Dünya genelinden genetik uzmanları Türkiye’de buluştu. Ticaret Bakanlığı'nın desteğiyle gerçekleştirilen genetik alanındaki tüm gelişmelerin ele alındığı ve ülkeler arasında işbirliğinin artırılmasına yönelik uluslararası katılımlı eğitim programı kapsamında, dünya genelinden çok sayıda bilim insanı Ankara’da buluşarak sempozyum ve eğitim programlarında bilgi ve tecrübelerini aktardı. Ankara, Azerbaycan, Pakistan, Irak, Mısır, Ürdün, Filistin, Kuzey Makedonya, İran, Gürcistan ve Umman'dan gelen bilim insanlarının yer aldığı 2 günlük program kapsamında, 10 farklı ülkeden 45 bilim insanını ağırladı. Konuyla ilgili Başkent’e konuşan Avrupa Tıp Uzmanları Birliği Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Serdar Ceylaner, eğitim programında, genetik bilimi, koruyucu sağlık hizmetleri, tanı ve tedavi sürecine ilişkin son gelişmelerin tüm detaylarıyla ele alındığını söyleyerek, genetik biliminin geldiği noktayı anlattı. Ceylaner, genetik biliminin, son yıllarda onkoloji, farmakoloji, bulaşıcı hastalıklar ve nadir hastalıkların teşhis ve tedavisinde tıp alanına büyük katkı sağladığını belirterek, şunları söyledi: “Genetik testler sayesinde hastalar, kendilerine en etkili tedavi ve ilaçların belirlendiği bireyselleştirilmiş tıp anlayışına erişebilmektedir. Bu, hastaların gereksiz tedavilere büyük miktarda para harcamasını önlemekle kalmaz, aynı zamanda gereksiz ilaç kullanımını da önleyerek, sağlık risklerini de azaltır.”
Dünya genelinde ölüm nedenleri içinde ikinci sırada yer alan onkoloji alanında da genetik araştırmaların çok önemli olduğunu vurgulayan Ceylaner, "Kanser vakalarının dünya genelinde yüksek olması, onkolojide hassas tıbbın daha fazla kullanılmasına yol açmıştır. Genomik tıp, kanser tedavisinde yalnızca kişiselleştirilmiş tedavi sunmakla kalmaz, aynı zamanda bireyin genetik yapısına dayalı önleyici tedbirler de sağlar." ifadelerini kullandı. Her hastalığın genetik kökeninin farklı olduğunu anlatan Ceylaner, şu ifadelerde bulundu: “Artık gündem kişisel tıp, her hastalık her insanda farklı seyrediyor. Bu nedenle her insana aynı tedavi uygun olmuyor. Örneğin biz kanser testleri de yapıyoruz. Tüm kanserlerin yüzde 24’ü yanlış kanser teşhisi alma potansiyeline sahip. Başka kanserleri taklit ediyor. Dolayısıyla genetik testler o kanseri asıl olarak nasıl tedavi edebileceğimizi gösteriyor. Bu da hastalığın daha kolay tedavi edilmesini sağlıyor.”
“İŞBİRLİĞİ ÖNEMLİ”
Ceylaner, bu alanda ülkeler arası iş birliğinin çok önem taşıdığını da vurgulayarak, iş birliği ile hem daha hızlı hem daha etkin sonuçlar alınabildiğini, özellikle nadir hastalıklarda tanı, tedavi ve koruyucu hekimlik açısından her ülkenin kendi koşullarına özgü bir haritanın hazırlanabileceğini belirtti. Ceylaner, “Kimi hastalıklar belli coğrafyalarda görülme sıklığı açısından farklılık gösteriyor. Eğer, dünya genelinde genetik temelli bu hastalıkların görülme sıklığı ve nedenleri belirlenebilirse ona özgün ilaçların gelişmesi de söz konusu olabilecek. Ülkeler, yerli ve milli imkanlarla ilaç geliştirme çalışmalarına ağırlık verebilir.” diye konuştu.
Nadir hastalıkların yarısından fazlasının akraba evliliği sonucunda oluştuğunu anlatan Ceylaner, “Örneğin anne babası akraba, 40 yaşında hastalanıyor veya tedavisi zor bir hastalıkla karşı karşıya kalıyor. Bu nedenle erişkin dönem hastalıklarını göz ardı etmemeliyiz. Genetikçiler bunun farkındaydı. Şu anda anlıyoruz ki çocukluk çağında göz ardı edilen bir hastalık 40-50 yaşlarında bize çok yıkıcı şekilde geri dönebiliyor. Bu nedenle akraba evliği olmasa ciddi boyutta hastalık grubu tarihimizden silinebilir. Mesela bizde görünen akraba evliliği hastalıkları Avrupa’da hiç yok.” ifadelerinde bulundu.
“DESTEK GEREKLİ”
Nadir hastalıklar konusunda devletin destekte bulunması gerektiğine değinen Ceylaner, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu konuda kişiye özel tedavilerin yasal altyapısının oluşturulması lazım. Evet bunun kuruluşu pahalı ama işletmesi daha makul, bu nedenle de kuruluş desteklerinin verilmesi gerek. Bu noktada özel enstitüler yasası çıkması lazım. Bizim gibi kendi kazandığı parasıyla araştırma yapan kurumlara destekler var ama sınırlı, bu destekler daha da arttığında kendi ülkemiz ve kendi insanımız için çok daha fazla fayda sağlayabileceğiz.”
Ceylaner, “Nadir hastalıklar meselesinde bir başka konu da bazı hastaların özel araç, gereç veya giysilere ihtiyaçları olması. Mesela bazı hastaların özel kıyafete, özel ayakkabıya hatta özel bir tarağa ihtiyacı var. Bunları yapacak insanlarımız var bu ülkede. Başka ülkelerde de böyle ihtiyaçları olan insanlar var. Bunun gibi özel araç veya giysilere ihtiyacı olan hastaların ihtiyaçlarının Türkiye’de üretimi sağlanabilse binlerce insana istihdam sağlanır, binlerce hasta da mali yükten kurtulur ve bu alanda harcanan para ülke dışına çıkmamış olur.” diye konuştu.
Ceylaner, “Nadir hastalıklarla ilgili çalışmalar uluslararası iş birliği gerektiriyor. Ülkelerin çoğunda yeterli genetik altyapı olmaması nedeniyle Türkiye’nin bu alandaki yükselişi büyük bir fırsat sunuyor.” dedi. Celaner, genetik bilimi üzerine verilen hizmetlerin ülkelerin sağlık turizmine de ivme kazandırdığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sağlık hizmetlerinin uygun fiyatlı ve kaliteli olması, sağlık turizmini tetikleyen başlıca unsurlardandır. Uygun fiyatlı genetik testlere erişim sağlanan destinasyonlarda, genetik tıbbın sunduğu avantajlar nedeniyle tıbbi turizmde büyük bir artış gözlenmektedir. Genetik tıp, bireyin hangi hastalıklara yatkın olduğunu, hangi ilaçların etkili olacağını ve olası genetik anormallikleri çözümleyerek hastalıklara yol açan faktörleri belirlemektedir."