Bu yılın Mayıs ayında Davos'ta toplanan Dünya Ekonomik Forumu'nda (WEF) gündeme gelen ve önümüzdeki yılın toplantısının tek gündem maddesini oluşturacak olan 'Büyük Ayarlama' (The Great Reset) arayışının sebebi, yalnızca 'koronavirüs salgını'nın ekonomide yol açtığı olumsuzluklar değildir...

Virüs, küresel kapitalizmin krizinin nedeni olmaktan çok, sistemde var olan 'içsel' semptomları şiddetlendirmiş ve açığa çıkarmıştır... Bu semptomların altında yatan esas neden ise kapitalist sistemin 'yaşlanması'nın getirdiği yapısal bozukluklardır...

Bu konuyu elen alan önceki yazılarımızda, hastalığın anlaşılabilmesi için küresel kapitalizmin geçirdiği evrimin anlaşılması gerektiğini söylemiş ve bu evrimin aşamalarını kısaca özetlemiştik.

***

Her ekonomik sistem gibi kapitalizm de enerji üreten bir aygıta benzetilebilir...

Her yeni aygıt, ilk imal edildiğinde üretkenlik açısından bir avantaj taşır, ama zamanla eskir...

Bunun sonucunda verim düşer... Aynı verimi elde edebilmek için aygıta gierek daha fazla yakıt koymak, daha sık onarmak, kısaca daha fazla masraf etmek gerekir.

***

Sözünü ettiğimiz ilke, fizikte 'termodinamiğin ikinci kanunu' olarak bilinir...

Evrensel olarak geçerli kabul edilen bu kanunlardan birincisi evrendeki enerji miktarının sabit kalması...

İkincisi ise kurulan her sistemin zamanla yıpranması ve daha fazla enerji emerken daha az iş çıkarmasıdır.

***

Kapitalizm de ilk ortaya çıktığında feodal sisteme göre daha üretken bir üretim tarzını temsil ediyordu...

Bu sistem, makineyi 'yağlama' işlevini gören finans sektörünü de beraberinde geliştirmişti...

Ne var ki, zamanla finans kesimi üretimin önüne çıktı ve sonunda motorda 'boğulmaya' yol açtı.

***

Günümüzde kapitalist sistemin bunalımının bir 'finans sektörü krizi' görünümü almasının nedeni budur...

Eskiden krizler genellikle üretimdeki aşırı gelişmenin tüketim tarafından 'absorbe' edilememesinden, başka bir deyişle 'üretilen malların aşırı birikmesinden' kaynaklanırdı...

Şimdiyse üretici sermayeyi kat kat aşan mali sermayenin kendisi tıkanıklığa yol açıyor.

***

Bu tıkanıklık, finans sisteminin sağladığı bir çok araçla 'aşırı kredi' kullanımı yoluyla aşılmaya çalışılıyor...

Ama zaten hastalığın nedeni bu...

Bunun son örneği, 2008 yılında ABD finans sektöründe konut sektörü başta olmak üzere bir çok sektörde aşırı kredi kullandırma nedeniyle patlak veren mali kriz oldu... Bu kriz, mali sermayenin küresel bir özellik taşıması nedeniyle kısa zamanda tüm dünyaya yayıldı ve etkileri günümüze kadar ortadan kaldırılamadı.

***

Mali sermayenin oluşturduğu bu ekonomik yapı, kimi zaman 'borç ekonomisi' olarak adlandırılıyor...

Bir önceki yazımızda, kapitalist gelişmenin geçmiş uygulamalarına göz atarken 'Keynesçilik'ten söz etmiş ve II. Dünya Savaşı ile 1970 Petrol Krizi arasındaki dönemde Keynes'in görüşlerinin başta gelişmiş kapitalist ülkeler olmak üzere tüm dünyada etkili olduğunu söylemiştik...

Yazımızı şu hatırlatmayı yaparak noktalamıştık: 'Keynes'e göre, kapitalist sistem serbest piyasanın işleyişine bırakılırsa sürekli aksayıp tıkanacak, krizlere yuvarlanacaktı... O nedenle devlet ekonomiye müdahale etmeli, gerekirse faizleri düşürüp para basarak ekonomiyi canlandırmalıydı.'

***

Keynes, bu kuramı oluştururken bunun 'kısa vadeli' bir çözüm olacağını biliyordu ve bunu 'Uzun vadede hepimiz ölmüş olacağız' sözleriyle ifade etmişti...

Gerçekten, kapitalizmin yaşlanması karşısında onun geliştirdiği çareler kısa vadeli bir etki yarattı... İkinci Dünya savaşı sonrasında Keynes'in başkanlığında toplanan Bretton Woods Konferansında alınan kararlar 1970 yılına kadar sisteme kılavuzluk yaptı...

Ama sonunda Petrol Krizi patladı ve anlaşma rafa kaldırıldı.

***

O günlerde nasıl 'petrol krizi'nden söz ediliyorsa, bugün de 'korona krizi'nden söz ediliyor...

Ancak petrol ya da korona işin görünen yanı... Esas sorun 'sistemin aşınması ve tıkanması'...

Ufukta şimdilik başka bir sistem görünmediğine göre bu kriz de sonunda bir şekilde aşılacak, ama krizler hiç bitmeyecek.

(Devam edecek)