Akarsuların içmesuyu kaynağı olarak kullanılmasıyla ilgili bazı sorunlar olabilmektedir. Alışılagelen ve nitelikli ham su arıtımına uygun arıtım tesisleri akarsu arıtımında yetersi kalacağından, bu tesislerin arıtım etkinliği artırılmalıdır.

Kentsel su talebinin artması yeraltı su seviyesini düşürmüş, yapay ve doğal su kütlelerinin seviyesini düşürmüştür. Akarsu ve su kütlelernin beslenme alanlarının kentsel yerleşim bölgeleri haline gelmesi emilme ve akış sürecini olumsuz etkilemiştir. Su havzalarının tarıma açılması çok miktarda kimyasal gübre ve haşerekıran kimyasalın bu sulara akmasına yol açmıştır. Su kütlelerinin azalmasıyla birlikte içindeki kirletici derişimi de artmıştır. İçme ve kullanma suyu elde etmek üzere arıtılarak kullanılan hamsu kalitesi düşmüşür. Küresel değişmenin su kalitesi ve miktarı üzerindeki etkilerinin giderek artması sorunu daha da büyütmüştür.

Ülkemizdeki akarsular çoğu bölgede lağım, sanayi ve işyeri kirli sularının taşınması amacıyla kullanılagelmiştir. Başlangıçta suyun kendini temizleme süreci içeisinde doğanın göğüsleyebildiği bu kirlilikler kentlerin kalabalıklaşması, akarsuların üzeinin kapatılması hatta yatağının değiştirilmesi başta olmak üzere birçok nedenle yoğunlaşmıştır. Akarsu tabanındaki çökelmeler, akış düzenine yapılan müdahaleler akarsuların büyük çoğunluğunu kirli su ve zehirli madde akıntıları ya da sulandırılmış kanalizasyon akıntıları durumuna getirmiştir. Sudaki hastalık yapıcı etkenler önemli riskler yaratır. Bakteriler, virüsler ve asalaklar önemli kişi ve toplum sağlığı sorunlarına yol açabilmektedir. İçme suyuna lağım karışmasıyla, insan ve hayvan dışkılarıyla bulaşarak geçerler. Akut bağırsak enfeksiyonu, salmonella enfeksiyonu, dizanteri, şigellozis, giardiyazis, hepatit gibi hastalıklara neden olurlar

Zaman zaman yapılan su kesintileri şebeke ve bina tesisatındaki kirlilik riskini de artırmıştır.

Su ve halk sağlığı ilişkisinin karmaşık meanizmasını kavrayamayan ve konuyla ilgili danışman gereksinimi dahi duymayan yerel yöneticilerin yaklaşımı konuyu siyasi platforma taşımış, suçlama-savunma kısır döngüsü konunun teknik olarak tartışılabilmesi olanağını ortadan kaldırmıştır. Yerel ve ulusal teknik çözüm arayışlarının önü bütünüyle tıkanmış gibidir. Teknik tartışma olanağı yok gibidir.

Sudaki toksik kimyasalların yol açtığı kirliliğin boyutu ve önemi giderek artmaktadır. Trihalometanlar, böcekkıranlar, mantarkıranlar, otkıranlar dahil olmak üzere haşerekıranların tümü önemli kirlilik nedenleri arasında yer almaktadır. Buharlaşabilir organik kimyasallar arasında çözücüler, yağ gidericiler, yapışkanlar, dizel ve benzin katkı maddeleri sayılabilir. Buharlaşabilir organik maddeler arasında benzen, trikoretilen, stiren, tolüen, vinil klorür gibi maddeler kanser, merkez sinir sistemi hastalıkları karaciğer ve böbrek yıkımı, üreme bozuklukları ve doğumsal bozukluklara yol açmaktadır.

Sentetik organik kirleticiler ve canlıkıranlar arasında 2,4D; 2,4,5-TP (Silveks), akrilamid, alaklor, atrazin, benzoapiren, karbofuran, klordan, dalapon, Di 2-etilhekzil adipat, Di 2-etilhekzil fitalat, dibromokloropropan, dinoseb, dioksin (2,3,7,8-TCDD), dikual, endotal, endrin, epiklorhidrin, etilen dibromür, glifozat, heptaklor, heptaklor epoksid, hekzaklorobenzen, hekzakloropentadien, lindan, metoksiklor, okzamil, çok klorlu bifeniller (PCB), pentaklorofenol, pikloram, simazin, tokzafen başlıcalarıdır.

Buharlaşabilir organik kirleticilerden tehlikeli sonuçlara yol açanlar arasında benzen, karbontetraklorür, klorobenzen, etilbenzen, stiren, tetrakloroetilen, trikoloetilen, toluen, vinil klorür ve ksilenler sayılabilir.