdeyiz, toplumun gözünde. Çünkü kadına değer aileden başlamalıdır. Öncelikle en yakınlarımızdan değersizlik hissi almaktayız. Bilinçaltımızı değiştiremiyoruz ne yapsak. Kendim de bunun mücadelesini vermekteyim çocukluğumdan beri... Bir kere kadın olmaktan utanarak büyüdük. Kadınlık, utanılası ve geri durmak gerektiren bir halmiş gibi yani. Halen kadınlık haddimi aşamıyorum her başarıda... Geri durma hissi benliğimi sarmış bir kere. Hani derler ya kadın başına ne işin var orada o saatte. Benim hassas noktamdır bu hal. Fakat kaçamadığımdır bir türlü. Oysa toplum olarak sadece kadına insan olarak baksak, nasıl güzel bir hal alacağız bir bilseler... Günümüzde kadının, hiç bir alanda yeterince yer almadığı kanısındayım.

“KIYMET BİLİNCİ DE ERİMEYE YÜZ TUTTU”

·       Bu bağlamda, aile yapımızın ya da eğitim sistemimizin özellikle gençleri iyi bir okur-yazar olma hevesine zemin hazırlamadığını da söyleyebiliriz. Size göre yetersizlikler neler?

Aile yapımız ülkemizde bölgeye göre değişkenlik göstermektedir; fakat geçmişe göre yazar olma hevesinin toplumumuzda ve günümüz gençlerinde daha da azaldığını görmekteyiz. Gelişen teknoloji ve sosyal medya gibi kaynaklar, duygusal ve görsel açıdan hislerimizi çabuk harcar oldu. Kısa yoldan ve özet duygular aktarılmaktadır insanlar arasında. Bundan ötürü yazara olan kıymet bilinci de erimeye yüz tuttu. Yetersizlik ise gerek duymamaktan kaynaklanmaktadır. Aslında eskiye göre çok daha bilinçlendik fakat tembellik ve kıymet bilmeme gibi kavramlar yeni yazarların yetişmesini engellemekte büyük rol oynamaktadır. 

·       Günümüzde potansiyeli yüksek genç yazarların önünün de bir şekilde kesildiğine şahit oluyoruz. Popülerlik takıntımızda bir eksiklik yok gibi… Buna ne dersiniz? 

Tam olarak bundan kaçıyorum aslında bilgi kirliliğine mahkum kopya hayatlar yaşamaya başladık son zamanlarda… Bunu sanata da bulaştıranlar olduğu görülüyor sık sık… Emek hırsızları da denilebilir. Birçok yerden topladığı cümleleri bir kağıtta harmanlayıp kitap haline getirmeye teşebbüs edenler de yok değil elbet. Yayınevi konusunda inanılmaz şanslıyım tüm samimiyetimle söylüyorum. İz Bırakan Kalemler Yayınevi benim yaşam döngümdür gerçekten. Gözlerimi kapattım sadece ve elimden tutup beni hayal ülkeme götürdüler. Başka türlü tanımlayamam bu ekibi. Birçok yayınevi proje başlangıcında ilk önce maliyetten bahsederken, benim yayınevim yazara değer verdi öncelikle... Bir eserin çıkmasında katkıda bulunabilmenin paha biçilmez olduğunu söylediler. Ve bu yaklaşım aslında benim için paha biçilmez bir haldi. Yayınevime, kurucusu olan Esra Algan ve ekibine teşekkürlerimi sunuyorum. Daha söyleyecek o kadar şey var ki, o da yüreğimin en güzel köşesinde yaşasın.

Editör: Ezgi Bardakçı