ABD Başkanı Trump göreve gelir gelmez dış ilişkilerin ne kadar sarpa saracağını gösterir nitelikte açıklamalar yapmaya devam ediyor. Gazze'yi işgal etmek / satın almak istediğini ve buradaki nüfusu diğer ülkelere göndermek istediğini belirten Trump büyük bir uluslararası tepki alamadı.
Bu saldırgan dış politikanın sonucunun nereye varacağı henüz bilinmiyor ama oldukça can sıkıcı ve kimseye kendisini güvende hissettirmiyor. Gazze ile ilgili açıklamaları sadece bunlardan ibaret de değil. Orayı bir askeri üs yapmak istediğini de belirten Trump, bol keseden konuşmaya devam ediyor.
Bunun haricinde Danimarka sınırlarına dahil olan Grönland'ı ve Ukrayna'yı, özellikle Ukrayna'daki madenleri himayesi altına almak istediğini belirtti. Deli saçması veya 19-20. yüzyıl gibi geliyor kulağa farkındayım ama ne yazık ki değil. Birileri halen 2025 yılında böyle açıklamalar yapabiliyor. Dünyanın öbür ucundan bambaşka yerlerdeki toprakları işgal etmek isteyebiliyor...
Bu "geleneksel işgal" anlayışı aslında merkez-çevre ülke ayrımı ile hayatımızdan uzunca bir süredir çıkmıştı. Yani bir yeri işgal etmenize çok da gerek yok, size bağımlı kılmanız yeterli. Bunun için de bir çabaya ihtiyacınız yok, para akışı zaten o yönde sağlanıyor. Yani ticaret yönü her şeyi kendisi hallediyor. Ama burada askeri üs devreye girdiği için realist bir okuma yapmak gerekli. Bu sadece ekonomik bir handikap değil aynı zamanda stratejik yerlere asker yerleştirme ihtiyacı duyuluyor.
Bu silahlanma yarışı, yeni aktörlerin uzun bir süredir yükselişi, dünyanın tekrar çok kutuplulaşması süreci oldukça gergin bir ortam yaratıyor. Üstelik önceden yaşanmış emperyalist tecrübelerin tekrar yaşanmaması adına uluslararası kamuoyuna özellikle II. Dünya Savaşı sonrası bir güven artışı vardı. Şimdi ise öğrendiğimiz her şeyi sanki elimizin tersiyle ittiriyoruz. Bu saldırgan politikaların ve söylemlerin, tarihten ufacık bir ders alsaydık, hayatımızda asla yeri olmazdı...