Bir ara Ankara'nın hemen her semtini işgal etmişlerdi.

Kalıplaşmış o soruyla başlarlardı icraata:

''Size bir şey söyleyebilir miyim?''

''Hayır'' diye terslenip, yolunuza devam etmek isteseniz ne çare.

Atsineği gibi yapıştı mı, yakanızı zor kurtarırdınız elinden.

Dilencilerden söz ettiğimi tahmin etmişsinizdir.

Kiminin elinde kağıt mendil, kiminin kucağında daha yaşamın zorluklarından bihaber sıskacık bir bebek kısa yoldan para kazanmayı meslek edinmiş duygu istismarcısı gruplar.

Birinden sıyrıldınız mı, bir diğerinden kurtulmanız mümkün değil.

Takılmaya görsünler peşinize.

Sabrınızın son kertesine gelmeniz, terslemeniz de nafile.

Mecburen eliniz gidecek cüzdanınıza.

Kaçış yok.

Yollara düşmüşsünüz bir kere.

Neyse ki, alınan önlemlerle bir süredir sokaklarda insanları rahatsız eden bu dilencilerin sayısı azalmıştı.

Cadde ve bulvarlarda yürüyemez hale gelen insanlar da rahat bir nefes almıştı.

Ama huzur dönemi fazla uzun sürmedi.

Sokak dilencileri yeniden türemeye başladı.

Bu defakiler Suriyeli.

Yerliler geri çekilince, meydan bunlara kalmış.

Başkentin pek çok semtinde Suriyeli dilencilere rastlamak mümkün

Türkçe bilmediklerinden, sanatlarını karton kağıtlar üzerine yazdırdıkları para talep eden yazıları göstererek icra ediyorlar.

Faaliyet alanları daha çok lüks semtler.

Özellikle, ülkelerini terk ederek gelen zengin Suriyeliler'in ikamet ettiği Hilal Mahallesi ve çevresi ile Turan Güneş Bulvarı'nın Yıldız kavşağına uzanan bölümünde Suriyeli dilencileri sıkça görmek mümkün.

Çevre sakinleri durumdan rahatsız

Haklılar da.

Birinden kurtul, ötekinin esiri ol.

Bu soruna da çözüm bulmak gerek.