Geleceğe yönelik yansıtımlarda görülebileceği üzere ülkemiz geleceğinde yaşlılık sorunları giderek öncelik kazanacaktır. Tanı olanağı arttıkça sağlık kuruluşlarına ulaşılabilirlik yükseldikçe belirlenecek sağlık sorunlarıyla ilgili tedavi ve bakım sorunları gündeme gelecektir Bulaşıcı hastalıklarla savaşta eğitim düzeyi düşük personelin hizmetinden büyük oranda yararlanılabilmiştir. Ancak yaşlılarla ilgili sağlık sorunlarının çözümü ekip hizmeti gerektirir. Pahalıdır, tanı ve tedavi maliyeti yüksektir. Ekip üyelerinin üst düzey eğitim görme zorunluluğu vardır.

Bütün yaş nedenli, işlevsel yetersizlikle ilgili hastalıkların prevalansı toplum yaşlandıkça artar. 1990'lı yıllarda endüstrileşmiş ülkelerde 65 ve üzeri yaş grubunun oranı yüzde 7-15 arasındadır. Daha sonraki 35-40 yıl içerisinde artım olacaktır. II. Dünya Savaşı sonrası artan doğurganlık döneminin çocukları giderek yaşlanmaktadır. Bu nedenle söz konusu neslin yaşlanmasına bağlı olarak yukarıda verilen oranın yüzde 20'lik bir pik değere ulaşması beklenmektedir. Bu değerin bazı ülkelerde 2031 yılları civarında yüzde 25'e ulaşabileceği belirtilmektedir. 'Yaşlının yaşlısı' olanların oranı yani 65 yaş ve üzerindekiler giderek artım göstermektedir ve bu sürecektir. Bu yaş grubundakilerin büyük çoğunluğu kuruluş bakımına muhtaçtır. Söz konusu kişilerin organsal yetersizlikleri kendi kendilerine bakımlarını engellemektedir. Sıklıkla bakımlarına yardımcı olabilecek yakın akrabalarda bulunmayacaktır.

Yaşlıların oranı ailesel ve sosyal destek sistemlerinde çok az artım hatta bu artım olmaksızın (kimi ülkelerde azalma) ortaya çıkan bir durumdur. ABD de Ocak-Haziran 1984 de yapılan Ulusal Sağlık anketinde özellikle kadınlar olmak üzere tek başına yaşayanların oranının çok yüksek olduğu belirlenmiştir. Bunların yüzde 20'ye yakını herhangi bir akrabaları veya arkadaşları ile herhangi bir telefon görüşmesi bile yapmamaktaydılar. Gelecek 35-40 yıl içerisinde ailelerinden bütünüyle kopanların oranı büyük oranda artacaktır. Bu yaşlanan nüfusun gereksinimlerinin karşılanması için ayrılması gereken toplum kaynaklarının oranı giderek artacaktır.

'Birçok ülkede bu artım söz konusu grubun hesaba katılmasını gerektirecek önemli bir oy potansiyelinin oluşturduğu baskıyla birlikte olacaktır. Özellikle sosyal güvenlik sistemlerinin zayıflaması ya da sulandırılması durumunda daha belirgin olacaktır'.

Toplumlar ve alt grupları, kırsal ve kentsel bölgelerde yaşama, çalışma koşulları, uyun tıbbi bakıma erişim, tek başına ya da boşanmış olmak, akrabalarının yardımında bağımlı olma; sosyal güvence, aylık gelir, evsiz, bir kurumda kalıyor olma vb yaşamı tehdit eden koşullar ve kirleticilerden etkilenim olasılığını da büyük oranda belirler.