Kadına yönelik şiddet her geçen gün artarak, toplumumuzun kanayan bir yarası olmaya devam ediyor. Av. Canan Yaşar kadına şiddetin son bulması için yapılması gerekenleri Başkent Gazetesi’ne anlattı. Canan Yaşar, kadına şiddete karşı bireyin, toplumun, devletin yapması gerekenlere dikkat çekerek, “Çiftler arasında yaşanan ilk şiddetten sonra ilişkiye devam ederseniz, şiddet de artarak devam edecektir.” dedi. Yaşar, sorunun en aza indirilebileceğini belirterek, “İki insan cinsi arasında ciddi bir hal almış bu tür sorunlar doğru devlet politikaları, doğru eğitim, caydırıcı müeyyideler ile asgariye indirilebilir. Ancak görünüşe göre bu etkenlerde ciddi bir hata, eksiklik olmalı ki kadına şiddet ve cinayet pek çok ülkede olduğu gibi ülkemizde de hala temel insani sorundur. Şiddete karşı yeterli önlem alınmaması, caydırıcı olacak şekilde yüksek ceza mekanizmasının iyi işlememesi kadar bu konuda toplumsal bakış açısını değiştirecek toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini oluşturacak eğitimin tam olarak verilmemesi elbette sorunun devamında temel nedendir. Ortalama alındığında savaşlardan çok daha fazla sayıda kadın yaralanıyor, şiddet görüyor ve ölüyor.” diye konuştu.
· Biliyorsunuz kadına şiddet her gün can yakan bir konu. Neden kadına şiddet, ayrı bir kategoride ele alınmakta ve neden bu kadar gündemde?
Bu sosyolojik, derin içerikli güzel bir soru gerçekten. Cevabı da çok yalın ama bir o kadar da komplike. Bunu bir örnekle açıklayayım. Eğer namusu sadece kadına indirgemeyip, tecavüze uğramış kadının yerine tecavüzcü ya da her ikisi birden cezalandırılırsa olası bir kan davasının başlamasına sebebiyet verilmiş olabilmekte. Bu durumda erkek evlatları korumak adına kadının katli ya da intihara zorlanması ile kendilerince çözüme ulaşılmakta, namus cinayeti adı altında da o topluluk veya aile kendini vicdanen bile çok rahat aklayabilmekte. Gördüğünüz üzere ne kadar incelikli düşünülmüş, planlı bir suç eylemi. Ancak bu ülke gerçeği yıllarca yaşandı. İşte böyle bir örnekte, maruz olunmuş bir şiddetin etkisiyle hayatına son veren ya da intihara zorlanan bir kadının ölüm nedeni aslında intihar değil kadın cinayetidir. Bu tür alt yapısı olan şiddet ve cinayetleri genel kategoride değerlendirmek çözümüde zorlaştırır. Bunun gibi sonu gelmez nedenlerle kadına karşı işlenen şiddetlerin ayrı bir ulamda ele alınması aslında bir zorunluluktur. Çünkü kadın cinayeti kavramındaki kadın sözcüğü salt biyolojik tanım değil, üretim biçimlerinin, uygulanan politikanın, miras paylaşımı gibi maddi altyapıların yarattığı bir kategoridir. İnsanın insana zulmü, işkence etme şekli ne kadar çoktur bilirsiniz, kadına özgülenmiş şiddet yelpazesi bundan kat be kat büyüktür. Kadın cinayetleri bir kavram olarak ilk kez 1801’de kullanılmış ve 1848’de uluslararası hukukta temel kazanmıştır. İnsan cinayeti için kullanılan homicide kelimesi kadın cinayetleri için femicide sözcüğüne evrilmiştir. Elbette o yıllarda sadece cinayetlerin cinsiyetini belirtmek için kullanılsa da 21’inci yüzyılda kadın cinayetlerinde sosyolojik, ekonomik, politik temelleri görülmüş ve bu haliyle ayrı bir kategori olarak ele alınması gerektiği netleşmiştir.
· Türkiye’de artan kadın şiddetine dair bir avukat olarak neler söylersiniz?
