Gazetelerin ekonomi sayfalarına göz gezdirirken, büyüme rakamları ile ilgili haberler, bana ilkokul arkadaşım Turan'ı anımsattı.

Turan'la ilkokula aynı zamanda başlamış, beş yıllık eğitimi aynı zamanda bitirmiştik.

Zayıf, çelimsiz bir çocuktu.

Benim, hemen arkamda çaprazıma düşen sırada otururdu.

Turan'ın, artık hastalık mı desem bilemem, kötü bir huyu vardı.

Ders sırasında hep altına işerdi

Onun için kimse yanında oturmak istemezdi.

Dersin tam ortasında yine kendini tutamadığını, sınıfı kaplayan keskin kokudan anlardık.

O ise renk vermez, pantolonunun paçalarına kadar yayılan ıslaklığı elleriyle maskelemeye çalışırdı.

O'nun, bu sıkıntısını öğretmenler de bilir, böyle durumlarda, üstünü başını daha fazla ıslatmaması için, sınıfın diğer öğrencilerine belli etmeden tuvalete gönderirlerdi.

Turan'ın bu durumu yıldan yıla düzeleceğine daha da çekilmez bir hal aldı.

Biz ona ''Sidikli Turan'' derdik.

Çocukluk işte, O'nu herkes bu adıyla tanırdı.

İlkokuldan sonra yollarımız ayrıldı.

Daha sonraki yıllarda hiç karşılaşmadık.

Ya da karşılaştık belki ama birbirimizi tanıyamadık.

Şimdi buraya kadar okuyanlar arasında, ''ekonominin büyümesine ilişkin rakamlarla sidikli Turan''ın ne ilgisi var diye düşünenler olacaktır.

Bana göre var.

Gazete ve televizyonların ekonomi haberlerine bakılırsa dünyada bizden mutlusu yok.

Her şey güllük gülistanlık

Çarşı-Pazar fiyatları el yakıyor ama aldırmayın siz ona.

Yok efendim enflasyon almış başını gidiyormuş,

Dış borçlar arttıkça artıyormuş,

Üretime yönelik bir faaliyet yokmuş

Onları da boş verin gitsin.

Siz büyüme hızına bakın.

Tıpkı bizim sidikli Turan gibi.

Büyüdükçe altına ediyor.