Arap Birliği ülkelerinin Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyinde yürüttüğü operasyona karşı birleşmelerinin altında yatan nedenleri anlamanın yolu Ortadoğu'da 'Arap Baharı' adı altında yürütülen ABD güdümlü projeyi anlamaktan geçiyor...

Bir önceki yazımızda G. Friedman gibi ABD 'derin devletine' strateji üreten 'düşünür'lerin şekillendirdiği bu projenin asıl amacının 2020 yılında Rusya'ya karşı bir savaş çıkarmak olduğunu ve bu savaşta başat rolün Türkiye'ye verilmek istendiğini belirtmiştik...

G. Friedman'ın görüşlerinin takipçisi İsrailli profesör ve 'gelecekbilimci' David Passig, 2010 yılında yayınlanan '2050' başlıklı kitabının '2020 Rus savaşı' başlıklı bölümünde planlanan bu savaşla ilgili şöyle bir senaryo kaleme almıştı:

'ABD yaşanacak silahlı mücadelede aktif rol oynamak istemeyeceğinden Türkiye kartını oynayacak ve denginin bulunması zor bir gücü devreye sokacak. Türkiye bu olasılıklar penceresini değerlendirerek Rusya'nın kuşatılmasına yardım etmesine karşılık ABD'den özel teknolojilerden geniş ekonomik yardıma (kadar) pek çok konuda fayda bekleyecek.2020 yılına doğru ABD'de gizlice geliştirilen hareket teknolojileri askeri deneylere hazır olacak. Türkiye bu teknolojileri memnuniyetle alacak ve kendi etkisi altında olan Balkanlar'dan Rusya'ya karşı kullanacak.'

'Gelecekbilimci' Prof. Passig, senaryonun devamında Rusya'nın böyle bir tehlikeye karşı 'Ortadoğu'da, özellikle de İsrail, Suriye ve Lübnan arasındaki sınır bölgesinde' bir karmaşa yaratacağını ve Türkiye'nin dikkatini buraya çekeceğini öne sürmüştü.

***

Ne var ki, olaylar tam tersi yönde gelişti...

'Ortadoğu'da, özellikle de İsrail, Suriye ve Lübnan arasındaki sınır bölgesinde' kargaşayı yaratan Rusya değil ABD oldu...

Suriye'deki rejimin yıkılması amacıyla bu harekatın başlangıcında ABD ile birlikte rol alan Türkiye, Rus uçağının düşürülmesinin ardından ABD ve NATO tarafından yalnız bırakılınca tepki göstererek Rusya ile iyi ilişkiler kurdu.

***

ABD, bu gelişme karşısında ülkedeki durumunu güçlendirmek için Cumhurbaşkanı Erdoğan yönetimine karşı kendisine kökten bağlı bir örgüt olan FETÖ'nün gücünü kullandı...

Başlangıçta bu örgütün güvenlik ve hukuk kurumları içindeki etkinliğinden yararlanarak yaptığı girişimler sonuç vermeyince 15 Temmuz'da darbe girişiminde bulundu...

O da başarısız olunca sıra, ekonomi cephesinde yürütülen operasyonlara ve PKK/PYD silahının kullanılmasına geldi!

***

Peki, Arap Birliği'nin aldığı kararın bu gelişmeler ne ilgisi var?..

Bu soruyu cevaplayabilmek için öncelikle Arap ülkeleri arasındaki ilişkilere ve Birliğin yapısına bakmak gerekiyor...

Bu ülkeler, hiçbir dönemde aralarında gerçek anlamda bir birlik ve dayanışma sağlayamadılar...

Kurulma amacı İsrail'e karşı mücadele olan Birliğin içinde yer alan 22 ülkenin çoğu günümüzde İsrail ile iyi ilişkiler sürdürürken birbiriyle çatışıyor.

***

Aslında Arap Birliği'nin işlevi, Arap ülkelerinin İsrail'e karşı mücadeleyi terketmelerinin ardından bitmişti...

Ne var ki, örgüt, 'Arap Baharı' ile birlikte ABD'yi desteklemek amacıyla yeniden canlandırıldı...

O nedenledir ki, Libya'ya karşı müdahaleyi destekler ve Suriye'deki gösteriler üzerine bu ülkeyi üyelikten çıkarırken, Bahreyn'deki Şii ayaklanmasının kanlı bir şekilde bastırılmasına ve Suudi Arabistan'ın Yemen'e müdahalesine seyirci kaldı.

***

Sonuç olarak...

Merkezi Mısır'da bulunan ve Suudi Arabistan'ın mali gücüyle desteklenen bu örgütün tepki gösterdiği şey, Türkiye'nin operasyonu sonucu ABD'nin Suriye'nin kuzeyinden çekilmek zorunda kalması...

Türkiye ile Rusya arasındaki ilişkilerin güçlenmesi...

Ve PKK/PYD'nin etkisizleşmesidir.