Zehra ŞAHİNDOKUYUCU

“Dağcılık, benim için bir spordan çok daha fazlası” diyen öğretmen, dağ rehberi, eğitmen Ahmet Uçar, dağcılığın önemli bir spor olduğunu anlatırken, dağlarımızın zirvelerindeki çöp yığınlarına dikkat çekti. En son Ağrı Dağı zirvesine tırmanan Uçar, “Ağrı Dağı’nda gördüğüm çöp yığını beni çok üzdü. Dünyanın dört bir tarafından gelen dağcıların bu pis görüntülerle karşılaşması, ülkemizin izlenimi adına vahim bir görüntü. Zirvelerimizin çöp yığınından kurtulması için herkesin üzerine düşeni yapması gerek” diye konuştu.

Dağcılık, sporuna ilişkin sorularımızı yanıtlayan Uçar, “Dağcılık, insanın her yönüyle kendini tanıdığı az sayıda sporlardan biri. Çünkü, insan dağcılıkla muhteşem zirveleri görür, vücudunu sınırda kullanmayı öğrenir, önündekini takip ederken ve sadece yere bakıp sadece rüzgarı, ayak seslerini ve kendini dinler. Herkes, dağcılıkla az çok ilgilenmeli. Bu işin beni mental ve bedensel olarak çok iyi hissettirdiğini de söylemeliyim. Dağcılık her bakımdan benim için bir spordan daha fazlası, yaşam tarzım diyebilirim” dedi.

Öncelikle bize kendinizden bahseder misiniz?

İsmim Ahmet Uçar. Uzun yıllar üniversiteye hazırlık kurslarında Coğrafya öğretmenliği yaptım. 17 yıldan beri dağ ve doğa faaliyetlerine katılıyorum. Son on yıldan beri de rehberlik ve yürüyüş liderliği yapmaktayım. Kendimi doğa ve dağ rehberi olarak tanımlıyorum. Kutupyıldızı Doğa olarak instagram ve facebook dan doğa ve dağ etkinlikleri düzenliyorum ve rehberliğini yapıyorum. Türkiye Dağcılık Federasyonu’na bağlı Alpinist Spor Kulübünün de başkanıyım.

Dağcılığa merakınız nasıl başladı?

Dağcılık ve doğaya ilgim sanırım doğduğum yer, çocukluğum ve gençliğime dayanıyor. Malatyalıyım ve bir köyde doğdum. Köy yaşantısında da, bir tür doğada var olma ve doğayla baş etme mücadelesi vardır. Tabii köyden geçen çocukluk ve ilk gençlik yıllarımın ardından uzun yıllar Ankara’dan geçen öğrenciliğim ve meslek yaşantımdan sonra bir arkadaşımın tanıştırmasıyla 2005 yılında Ankara’da ki bir yürüyüş grubuna katıldım. Yürüyüş grubundaki rehberin bilgi ve becerilerinin ve özellikle de doğa okumasındaki yetkinliğinin bende olumlu etkisi oldu. Coğrafyacı olmamdan dolayı, jeoloji, jeomorfoloji, biyoloji, iklim bilgisi, flora, fauna derken dağları ve doğasını çok sevdim. Tabii ki tüm bunlara bu işin bir spor olduğunu da eklemek gerek. Bu işin beni mental ve bedensel olarak çok iyi hissettirdiğini de söylemeliyim.  Dağcılık her bakımdan benim yaşantımdan bir spordan daha fazlasıdır. Yaşam tarzım diyebilirim.

AĞRI DAĞI ZİRVESİ

En son Ağrı Dağı’na çıktınız bununla ilgili neler söylersiniz?

9-13 Ağustos 2023 tarihlerinde altı kişiyle birlikte Ağrı dağı etkinliğimiz vardı. Aramızda 71 yaşında bizim doğa yürüyüşlerimize de katılan çok değerli bir hocamız da davardı.  Grupta bir arkadaşımız 4200 metre kampında kaldı. Diğer beş kişilik ekibimizle gayet iyi ve sağlıklı bir Ağrı dağı zirve(5 bin 137 metre) çıkışı yaptık. Ağrı dağı çıkışımızdan önce antrenman mahiyetinde Niğde Aladağlarda dört günü kapsayan Emler 3723 metre,  Karasay 3562 metre ve Yedigöller faaliyeti yaptığımızı da belirtmeliyim. Ağrı dağı gibi bir dağa çıkmadan önce mutlaka 3000 metre üstü birkaç dağ zirvesinde antrenman yapmak bedenin uyumu açısında çok yararlı olur.

Ağrı Dağı Zirvesi’nde yaşadıklarınızı anlatır mısınız?

