Özel Haber

Oktay Vural: “Akşener Partisini Değil Türkiye’yi Önceledi”  

İYİ Parti Siyasi İşler Başkanı Oktay Vural, partisinin Genel Başkanı Meral Akşener’in seçimlerde masadan kalkmasını doğru bir siyasi tavır olarak değerlendiriyor. Vural, Akşener için, ‘Partisini değil Türkiye’yi önceledi.’ diyor.

NURSEL DİLEK MANAVBAŞI

Oktay Vural, Türk siyasetinin önemli isimlerinden biri. 1999 yılında Milliyetçi Hareket Partisi’nde (MHP) milletvekili adaylığıyla başlayan siyasi hayatına; 4 dönem milletvekilliği, 2 dönem grup başkanvekilliği ve Ulaştırma Bakanlığı gibi birçok görevi sığdırdı.  2016’da istifa ederek siyasete ara verdi.

Kendi deyimiyle ‘Türkiye’nin siyaset ekseninin parlamentodan uzaklaşması, kutuplaşma, ötekileşme’ onun siyasete ara verme nedeniydi. Deneyimli siyasetçi beş yıllık aranın ardından 2023 seçimlerinden sonra aktif siyasete dönme kararı aldı.  Vural’ın dönüşünde ise siyasette aradığı ‘yeni bir dönem, yeni bir yol’ vurgusuydu. O nedenle partisinin Genel Başkanı Meral Akşener’den gelen daveti geri çevirmedi. Vural, seçimden sonra gerçekleşen İYİ Parti kongresinde genel başkanlıktan sonra partinin en önemli koltuğu olan Siyasi İşler Başkanlığı’na getirildi. Bugün İYİ Parti’nin iki numaralı koltuğunda aktif siyasete devam ediyor.

Oktay Vural’la10 yıl önce yine bir röportaj için buluştuğumuzda eşi Tuba Vural meme kanseriyle mücadele ediyordu. Ancak hastalık nedeniyle 2014 yılında 28 yıllık hayat arkadaşını kaybetti. Oktay Vural’a o günleri hatırlattığımızda gözleri doluyor. 10 yıl önce beraber çekindikleri fotoğrafa bakarak uzunca bir süre konuşmakta zorlanıyor. Eşinin kaybının çok önemli bir hayat dersi olduğunu belirterek ‘O benim gücümdü, gücümü kaybettim.’ diyor. Oktay Vural’la geride bıraktığımız 14 Mayıs seçimlerinde yaşananları, yaklaşmakta olan yerel seçimi, ekonomiyi ve çok sevdiği eşi Tuba Hanım’ı konuştuk. 

“SİYASET EKSENİ PARLAMENTODAN UZAKLAŞINCA SİYASETE ARA VERDİM”

-1999’da siyasete girdiniz ve 2016’ya kadar aktif rol oynadınız. Yıllarca grup başkanvekilliği yaptınız. Sonra partinizden istifa ettiniz ve siyasete ara verdiniz? Sizi bu arayı vermeye iten sebep neydi?

Siyasete ara vermiştim, aktif siyaset yapmadım; ama Türkiye’nin meseleleriyle ilgili görüşlerimi, fikirleri paylaştım. Ülkenin gidişatı konusunda da seçimden sonra dengeyi oluşturacak yeni bir alternatif ihtiyacı kanaati hasıl oldu. İYİ Parti’de yeni dönemde yeni bir yol, yeni bir siyaset zemini olarak devam etme konusunda genel başkanın vizyonuna uygun olarak bende katkı sağlamaya karar verdim. Seçimden sonra seçim sonucu belli oldu kurultay vardı. O süreçte genel başkanın nazik davetine icabet ettim. Bu fikir ve düşüncelerimi İYİ Parti ekseninde dile getirmeye karar verdim.

-Aktif siyasete döndüğünüzde Türkiye siyasetinin geldiği noktayı nasıl buldunuz?

5 yıllık süre içerisinde gördüğüm şey şuydu. Türkiye’nin siyaset ekseninin parlamentodan uzaklaştığıydı. Yeni sistemle birlikte milletvekillerinin gücü azaldı. Dolayısıyla yürütme eksenli oldu, siyaset odağı değişti. Parlamento bir güç merkeziydi orada toplumun dertleri dile getirilirdi. Ancak siyaset kutuplaştı, düşmanlaştı, ötekileşti… Zaten diyalog ve uzlaşma problemi vardı daha çok derinleşti. İttifak siyaseti partileri başkalaştırmaya götürdü. Siyasaldan öteye sayısal çoğunluğu elde etmeye yönelik partileşme süreci başladı. Bir taraftan kişiselleşme, bir taraftan kutuplaşma, ötekileştirme Türkiye’deki siyaset zeminini, demokrasi zeminini etkiledi. Alternatifsiz bir yapı oluştu ve artık partilerin ilkeleri yerine kişinin konuşmalarını esas alan bir siyaset anlayışı gelişti. Siyaset felsefeden, fikirden uzaklaştı. Dolayısıyla birbirini anlamak istemeyen bir yapı ortaya çıktı. Bu yapı içerisinde de bilgi ve fikir dışlandı. Çok önemli hale gelmedi. Siyasi pozisyonlar daha önemli hale geldi. Hava bulutlu desen muhalif mi oldun, hava güneşli desen sizde iktidar safına girdiniz diyecek kadar marazileşen bir siyaset anlayışı gelişti ve bu da toplumun siyasete güvenini zedeledi. Ciddi mahiyette bir umutsuzluk oluştu. Gördüğüm ve yaşadığım bu.