Kadına şiddet, fiziksel, cinsel, psikolojik şiddet türleri ve ekonomik mobbing artarak devam etmekte. Bunlara ek olarak erken veya zorla evlendirme, nikahsız yani güvencesiz evlilik, namus cinayetleri, ayrılmak istediği için katledilme, kadın ticareti gibi şiddet formları da hız kesmemektedir. Bütün bunlar önüne geçilemez afet değildir. İki insan cinsi arasında ciddi bir hal almış sorunlar doğru devlet politikaları, doğru eğitim, caydırıcı müeyyideler ile asgariye indirilebilir. Ancak bu etkenlerde ciddi bir hata, eksiklik olmalı ki kadına şiddet ve cinayet pek çok ülkede hala temel insani sorundur. Şiddete karşı yeterli önlem alınmaması, caydırıcı olacak şekilde yüksek ceza mekanizmasının iyi işlememesi kadar bu konuda toplumsal bakış açısını değiştirecek toplumsal cinsiyet eşitliği bilincini oluşturacak eğitimin tam olarak verilmemesi elbette temel nedendir. Ortalama alındığında savaşlardan çok daha fazla sayıda kadın yaralanıyor, şiddet görüyor ve ölüyor.
KADINA ŞİDDET VE BOŞANMALAR
· Kadına şiddet ve boşanmalar arasındaki ilişkiye dair neler anlatırsınız?
Aslında yeri gelmişken öncelikle bazı hap bilgi ve tavsiyeler vermek isterim. Örneğin ilk şiddetten sonra ilişkiye devam ederseniz, şiddet de artarak devam edecektir. Şiddet uygulayan eş bunu affedilebilir bir davranış hatta bir süre sonra doğal hakkı gibi görecektir. Bir gün ‘dur artık’ dendiğinde ise, bu hakkının neden elinden alındığını kafasında tartışıp, kendince nedenler yaratacaktır. Bir başkası erkeğin olduğu (yani namus cinayeti sebebi) ya da başkalarının aklına uyduğu (eşinin yanı sıra eşin ailesinin de katledilme sebebi) gibi. Bu yüzden şiddet hem affedilebilecek bir şey değildir hem asla bir kez ile bitmez. Aynı şekilde son bir kez görüşmeye gidilmemelidir. Hele ki tek başına ve tenha bir yerde buluşmak talebine rıza yüksek risk içerir. Genellikle son bir kez konuşma daveti kötü sonla bitmektedir. Sorunuza tekrar dönecek olursak, kadın cinayetlerinde failler büyük oranda mevcut ya da eski eş veya sevgilidir. Bu nedenle ön araştırma aile ev içi şiddet konularında olmaktadır. Ortaya çıkan sonuç genellikle aile içerisinde fiziksel şiddetin tırmanarak artması ile kadın cinayetlerine dönüştüğünü göstermektedir. Bu bilgiler ve yıllardır baktığım boşanma davaları ışığında söyleyebilirim ki boşanma davalarının çoğu fiziksel ve psikolojik şiddetin, ekonomik baskının dayanılmaz hal alması nedenlerine dayanmaktadır. Şiddet etkeninin artışı elbette boşanma sayısını da artırmaktadır. Zaten bu nedenlerle boşanmak isteyen kadınlar boşanma aşamasında hatta boşandıktan sonra da tehdit, takip edilme, şiddet sorunlarını yaşamaya devam ediyorlar. Türkiye’de hatta dünyada boşanma ayrılık aşamasında ateşli kesici silahlarla cinayet yaygın durumda. Kadın cinayetlerinin yarıdan fazlası boşanma aşamasında gerçekleşmiş. Bunu sadece evlilik ve boşanma değil, herhangi bir ilişkide ayrılık olarak da düşünmeliyiz. Kadına şiddet artışı ile birlikte ve boşanma oranlarını da