1942 Niğde Aksaray doğumlu Hasan Akın, resimlerinde ilham aldığı doğa görünümlerini kendi benzersiz renk tekniği anlayışıyla yorumlayan ressamlardan biri.

Anadolu’nun zengin doğasından ilham alan sanatçı, resimlerinde dışavurumcu bir anlatımı sergilemeyi tercih ediyor. Sanatçı eserlerinde doğayı farklı olasılıklarla görme ve içsel yansımalarını tuvale yansıtmasıyla biliniyor.

Hasan Akın kendisini ortaokul dönemlerindeki resim öğretmeninin keşfettiğini söylüyor. “Suluboyası olan arkadaşlarımın suluboyalarını bana verir, koltuğumun altına koyardım. Ben sanki önemli bir resssam gibi gezerdim manzara peyzajı yapmak için” diye anlatıyor.

Böylece resme ortaokula başlayan sanatçı Akın şöyle devam ediyor: “Ondan sonra devam etti bu durumum. Gazi Eğitim Fakültesine girdim. Turan Erol hocamdı. Öğrencisini korur kollar ve ümit var olduğunu gördüğü adamları desteklerdi.

Resimlerim kesinlikle doğa kaynaklıdır. Ama önce sanat için önce istem gerekiyor, resim yapma isteği olmalı. Sonra yapar işine bakar ressam kişi. Bu çalışma sırasında o kendi seyrettiği, önceden çizdiği eskizlerden yararlanarak, hatta onlar önünde durur da bazen. Bunu günlerce, aylarca yaşar, benimser sonra tuvale aktarır. Doğanın artık bakışı onun kopyası olmaktan çıkar, bir vesile ile ondaki kompozisyon, ondaki renk, ondaki çizgi, her şeyi ile ilginç bulduğu resimsel elamanı seçip yakalayıp resim yapmaya başlar.”

‘SADECE PENCEREDEN BAKMIYORUM’

Hasan Akın, sergideki bir eserini ise şöyle anlattı:

“Bu resimde gece pencereden bakıyorum, pencerenin çerçeveleri ile beraber yere aksetmiş ışık rengi var. Bu arada hayalimde kalan karanlıkta gördüğüm söğüt ağaçları, bu söğüt ağaçları belki aynı anda burada yoktu. Ama bunları birleştirir ressam. Yan yana getirir. Bu orada o esnada yoktu. O pencerede bunu seyrederken o yoktu, söğütler yoktu, pencerenin ışığı yoktu. Ayrı ayrı hayalleri birleştirdim, kompozisyonu ile harmonisi ile ritmi ile bütün resimsel elemanları topladım öne çıkan bazılarını seçtim, bazılarını geri attım.”

Gazi Eğitim Fakültesi’nden sonra kendi memleketi Aksaray’a resim öğretmeni olarak atanıyor. Aksaray Lisesi’nde çalışıyor. Sonra Ankara’ya geldiğini anlatıyor. Dönemin ressamlarının müdavimi olduğu Zafer Çarşısı’nda bütün ressamlarla teması oluyor.

1977 yılında yeniden Gazi Eğitim Fakültesine geçiyor. O dönemden Hasan Pekmezci, Zahit Büyükişleyen, Veysel Güler, Osman Dinç, Remzi Savaş ile arkadaşlıkları bugüne kadar sürüyor.

ZAMAN SANATI DA SANATÇIYI DA ORTAYA ÇIKARIR

Emin Antik Sanatevi’nde renk cümbüşüne doyurucu bir yolculuk sunan Hasan Akın'ın sanatındaki derin anlamlara da dokunma fırsatı sağlayan sohbetinde bundan sonrasını kendisine bırakalım:

“Öğretmenliğimde de Gazi Eğitim Fakültesi’ne geldikten sonra 30 yıl orada çalıştım. Bu arada karma sergilerim, kişisel sergilerimi de sürdürdüm. Fakat herkesin bir kişiliği, bir yaşam biçimi var. Her halde arkadaşlarımın hep söylediğime göre beni tanımıyorlar Hasan Akın diye. ‘Kim bu’ diyorlar? Resimlerimi pek gösteremediğimden dolayı biraz geride kaldım. Ama ne gam. Gelecek bu resimlerimi mutlaka ortaya çıkaracak. Bir sahip çıkan olacak. Bunlar değerlendirilecek diye düşünüyorum. Bugünlere geldik. Emin Antik’te bu güzel salonda resimlerimi sergiledim.”

Muhabir: Cemil Cahit SARAÇOĞLU