-Bunu iktidar kanadı için mi yoksa eski partiniz içinde mi söylüyorsunuz?

Genel olarak siyasetin hepsiyle ilgili söylüyorum. Meclis ve partiler demokrasinin vazgeçilmez unsurudur. Ancak diyalog ve uzlaşma gibi bir arayışı yok. Dolayısıyla böyle olduğu zaman iyiyi, güzeli nasıl tayin edeceksiniz? Genel siyaset anlayışı bu. Değer ve çıkar çatışmalarının olduğu bir dönemde danışıklı ilişkiler, ödenmesi mümkün olmayan bedeller ortaya çıkardı. Partiler başkalaşmaya başladı. Bu başkalaşmada neticede görülüyor. Değerlerden uzaklaşma sırf güç kazanmak için yapılıyor. Ancak bizim medeniyetimiz güç medeniyeti değil değer medeniyeti. Herkes önemsenmek için +1 olmaya çalıştı. İki kutuplaşmış siyaset anlayışı toplumu gerçeklerinden uzaklaştırdı. İYİ Parti’nin bu eksende kendi ilkeleri Türkiye’nin gerçeklerine göre bir siyaset üretme anlayışını önemli olduğunu düşündüm.

-Partiniz yerel seçimlerde kendi adaylarla çıkma kararı verdi. En çok merak edilense Ankara adayınız. Ankara için ne gibi çalışmalar yapılıyor?

Neredeyse bu ittifak modellerini kooperatiflere apartman yönetimlerine de indirecekler. Genel seçimlerde yürütmeyi elde etmek için bu gerekli. Ama yerel seçimlerde seçim sistemi değişmedi ki. Dolayısıyla İYİ Parti kendi adaylarıyla çıkacak. Bir çoğulculuk olsun. Ne hazindir ki iki tarafta bizim bu duruşumuzdan rahatsız oldu. Demokrasi asıl budur. Parti kendi kadrolarını sunacak, millette seçecek. Partimizin, bugün yerel seçimlerde aldığı bu karar politik çoğulculuğunu bir seçim sistemi içerisinde tebarüz etmesi ve böylede kendisini bu sisteme ait hissetmesini sağlar. Ankara’yla ilgili çalışmalar, değerlendirmeler yapılıyor. İsimle ilgili şu an için bir şey söylemem mümkün değil. Ama kadrolarımızı topluma sunacağız. Bir de yerel seçimlerde toplumun tercihinin belirlenmesi aynı zamanda genel seçimde ülkeyi yönetenler için bir uyarı.

-Anket çalışması yapıyor musunuz? Ne zaman açıklayacaksınız?

Anket çalışması yapıyoruz tabii. Zamanı var peyderpey açıklıyoruz. Büyükşehirlerle ilgili değerlendirmeler yapılıyor, görüşmeler devam ediyor. 

“MERAL HANIM’IN MASAYI BEŞLİ GÖTÜRME KONUSUNDA İRADELERİ VARDI”  

-14 Mayıs Akşener’in masadan kalkması doğru bir siyasi tavır mıydı?  

Doğru ancak asıl mesele masadan kalkma değil aslında. Şunu sormak lazım. 6 lider bir araya geliyor, Cumhurbaşkanı adayı belirleniyor. Usul belirlemeden esasa gidilir mi?  Bir manava girdiğinizde bile karpuz seçmek için bir bakarsınız değil mi? Usul belirlenmemiş, genel başkanda bu konudaki alternatifleri bir eğilim yapılmasını öne sürüyor. O zaman orada 6 altı masadan biz beşimiz imzalayalım Meral Hanım olmasın deyince Meral Hanım kalkmış mı oluyor? Neyi nasıl belirleyeceğiniz konusunda niye bir usul belirlemediniz? Bunları sormak lazım. Kendi partisi diyor ki yöntem bu olsun adaylarla ilgili bunlar ön plana çıkmaktadır bunları oraya götürün diyor. Şimdi partisinin fikrini demokratik bir şekilde oraya götüren mi yoksa ortada oylamayla kendi fikirleri doğrultusunda aday belirleyen mi? Onlara sormak lazım. Acaba partinizin hangi yetkili organına sordunuz, bir oylama mı yaptınız? Onun için Meral Hanım’ın masadan kalkması diye bir şey yok. Masayı beşli götürme konusunda iradeleri vardı. Bence doğru bir siyasi tavırdı.

-Tekrar masaya dönmesi de doğru bir karar mıydı?