birlikte değerlendirdiğimizde 2008 yılında 80 kadın cinayeti kayıtlara işlenmiş iken 2017 yılında 409 kadın, 2018 yılının daha ilk ayında 75 kadın eşi veya erkek arkadaşı tarafından öldürüldü. Genellikle ayrılmak isteyen ya da barışma teklifini kabul etmeyen kadınlar, afaki nedenlerle, namus –aldatma-erkekliği ile dalga geçme- töre gibi hoş görülebileceklerini düşündükleri gerekçeler ileri sürülerek başta İstanbul, İzmir, Ankara, Antalya gibi büyük şehirlerde katledildiler. Tabi daha küçük yerlerde istatistiklere ne kadar güvenebileceğimiz ayrı bir tartışma konusudur. Aslında bir yandan ekonomik ve sosyal baskıdan uzaklaşan kadınlar şiddetten kaçmak üzere boşanma veya ayrılığa daha rahat karar verebiliyorlar bir yandan ise kadınların boşanmak istemeleri yada barışma talebini reddetmeleri başlıca cinayet sebebi olduğundan, kadınlar şiddetin dozunun artması veya öldürülme korkusu ile boşanmaya cesaret edemiyor veya barışmak zorunda kalıyorlar. O nedenle şiddetin boşanmaya etkisinin ne kadarının gerçek anlamda istatistiklerde yer aldığını söylemek zordur. Buna karşın yine de şiddetin boşanmada başrol oynadığı açıktır. Şiddetin getirdiği boşanma/ayrılık kararı erkekte gücünü kaybetme gibi algılanma ve şiddetin dozu artırılarak güç tekrar kazanılmaya çalışılmaktadır. Şiddet uygulayan veya şiddete eğilimli eş/partner evlilikte de, evlilik sonrasında da caydırıcı müeyyideleri karşısında bulmalıdır. Bu gelecek kuşaklarda evlilikte şiddeti azaltmak adına bir eğitim, zorunlu olarak geliştirilecek bir davranış kalıbı da olacaktır.
TÜRKİYE’DE BOŞANMA DAVALARI
· Türkiye’de boşanma davaları ne yönde ilerliyor?
Evlilik birliğini pek çok etkenin yönlendirdiğini dikkate alacak olursak, boşanma davalarının oranı yıllar bazında değerlendirildiğinde ülkenin ekonomik ve kültürel yapısının etkilerini de görmek mümkün. Örneğin ekonomik sorunların arttığı 2013 ve 2014 yıllarında evliliğe oranla boşanma sayısının hatırı sayılır bir artış kaydettiğini görüyoruz. 2016’daki nispi düzelmeye rağmen hala her 5 evlenmeye karşılık 1’den fazla boşanma gerçekleşiyor. 2024 yılında Türkiye’de toplam boşanma sayısı 210 binin üzerine çıkmıştır. Bu, 2023 yılına göre yüzde 15 oranında bir artışa işaret etmektedir. TÜİK verilerine göre son 20 yılda boşanmalar yüzde 47 gibi çok ciddi bir oranda artış gösterdi. Elbette toplumun sosyolojik değişikliği şiddet kadar, aldatmayı da boşanmalarda temel neden haline getirmiştir. Sosyal medya mecralarında dayatılan insan ilişkileri, çeşitliliği evlilik kurumunu sorgulatmaya başlamıştır. Artık dünyanın globalleşmesi evliliğe bakış açısında hızlı bir değişikliğe neden olmaktadır. Kimilerince değerlerin çöküşü olan bu kültürel değişim, kimileri tarafından onay görmektedir. Bugün yasaları ile Medeni Kanunumuzun temeli olan İsviçre evliliklere süre koymayı tartışmakta. Bunun uzun vadede ülkemize yansımasının nasıl olacağını göreceğiz.
· Türkiye ile dünyayı boşanma oranlarını kıyaslarsak bugün geldiğimiz nokta nedir?
