Yoğun kar yağışı Ankara'da yaşamı olumsuz etkiliyor.

Ulaşım sorunu büyük dert.

Çalışan kesim, iş yerlerine zamanında ulaşma çabasında.

Herkes Meteoroloji'nin hava tahmin raporlarına kilitlenmiş durumda.

Televizyonların haber bültenlerinin ardından ekrana gelen tahmin raporlarının aktarıldığı program başlayınca tüm dikkatler, program sunucusunun üzerinde yoğunlaşıyor.

Haber bültenlerinin en dikkatli takipçileri ise öğrenciler.

Siyaset, dış politika, zamlar, geçim derdi…

Geçiniz efendim.

Onların kulağı, Valilik'ten gelecek ''müjdeli'' haberde.

''Tatil''sözcüğünün daha 't'' si duyulmaya görsün.

''Ole'' çığlıkları anında çevreye yayılır.

Ardından ''sokak saatleri başlar…''

Zamanında biz de az atmadık o sevinç çığlıklarını.

Bir de erimenin ardından gelen o çamur deryası olmasa.

Cadde ve bulvarlarda seyreden araçların direksiyonuna geçen bazı sorumsuzların düşe-kalka kaldırımlarda yürümeye çalışanların üzerine kirli suları sıçratma yarışına girip, muratlarına erince de pişkin pişkin sırıtışları bir de.

Elbette, akı karaya çeviren, aileleri yasa boğan trafik kazalarına yol açan aymazlıklar da tekrarlanmamak üzere son bulmuş olsa...

O zaman, tatil kararı çıktığında spikerin ağzından, yalnızca çocuklar değil, tüm aile bağırırdı herhalde ''Ole''diye.

TV'lerin haber bültenleri, gazete sayfaları yine kaza haberleriyle dolu.

Saçak altlarında, bankamatik kabinlerinde, köprü altlarında, yere serdikleri kartonların üzerinde kıvrılarak sabahı etmeye çalışan kimsesizlerin hali yürek yakıyor.

Dinledikçe, okudukça gök yüzünden süzülen kar tanelerine bakıp ailece ''ole''diye bağırmak uzak bir ihtimal gibi geliyor.

Yanılsak keşke.

Uzak ihtimal gerçek oluverse.