Tokat’ın Niksar ilçesinde 1972 yılında doğan Aykut Karahan, 4 üniversiteyi okuma yolunda epey gayret ettiğini anlatıyor 9 Eylül Ünv. Turizm İşletmeciliği, Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili Edebiyatı bölümü, Açık Öğretim Fakültesi ve son olarak Çanakkale Üniv. Fotoğrafçılık bölümüne kayıt yaptırır, ancak 8 yılın sonunda mezun olamadan eğitim hayatını sona erdirir.

“8 yıl okudum ama mezun olamadık. Diploma almadım. Gençlik çağlarımdan itibaren fotoğrafçılıkla ilgileniyorum. 30 yıla yaklaştı bu alandaki çalışmalarım. Kuş fotoğrafçılığından belgesel fotoğrafçılığa, manzara, peyzaj fotoğrafçılığına kadar fotoğrafın birçok alanında çalışmalar yaptım” sözleriyle anlatıyor sanata olan bağlılığını…

4 KİTAP YAYIMLADI

Bu arada da boş durmuyor, içindeki fırtınaları bir şekilde önceleri kağıda döküyor. İlki “Sıradan bir aşk hikayesi” olan bir kitap yazıyor. Yaklaşık 30 yıldır Ankara Kalesi’nde yaptığı fotoğraf çalışmaları bu kitaba ilham kaynağı oluyor. Kale ve civarının fotoğraflanması sırasında gördüğü bir aşk hikayesini kaleme alıyor. “Buradaki iki gencin yaşadığı aşkı kendi gözlemlerimle öz Türkçe kullanarak kitaba dönüştürdüm. Kendi fotoğraflarım ile kitabı besledim” diye anlatıyor.

İkinci kitabın adı “Huruç”. “Huruç’ta daha çok benim iç dilim etkili oldu” diyor Karahan. Muhasara altındaki bir kaleden genellikle gece yarıp çıkma hareketi olarak bilinen Huruç, aynı zamanda bir “Feda” hamlesi olarak bilinir. Huruç’u bugün kapitalizmin insan yaşamında yarattığı tahribata tepki, eleştiri bağlamında bir çalışma olduğunu kaydediyor.

Üçüncü kitabı ise kısa hikayelerden oluşan “Bana hikaye anlatmayın” olurken, dördüncü kitabı ise “Ankara Günlükleri” oldu. Tamamlayamadığı üniversite yıllarını içeren 1990’lı yıllardan itibaren tutuğu günlük ve notlardan oluşan bir kitap.

5 KISA FİLME YÖNETMENLİK

Sanatın hemen her dalında kendisini ispat edebilmiş. “Sinema ile de ilgilendim” diyor. Kısa filmlerde görüntü yönetmenliği yaptı. Senaryosunu yazdığı 5 filmi var. “Piyeta” isimli filmine Kültür Bakanlığı’ndan destek de verildi. Piyeta’nın konusu çok ilginç: Ankaralılar bilir Yüksel Caddesi’nde bir bank üzerinde “Yaşlı Adam ile Kadın” heykeli vardı. Birgün bu heykelin kaybolduğunu görüyor. Piyeta burada aklına geliyor. “Piyeta’da İsa ile Meryem Ana arasındaki ilişkiyi senaryomda bu heykel üzerine kurguladım. Kurguda bu heykeli sokak çocukları çalıyor anne imgesi olarak başörtüsü takıyor çocuklar. Kendi metruk yerlerine koyarak anne imgesini gösteren bir senaryo çalışmasıydı. Kültür Bakanlığı destekledi” sözleriyle anlatıyor.

RENÇBER HAN’DA İÇİNİ TUVALE DÖKÜYOR

30 yıla varan Kale etrafındaki fotoğrafçılık Aykut Karahan’ı Kale’ye tamamen yerleştiriyor. Resme Kale’ye Rençber Han’a geldiği bir yıl içerisinde başlıyor. Rençber Han’ın en büyük özelliği ‘Bozkırın Tezenesi’ Neşet Ertaş ustaya da konaklık yapması. Aykut Karahan da onun bulunduğu handa onun havasını soluduğunu söylüyor ve bu kez içindeki dalgaları tuvale yansıtıyor Aykut Karahan ve bir yılda 100’e yakın tablo yapıyor.

Sergilemeyi şimdilik düşünmediğini anlatıyor. Resimlerinin tamamında kendi iç dünyasını, şuur seviyelerini yansıttığı için temalar ve tarzların hemen hepsi birbirinden farklı.

“Şuur seviyesi değiştikçe gerçeklik seviyesi de değişiyor” insanın diyor Karahan, “20 yıl önce okuduğunuz Dostoyevsk’yi bugün okusanız, size daha farklı gelecektir” sözleriyle anlatıyor. Burada sözü ona bırakalım:

“Genelde hayalimden çiziyorum, bilinçaltı çizimler ağırlıklı. Herhangi bir objeden yararlanmıyorum. Bu benim biraz da kendimi alesta durmamı sağlıyor. Hayata tutunmaya çalışma. Bütün yaptıklarım savrulmalarım burada anlamlandırmaya çalışıyorum. Yaşam nedir, ölüm nedir? Bence Türkiye’de eksik olan şeylerinden biri de ‘sanatı üzerine düşünen sanatçı’nın olmaması. Her işte bu eksiklik var. Kitap yazarlığından, müzisyenliğe kadar. Yaptığı işi niçin yaptığını, bunun varoluşunun gereği olarak mı yapıyorsunuz. Bunun sorgulanması lazım.” 

Muhabir: Cemil Cahit SARAÇOĞLU