Tolga ALCA

“İçimde Bir Bulut Büyüdü” ve “Ufukta Bir Ülkesin” şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında adından söz ettiren Yazar-Şair Duygu Taylan ile Başkent olarak konuştuk. Şiirlerini etkilendiği karakter ve durumlar üzerine yazdığını belirten Taylan, bir şairin asla yaşadığı çevreden bağımsız düşünemeyeceğini savunuyor. Gözlemlediği toplumsal gerçeklikleri, okurlarının iç dünyaları ile buluşturma gayreti içinde olduğunu belirten Taylan, toplumdaki kadının tanımını ise şöyle yapıyor: “Yaşadığımız çağda kadınlarımız hala varoluş çabası içerisinde. Her alanda ayrımcılığa uğradıklarını düşünüyorum. Evin içinden başlayarak, çalışma hayatına, edebiyattan sanata, spordan bilime kadar uzanan ayrımcılık hikayeleriyle dolu bir tarihi var. Kadınlarımız kendi gücünün ve doğasının farkına varamadığı gibi çığlıkları dahi sessiz kalıyor.”

·       Sizi tanıyabilir miyiz? Yazarlık süreci nasıl başladı?

Karadeniz Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi mezunuyum. Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Uluslararası Ticaret Finans Bölümü’nde yüksek lisans yapmaktayım. Finans sektöründe çalışmaktayım. Lise yıllarında edebiyat öğretmenimin yönlendirmesiyle birçok şiir, deneme ve kompozisyon yarışmalarına katılıp ödüller aldım. Böylelikle yazarlık sürecim başlamış oldu. Üniversite yıllarında da şiir yazmaya devam ettim ancak son on yıldır hemen hemen her güne yayılan bir istikrarla düzenli olarak yazmaya devam ediyorum. Öte yandan Türkiye’nin kıymetli şairlerinin, yazarlarının şiir ve öykü atölyeleri ile entelektüel kapasitemi geliştirip şiirsel dilimi zenginleştirmeye çabalıyorum. Bugüne kadar çeşitli gazete ve dergilerde şiirlerim yayımlandı, iki şiir kitabım basıldı. Şu anda da hem atölyelere katılarak hem de okuyup yazarak edebiyat çalışmalarımı sürdürüyorum.

“OKURLARIMIN KALBİNDE BİR YERE DOKUNMAK İSTİYORUM”

·       “İçimde Bir Bulut Büyüdü” ve “Ufukta Bir Ülkesin” kitaplarınıza gelen ilginin boyutu nedir?

“Ufukta Bir Ülkesin” ilk senesinde ikinci baskıya ulaştı. Gelen olumlu dönütlerle birlikte “İçimde Bir Bulut Büyüdü” kitabım Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına özel olarak yayımlandı. İstanbul, İzmir, Didim ve Bodrum’da imza günleri ve şiir dinletileriyle şiirler okurlara ulaşırken, ben de yazdıklarımı paylaşmak konusunda motive oldum. Aşk, sevgi, özlem, vuslat gibi konularla başladığım yazı sürecine toplumsal olayları da dahil ederek, gelenekten kopmadan ama çağa özgü bir bakış açısıyla yazmaya ve üretmeye özenle devam etmekteyim. Duyarlılıkla yazdığım şiirlerimle okurlarımın aklında ve kalbinde bir yere dokunmak istiyorum. Şiir seven, farkındalıkları güçlü güzel okurlarıma bana verdikleri destekten dolayı ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

·       Şiirlerinizde şahit olduğunuz olay ve olgulardan kesitler bulabiliyor muyuz?

Salt kendim değil, etkilendiğim karakter ve durumlar üzerinde yazıyorum. Beni yazmaya iten konular yaşadığımız çevre, kadına şiddet, doğal afetler ve insanlığın yaşadığı tüm zorluklar diyebilirim. Okurlarım, gözlemlediğim toplumsal gerçeklikleri kendi iç dünyalarından bakarak şiirlerimde bulabilirler.

“KADINLARIMIZIN ÇIĞLIKLARI SESSİZ KALIYOR”

·       Bize kendi perspektifinizden içinde yaşadığımız toplumdaki kadının tanımını yapar mısınız? Özellikle edebiyat dünyasında yükselen Türk kadın yazarlara ne gibi destekler verilmeli?