Bu konuda değişik bir çan eğrisi var. Dünyada boşanma oranları ciddi şekilde azalırken, Türkiye’de evlenme oranı düşmekte ve buna rağmen boşanma oranının arttığı görülmektedir. TÜİK verilerine baktığımızda artış oranında daha iyimser bir tablo görsek de bu veriler hane halkı ve muhtarlık bilgilerine dayandığından en sağlam veriler Adalet Bakanlığı’na ait olup, Adalet Bakanlığı’nın istatistiklerinde daha isabetli sonuçlar ile boşanma artışlarındaki ciddiyeti görmekteyiz. Bu kötü bir şey mi derseniz, bence hayır. Kol kırılır yen içinde kalır kültürü gerçekten sıkıntılı idi. O kol o yenden çıkıp tedavi edilmeli, kangren olmasının önü kesilmeli. Herhangi bir neden ve zorlama ile devam eden evlilikler ülke gelişiminin bile önünü keser. Sağlıklı bir nesil, problemli evden çıkmaz. Bireyin mutluluğu ve yukarıda hep bahsettiğimiz fiziksel bütünlüğü için sorunlu evliliğin devlet güvenceli şekilde bitirilmesi olması gereken şeydir. Önemli olan doğru evlilik konusunda yol gösterici olunması ve sadece doğru evliliğin korunmasıdır.
· Boşanmalarda en çok etkilenenler (eğer varsa) çocukların olduğu bilimsel bir gerçeklik... Bir avukat olarak bu konudaki gözlemlerinizi anlatır mısınız?
Eşlerin boşanma kararı, boşanmaları sağlıklı ve uygun şekilde izah edildiğinde çocuklar için ciddi bir sorun yaratmadan atlatılmaktadır. Zaten bazı evliliklerde herkesin huzuru için tarafların boşanmaları konusunda çocuklar daha talepkar olmaktadır. Ancak tarafların çocukları birbirine karşı baskı unsuru olarak kullanmaları çok fazla yaşanmaktadır. Boşanma değil de asıl eşlerin çocukları birbirine karşı mobbing aracı olarak kullanmaları çocukları çok yıpratmaktadır. Bu durumun önüne yasal düzenlemelerle geçmek mümkündür. Mesela boşanan çiftlerin zorunlu bir eğitime tabi tutulmaları gibi uygulamalar yapılabilir. Alkollü araç kullanan rehabilitasyon zorunluluğu getirebildiğine göre benzeri bir uygulama boşanan çiftlerin çocuklarla ilişki, iletişim süreçlerini sağlıklı yönetebilmeleri için de getirebilir. İşin içinde ağır fiziksel ve psikolojik şiddet varsa, bu eğitim uzun süreli bile olabilmelidir.
· Yazdığınız 2 kitabınız olduğunu biliyoruz, kitaplarınızda da şiddet konusunadeğindiniz bununla ilgili neler söylersiniz?
Evet, her arenada her türlü şiddete karşıyım. “Küller büyütür gülü” kitabımda kadın dörtlemesinin üçüncü öyküsünde kadın başkaldırısı realitesini bir başka boyutu ile ve son öyküsünde ülke gerçeğini dile getirmek istedim.
· Son olarak eklemek istedikleriniz var mı?
Bir son söz kadınlara olsun: Şiddete sessiz kalmayınız, yalnız değilsiniz. ALO 183 ücretsizdir ve Türkiye'nin her yerinden 7 gün 24 saat ulaşılır. Yönlendirme hizmetleri verilmektedir. Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi, şiddet uygulayan ve şiddete maruz kalanlara yönelik verilen tedbirlerin etkin olması için izleme yapan birimdir. KADES güzel bir uygulamadır. Eşinden veya bir başkasından şiddet gören ya da şiddete maruz kalma ihtimali olan kadınlar, akıllı telefonları üzerinden yapacakları ihbarlarda hızlı bir şekilde bu iş için kurulan Kadın Acil Destek İhbar Sistemine ulaşabilirler. Yine Ankara Baromuzun Gelincik Hizmeti vardır. Şiddete uğrayan kadın olarak siz değil şiddet uygulayan utanmalıdır. Bir son söz de erkeklere: Sessiz çığlıklara ses olun, bir elmanın diğer yarısı olan, iki cinsten diğeri olan kadına şiddete karşı işbirliğiniz önemlidir. Bununla birlikte size de duyarlılığınız için teşekkür ederim.