Ankaragücü- Çaykur Rize maçından sonra eski kulüp başkanı Faruk Koca ve bazı kulüp görevlileri tarafından hakem Halil Umut Meler’e atılan yumruk ve tekmeleri kimse tasvip etmedi ve etmeyeceği de bir gerçek.
Bu yaşanmaması gereken bir olaydı… Bir anlık öfkenin neden olduğu, kelimenin tam anlamıyla keskin sirke küpüne zarar verir niteliğindeki bu olay, yaşayanları dahil tüm sporseverleri gerçekten derinden üzdü.
Aslında olmaması gereken bu üzücü durumun Ankaragücü gibi Başkentin önemli bir değerine vereceği zararın en asgariye indirilmesi için bazı dinamiklerin anında tepki vermesi gerekliydi.
Bekleyen tehlikelerin bertaraf edilebilmesi ve birlik ve beraberlik ortamının acilen sağlanması için öncelikle 2 önlemin alınması önemliydi. Bunlardan ilki; darbe üzerine darbe alması hatta bazı hain düşüncelilerce, puan silinmesinden küme düşürülmesine kadar vardırılan hiçbir dayanağı olmayan asılsız istemlerin, başta TFF yetkilileri olmak üzere tüm kurulların kafasından silinmesi, ikincisi ise Sarı- lacivertlilerin çok acil bir şekilde hem idari yönden hem de teknik olarak başsız bırakılmamasıydı.
Yönetim, çok hızlı ve akılcı davranarak, Faruk Koca’nın istifasının hemen ardından yeni başkanını seçmesiyle kulübün başsız kalmasını engelledi. Böylelikle hain düşünce sahiplerine kulübün sahipsiz olmadığı, her hamleye anında tepki verilerek kanıtlandı. Aşırıya kaçan sportif cezalar için de tüm yasal haklarının kullanılacağının da altı çizildi.
Başkent ekibinin gücünü aldığı müthiş taraftarları, olayın hemen akabinde kulüplerine ve camialarına sahip çıkarak, adaletin yerini bulması konusunda tavır koyması ve desteğini artırmasıyla, verilen birlik mesajının son derece anlamlı olmasını sağladı.
Teknik açıdan ise Ankaragücü’nün en büyük şansı, Emre Belözoğlu gibi güçlü bir kişiliğe sahip bir isme sahip olması… Fenerbahçe’de iken 3 Temmuz sürecini yaşayan ve böylesine önemli bir kriz sürecinden çıkma konusunda çok büyük bir tecrübeye sahip olan Emre Hoca, kulübünü terk etmeyerek sahip çıkma konusunda ilk sırayı alanlardan biri oldu. Tüm camiaya birlik ve beraberlik mesajını veren Emre Belözoğlu, taraftarların desteği ve camianın bütünleşmesinin çok önemli olduğunu belirterek, “Biz de hem sahanın içinde hem bu süreçte kulübümüzü, camiamızı daha güçlü çıkaracak süreçleri inşa etmek adına elimizden gelen her şeyi yapmaya çalışacağız. Ankaragücü çok büyük bir camia. Beklenti burada her zaman yüksekti ama bu yaşanılan süreçten sonra oyuncularımız sorumlulukları daha da arttı. Biz de bunun bilincinde olarak sportif olarak kulübümüzü en yükseğe çekmek adına daha da motive olacağız” şeklindeki açıklamasıyla, oyuncularını da üzerlerine düşenin de fazlasını sahada yapmaları konusunda da uyardı.
Başkent ekibinin bu durumu sporun; barış, dostluk ve kardeşlik gibi taşıdığı özelliklerin yanı sıra, toplumsal dayanışma ve bütünleşmenin sağlaması gibi görevlerinin de var olduğunu gösterdi… Yine sporun bir de birlik ruhunun ve bağlarının güçlendirilmesinde, toplumsal davranışların gelişmesindeki çok olumlu etkilerini de sarı-lacivertlilerin gücünü aldıkları taraftarları sayesinde öğrenmiş olduk.
Tüm bu gelişmelerin ışığında perşembe günü oynanacak Hatay karşılaşması, Ankaragücü için son derece heyecanlı geçecek bir sürecin başlangıcı olacak. Rakip Hatay, yepyeni kadrosuyla lige inanılmaz bir başlangıç yaparak son 8 haftasını namağlup bitirmeyi başarmıştı. Ancak son 7 haftasında ise aldığı 5 yenilgi ve bir beraberlikle büyük bir düşüş sergilerken bu süreçte bir tek Galatasaray’ı yenmesiyle de tüm sporseverleri şaşırtmayı başarmıştı.
Bu maçta Ankaragücü için tek avantaj, rakibinin deplasmanda iyi sonuç alamaması olarak görünüyor. Eğer sarı-lacivertli taraftarın bu karşılaşmada stat dışından vereceği destek arzuladıkları şekilde futbolcular üzerinde etkili olursa, ilk ceza maçının sonucu kötü olmayabilir.