Türkiye’nin önüne değişim için bir umut oluşturulmuş. Önce Türkiye. O zaman kazanacak adaydan kazanabilecek formüle doğru yönelmeyi tercih etti. İki belediye başkanı popüler oldukları için onları öne sürdü. Türkiye’yi önceledi kendi partisini değil. Kazanacak aday demesi onun için zaten. Aday dahi olmadı parlamentoda bile bulunmadı. İki parti giriyor ittifakta. CHP ve İYİ Parti.  CHP’nin lideri Cumhurbaşkanı adayı; ama Meral Hanım parlamentoda bile değil. O süreç içerisinde doğruydu genel başkanın yaptıkları. 2019’da o yapılanların bu sonuca ulaşmaması sürecin doğru yönetilmemesinin sorumluluğunu başka yerlerde aramak lazım. Bir şeyi nerde kaybettiysek orada buluruz.

-Aday farklı olsaydı belediye başkanlarından biri olsaydı sonuç sizce farklı olur muydu?

Onu bilemem ama halka sorduğunuz zaman kim olabilir diye bunlar ön plana çıkıyor. Bilgi olmadan fikir, fikir olmadan da siyaset olmaz. Bilgi var anketlerde bunu gösteriyor. Dolayısıyla daha farklı olabilirdi. Onlar olur veya olmaz asıl önemlisi adayların belirlenme usulünün nasıl olduğuydu. Belki bu belirlenme sırasında başkası çıkacaktı bilemeyiz ki. Ama kural olmadan demokrasi kurulmaz. 6’lı masa her şeyden önce bu kuralı koyup ona göre hareket etmesi gerekirdi. Bunu yapmadılar.

-Milliyetçilik söylemi bu seçimlerde oldukça yükselmişti. AK Parti 6’lı masanın HDP’ye yakınlaştığını öne sürdü ve hep bunun üzerine bir siyaset yürüttü. 6’lı masa 14 Mayıs seçimlerinde milliyetçilik anlamında çok fazla kendisini anlatamadı mı?

Aslında İYİ Parti hak etmediği suçlamalara maruz kalmak ya da o suçlamalara cevap vermek durumunda kaldı. Böyle bir ilişki modeli olmadı olamazdı. Hatta genel başkan ‘HDP’yi çok istiyorsanız alın biz çıkalım, hodri meydan’ dedi. Onlar onu destekliyor mu ona diyecek bir şeyimiz yok ama elbette diğer taraf bunu topluma bu şekilde sundu. Partimizin milliyetçi duruşu içinde bulunan insanlar itibariyle haksızlık olur.

EKONOMİNİN GELDİĞİ DURUM YÖNETİM KRİZİNİN SONUCUDUR

 -Türkiye’nin diğer bir gündem maddesi ise ekonomi. Merkez Bankası’ndaki yönetim değişiklikleri, Mehmet Şimşek’in getirilmesi bir çare olacak mı? Gidişatı nasıl görüyorsunuz?

Ne yaptıklarını bildiklerini sanmıyorum. Ortada bir program yok. Faizleri arttırdılar. Enflasyon yüzde 60’larda. Mehmet Şimşek diyor ki reel faize doğru geliyoruz. Faiz sebep, enflasyon sonuçtur dediler faizleri indirdiler enflasyonu patlattılar. Bu bir yönetim krizi, bu bir ekonomik sorun değil iktidarın yanlış tercihlerinden, teşhislerinden, tedavilerinden dolayı oluşan bir sorun. Yarım doktor candan, yarım ekonomist maldan emekten eder.  Kutuplaşma ne yapıyor bu gerçeklerin ortaya çıkmasını engelliyor. Biz bu oyunu bozduk. Her ay enflasyon hedefi de değişiyor. Bundan sonra gördüğüm daha fazla kemer sıkma gelecek. Vatandaşlarımız ciddi bir kulak çekmeyi yapması lazım. Demokraside ayar verecek olan millettir. Seçimler bunun için bir araçtır.

“EŞİM EN BÜYÜK GÜCÜMDÜ ONU KAYBETTİM”  

Eşiniz Tuba Hanım’ın kaybı sizde neleri değiştirdi?

Bir gelecek planı yapıyorsunuz birdenbire gidiyor yani… Hayatın verdiği çok önemli dersler bunlar. Birlikte yola çıktığınız, arkadaşınız, her şeyi danıştığınız, beraber paylaştığınız, dertleştiğiniz biri olunca sarsıntı büyük oluyor. Ancak bana güzel iki emanet bıraktı, çocuklarım var gelinlerim var. Tuba Hanım’ın yeri dolmaz. En büyük gücümdü, gücümü kaybettim. Siyasette çok yoğun olmakla birlikte benim için en keyif aldığım yer evimdi. Şimdi gidiyorsunuz, beraber yürüttüğünüz mücadeleyi tek başına devam ettiriyorsunuz. 28 yıllık bir evlilikti bizimki. Beni aynı zamanda tamamlardı. O yüzden eksilmiş, hissediyorsunuz. Çünkü bazen kendi hayatınızı tanzim edemiyorsunuz. Tuba Hanım o eksikliği tamamlıyordu.