Yaşadığımız çağda kadınlarımız hala varoluş çabası içerisinde. Her alanda ayrımcılığa uğradıklarını düşünüyorum. Evin içinden başlayarak, çalışma hayatına, edebiyattan sanata, spordan bilime kadar uzanan ayrımcılık hikayeleriyle dolu bir tarihi var. Kadınlarımız kendi gücünün ve doğasının farkına varamadığı gibi çığlıkları dahi sessiz kalıyor. Oysa kadınlarımızın yadsınamaz mantığı ve derin duyguları var. Gülten Akın mesela şiirde kendine özel bir yer edinmiş kadın şairlerimizin başında gelir ve ardıllarına ilham veren yazılarıyla bizleri büyüler. Son dönemde kadınlar edebiyat alanında çok iyi eserlerle kendilerine yer bulsalar da sürekliliği uzun dönemli olur mu bilinmez. Diğer taraftan kadınların farklı alanlarda temsili konusunda modern ülkelerin gerisinde olduğunu gözlemliyoruz. Buna medya, siyaset, sivil toplum kuruluşlarındaki görünürlük dahil ne yazık ki… Kitap okuma oranının gittikçe düştüğü ülkemizde kadın yazarlarımız için belki de en büyük destek okullarımızda edebiyat ve sanata dair entelektüel kapasitenin arttırılması olabilir.

“KİTAPLIĞI OLAN BİR EVDE DOĞAN ÇOCUK ŞANSLIDIR”

·       Aile yapımızın özellikle gençleri iyi bir okur-yazar olma hevesine zemin hazırladığına inanıyor musunuz?

Ailede kitaplığı olan bir evde doğan çocuk şanslı doğmuştur. Onun zihin dünyası kitapları kurcalarken genişleyecek, vizyon sahibi olmasını ve bilgeleşmesini sağlayacaktır. Kendi ailemden yola çıkarsam evimizdeki kütüphanede yer alan kitaplar ve ailemle olan edebiyat sohbetleri benim edebiyat ve sanat yolculuğuma küçük yaşlardan itibaren zemin hazırlamıştır. Yaş ilerledikçe elbette okuma bilinci kişinin kendi tercihine bağlı olarak değişecektir. Tüm bunlara en büyük zemini hazırlayan da muhakkak ki eğitim sistemidir.

·       Müzik ile şiir arasında nasıl bir iletişim ve etkileşim söz konusu? Sizin de bir beste projenizin olduğunu biliyoruz. Bize bu projenizi anlatır mısınız?

Şiirin sesi, müziği, ahengi vardır. Her şiir bestelenmese de şiirler, kulaklarda kendine has bir tını bırakır. Bu tını herkesin kulağına farklı seslenecektir. Daha önce sözlerini benim yazdığım iki şiir bestelendi ve yayınlandı. “Nar Alevi”, “Yıllarca Sürecek” isimli tekliler müzik platformlarında dinleyicilerle buluştu. Kısa bir süre önce de “Ufukta Bir Ülkesin” kitabımdaki bir şiirim kıymetli hocam Sabina Urfan tarafından bestelendi. Kendisinin güzel sesiyle yakın bir zamanda müzik platformlarında yerini alacak… Titizlikle yaptığımız bu projenin yolunun açık olmasını diliyorum.

·       Türkiye Şiiri’ne baktığımızda halk kültüründen temaların büyük yer tuttuğunu görüyoruz ama bu kültürü evrensel bir dile çevirmede sıkıntılarımızın da olduğunu biliyoruz. Bu konuda ne gibi tavsiyelerde bulunursunuz?

Halk kültürümüzün dünyadaki olaylardan kopuk olduğuna inanmıyorum. Yerelden evrensele ulaşılabileceğini düşünüyorum. Halk kültürü temalarını konu alan birçok şair ve yazarımız var. Oldukça başarılılar. Ancak duyguları ana dilden daha iyi bir dilin yansıtmadığı da bir gerçek. Her şeye rağmen eserlerin evrensel boyuta taşınamamasının sebeplerinden bir diğerinin de başka dillere çevirilerinin edebi bir dili olmamasından kaynaklandığını düşünüyorum.

“ŞİİR YAZMAK UZUN BİR YOLCULUKTUR”

·       Amatörce yazılan ama büyük kitlelere ulaştırılan, deforme bir dilden çıkan şiirlerin varlığını özellikle sosyal medyada görüyoruz. Bunun edebiyatımıza zararları neler? Size göre şiir hangi profesyonel düzlemde yazılmalı?

Şiir yazmak emek ve duyarlılık gerektiren uzun bir yolculuktur. Aslında yolculuğun nerden başladığından ziyade yolculuğun kendisi ve nereye yol aldığı önemli. Kişi kendi yaratıcılığını farklı türdeki edebi okumalarla beslemeli ve yaratıcılığını güçlendirmelidir. Günümüz şairlerinin okuyuculara ulaşmasının bir yolunun da sosyal medya olduğu yadsınamaz. Önemli olan özgün, iyi şiir yazmaktır. Elbette şiirler dergiler ve kitaplarda yer almalı ancak sosyal medyada yer almasının da çağımız için bir sakıncası olduğuna inanmıyorum.

·       Gençleri edebiyat zevkine itmek için size göre sosyal medya nasıl kullanılmalı?

Görsel sanatlar, edebiyata özellikle şiire en yakın dallardan biridir. Görsel paylaşımlarla hafızayı canlandıran, zihni diri tutan edebi içeriklerle sosyal medya kullanıcılarının dikkatlerinin cezbedebileceğini düşünüyorum.

Editör: Ezgi Bardakçı