16. haftasının ötelenmiş maçları, Süper ligin ilk yarısının son haftası olarak oynanıyor…

Yani o unutmak istediğimiz nahoş olayların yaşandığı lanetli hafta için maçları yönetecek hakemler açıklanıyor…

Hayretler içinde kalıyoruz. Bu hakem atamaları hangi kriterler gözetilerek yapılıyor diye içimizden geçirirken, Yapay zekayı anımsıyoruz. Hani TFF ve MHK yöneticilerinin sıkıştıklarında ağızlarından düşürmedikleri “atamaları biz yapmıyoruz, yapay zekâ yapıyor” diye suçu üstüne atarak arkasına sığındıkları sistem…

Yapay zekânın iyi işlemesi için öncelikle sisteme yüklenilen verilerin gerçekçi ve doğru olması gerekir. Neden çünkü yapay zekâ, en basit anlatımla belirli görevleri yerine getirmek için insan zekasını taklit eden ve topladıkları bilgileri yineleyerek kendilerini geliştirebilen sistemler olarak tanımlanır.

Yani eski siyasilerimizin deyimiyle taklitçi bir zihniyet!

Şimdi başa dönelim ve bu ertelenen daha doğru ötelenen 16.haftanın müsebbibi olan Ankaragücü’nün Antalya deplasmanındaki maçına atanan hakemler ile VAR hakemi de ne tesadüf ki İzmirli…Yani A.Gücü- Ç.Rize maçında yumruklanan hakem Halil Umut Meler’in bölgesinden.

Şimdi “Bunda ne var?” diyenleriniz çıkabilir… Ama böyle bir atama tam da sahasında yapacağı 5 mücadelede seyircisiz oynama cezasına çarptırılan ve hafta sonu Trabzonspor’a 1-0 yenilgisinde, gol öncesi Atakan’a yapılan faulün es geçilmesine atıfta bulunan Emre Belözoğlu’nun “Sahanın içinde intikam almaya çalışan hakemlerle işimiz kolay değil gibi gözüküyor” söylemine nispet yaparcasına aynı bölgeden hakem veriliyorsa bunun altında bir şey arayanların sayısını fazlalığını tahmin bile edemezsiniz.

Bitmedi, dahası da var... Direnç Tonusluoğlu, sanki Alanyaspor’un sahasında oynanan maçların kadrolu hakemi gibi… Alanya’nın ev sahipliğinde hakem deyince ondan başkası yapay zekanın aklına gelmiyor. Bu sezon süper ligde aldığı 7 maçtan 3’ü Alanyaspor’un iç saha mücadelesiydi. Bir de Ankaragücü’nün bu sezon en farklı skorla (4-0) yenildiği Antalya maçının hakeminin Tonusluoğlu’nun olması da Başkent çınarının canını acıtma çabasından başka akla ne getirir ki….

Ortada bu kadar yönlendirici veri varken bu atamanın günün koşullarına göre yapılmaması gerekmez miydi? Ama yapay zekâ bu, ona veri yükleyen insanın beynini taklit ediyor ya mutlaka onun bozuk psikolojisinden de nasibini almıştır.

***

Gelelim maça; Ankaragücü son haftaların en etkili silahı olan Efkan Bekiroğlu’nun 43’de kontrolsüz bir hareket sonucu (Bana göre hakemin ilk değerlendirdiği gibi sarı kart yeterliydi) VAR hakemi Hakan Ceylan’ın tavsiyesiyle kırmızı kart görmesine kadar oyunun hakimi konumundaydı. Efkan’ın kaybının verdiği zarar sadece bu maçla kalmayacak gibi… Alacağı 2 maç cezayla bunca eksiğin üzerine tuz-biber olmaması için de Belözoğlu’na çok iş düşecek… Bu arada PFDK’ya sevkli durumda olan Emre Hocanın hakem dokunulmazlığı konusundaki sözlerini inşallah ek rapor istenerek cezasının artırılması için kullanılmaz.

Ankaragücü, üretilen pozisyonlardaki etkili olamama hastalığının nüksetmesiyle skoru bir türlü lehine çeviremedi. Şöyle ki; o ana kadar Başkent ekibinin 2’si isabetli 4 şutuna karşın Alanya’nın şut sayısı sıfırdı. Ama 10 kişi kalmanın verdiği moralsizlik sonucu sarı-lacivertliler, rakiplerinin isteği karşısında kapanma gereği hissetti. Alanya’da ilk şutunu 45+3’te bulabildi… Cordaba’nın çok etkili vuruşunda kaleci Bahadır’ın müthiş bir refleksle gole izin vermedi. Ama başarılı kalecinin yağan yağmurla kayganlaşan zeminin azizliğine uğrayınca 48’de topu ağlarında gördü.

***

Golle beraber yağmur şiddetini, Alanya da baskısını artırtırdı… Ama sonunda “yaradan” da bunca oyuna, haksızlığa ve baskıya dayanamayıp Ankaragücü lehine devreye girme gereğini duydu. Önce aynı Efkan gibi kontrolsüzlüğe kurban giden Alanyalı Leroy Fer (ki bana göre sarı kart yeterliydi ne hikmet ki VAR’dan uzun zamandır ilk defa Ankaragücü lehine bir karara tanıklık ettik) kırmızı kartla görerek oyuncu sayısı eşitlenince sarı-lacivertliler, skor dengesini ilk kez kazandıkları korner atışında Radakovic’in kafasından sağladı.

Asıl şaşırtıcı olay son 25-30 dakikalık bölümde tam anlamıyla göle dönen sahada, bir futbol işkencesine dönüşen maçın oynanmasına devam demekle gerçekleşti. Aslında haksızlıktı. Hakemler de ne yapsınlar; fikstür o kadar sıkışık ki yukarıdan gelen “bitsin de ertelenmesin” isteğine herkes gibi boyun eğmek zorunda kaldılar.