Ağrı dağı 5 bin 137 metre yükseltisiyle ülkemizin en yüksek dağıdır. Ağrı dağının tepesindeki kalıcı kar ve buzul örtüsü(bu bir takke buzuludur) Ağrı dağı çıkışına başka bir boyut katmaktadır. Yaz tırmanışından dahi Doğubeyazıt tarafından(güney) çıkarsanız tırmanışın son 300 metrede krampon ve kazma kullanmalısınız. Ağrı dağının mitolojideki ve tarihteki kültürel değeri ve yeri bir başka. Bu nedenle de her yıl binlerce, hatta on binlerce insan dünyanın dört bir yanından gelerek Ağrı dağına çıkıyor. Tabii bu yoğun insan trafiğinde Ağrı dağında çok büyük bir çöp oluşturuyor. Son yıllarda Ağrı dağının bütün ihtişamına, yüceliğine ve anlamlarına rağmen buradaki çöpler her halde herkesin gözüne batıyor. Benim için özellikle de 4 bin 200 metre kampı ve çevresindeki plastik, naylon ve diğer paket malzemelerin ortalığa saçılmış çöpleri katlanılacak gibi değil. 3 bin 200 metre kamp civarında çöpler daha derli toplu diyebilirim. Buradan da yer yer açıktan ve kamplar çevresinden çöpleri yakarak çözüm bulmaya çalışmışlar ama her nevi malzemeden oluşan çöplerin yakılması ve temizlenmesi ne mümkün! Çok kötü görüntülere takılmadan edemiyorsunuz. Bu konuda Ağrı valiliğinin civar iller ve ilçelerin acil eylem planlarına girişmesi gerekir. Bununla birlikte bu konuda dağcılıkla uğraşarak bu dağlarda kirlilik gören herkesin üzerine düşeni yapması gerek.

Başka tırmandığınız dağlar var mı?

Türkiye’nin hemen hemen bütün önemli zirve ve yükseltilerine çıktım diyebilirim. Ağrı dağı (5 bin 137 metre) defalarca çıktım. Cilo dağlarında Reşko tepesi (4135 metre) bu ağustosta TDF ile çıktım. Süphan (4050 metre)üç kere. Kaçkarlar (3 bin 937 metre), Erciyes dağı (3 bin 917 metre) defalarca çıktım. Niğde Aladağların doruklarına, Kızılkaya zirvesi (3 bin 773m), Büyük Demirkazık zirvesi (3 bin 756 metre), Küçük Demirkazık, Emler, Karasay, Eznevit, Alaca (Lorut), Güzeller zirvelerine çıktım. Bolkarlarda Medetsiz(3 bin 565 metre), Aydos(3 bin 430 metre), Uludağ, Bey dağları, Tahtalı vs. İran da en yüksek dağı olan Demavent (5 bin 760 metre), ikinci en yüksek dağı Sabalan (4 bin 880 metre) çıktım. Everest ana kamp ve üstündeki bir zirve Kalapatar (5 bin 600 metre) çıktım.

Dağa tırmanırken ilginç anılarınız var mı?

Dağ faaliyetindeyseniz her an ilginçtir bence. Biraz önce de bahsettiğim gibi  dağlar sıra dışılığın ve ilginçliklerin ortamıdır. 3000 metre üstü kamplarda gördüğüm rüyalar bir başka oluyor. Buradaki rüyalarım hem çok açık adeta bir film şeridi gibi ve orada gördüğüm rüyalarda hep mutluyum. Ama Everest ana kamp tırmanışında 5 bin metreden sonra grupta on kişi son üç gün uyuyamamıştık. Daha doğrusu rüyalardan gördüğümüz kabuslar yüzünden uyumak istememiştik. Onu da öyle hatırlıyorum.

Peki dağcılıkla ilgili neler söylersiniz?

Dağcılık bana göre bir spordan daha fazlasıdır. Öncelikle dağcılık merak ve keşfetmek ile başlıyor. Bu insandaki belki de en temel güdü ve varoluş nedeni. Ama bu merak ve keşif duygunuzu oldukça sıra dışı ortamlarda tatmin ediyorsunuz. Dağlar, insanın doğayla mücadelesinde çoğu zaman normal yaşam kuşağının dışında oldukça da ekstrem ortamlardır. Bu yönüyle dağcılık ayrı bir tecrübe, donanım ve bilgi gerektirir. Dağcılığın heyecanı, sevinci, duyguları ve korkuları bir başkadır. Dağlarda Güneş bir başka doğar, rüzgar bir başka eser, yağmur ve kar, sis bir başkadır. Tüm bir doğayı en sert ve alışılmadık halleriyle dağlarda yaşarsınız. Bunu ancak yaşayanlar bilir. Dağlar insanı derin, çok derin etkiler ve yetkinleştirir.

Türkiye’de dağcılık diyince neler söyleyebilirsiniz?

Dağcılık ile ilgili son yıllarda TDF(Türkiye Dağcılık Federasyonunun) ciddi çalışmaları ve katkıları var. Artık illerimizde yürüyüş Trekking-Hiking ile başlayan ve dağcılık kulüplerinden TDF aracılığıyla eğitimler alan bir çok dağcı vardır. Türkiye’de sayısı az da olsa önemli dağcılarımız var. Burada ülkemizde ilk Evereste tırmanan dağcımız Nasuh Mahruki ve Dünyada 14, 8 bin metre üstü dağa tırmanmış ve Dünyadaki 45 kişiden biri olan Tunç Fındık’ı özellikle anmak isterim.

Editör: Ezgi Bardakçı