www.baskentgazete.com.tr’ye eserlerindeki ruh halini paylaşan ressam Yusuf Demirtaş, 1964 yılında Kayseri’nin eski Köy Enstitüsünün devamı olan Pazarören İlköğretmen Okulu'na adım attığını ve burada resim yeteneğinin keşfedildiğini söylüyor. “Orta okul kısmını bitirdim. Orası 6 yıllık öğretmen okuluydu. Ortaokul kısmını bitirdikten sonra İstanbul’da Resim Semineri Öğretmen Okulu’nun bünyesinde resim ve müzik semineri vardı. Oraya Türkiye’nin her yerinden yılda 12 resim, 12 müzik öğrencisi alınırdı. Kayseri Pazarören’den de ben seçilip gittim”  diye anlatan sanatçı, İstanbul Ortaköy İlköğretmen Okulu resim seminerine katılmaya hak kazandığı 1967 yılından itibaren, Selahattin Hüsnü Taran ve Hamdi Dicle'nin öğrencisi olarak sanat eğitimini sürdürdüğünü vurguluyor.

Bu dönemde sanatçı eşi Muhteber Demirtaş’la da tanıştığını anlatan sanatçı, “Eşim Muteber de ‘Seminer mezunu’ o da Beşikdüzü öğretmen okulundan mezun olarak seçilip oraya gelmişti. Biz 1973 yılında evlendik ama tanışmamız seminer okulundandı. Seminer Okulu’nu tamamladıktan sonar öğretmen oldum. Sonra Gazi Eğitim Fakültesine girdim. Resim bölümünden mezun olduktan sonra Ordu Perşembe öğretmen okuluna atandım. Eşim de o zaman benden sonra Gazi Eğitim Fakültesine girdi. Biz resim seminerine İstanbul’da başladık orada sergiler açıyorduk. 1981 yılında Ordu’da ikinci sergimi açtım” sözleri ile sanata başladığı dönemi özetliyor.

Sanatçı Yusuf Demirtaş, sanata ve eşi sanatçı Muhteber Demirtaş’la birlikte olan çalışmalarına ilişkin sorularımıza da içtenlikle yanıtlar verdi.

-            İki ressam aynı sanatçı birlikte nasıl çalıştınız. Ayrı odalarda mı? Birbirinizin çalışmalarına müdahale ediyor musunuz?

“Uzun bir atölyemiz var. Birimiz bir ucunda diğeri öteki ucunda çalışmalarını sürdürür. Çizimlerimizi birbirimize danışırız, eleştiririz ve o eleştiriler olmazsa, bu işler o kadar iyi çıkmayabilir. Arkadaşlarımız da söyler, ‘Birbirinize eleştirmeniz ve destek olmanız son derece güzel. Biz de bunun farkındayız’ derler.”

-            Gravür çalışmasına ne zaman başladınız?

“1996 yılına kadar ben yine linol ve ağaç baskı ve yağlı boya ile pastel üzerine çalışıyordum. O zaman 4 sergim olmuştu. Linol baskı, yağlı boya ve pastel çalışmalarını kapsamıştı. Gravüre 1996 yılında başladım. Belki de benim yapımda minimalist çalışmaya eğilimim var. Bu durum benim de hoşuma gitti. Bir laf var ya, ‘Bir ipte iki cambaz oynamaz’ diye. Eşim de yağlı boya çalışıyor. Ben alanımı değiştireyim dedim. Farklı bir alana geçeyim dedim. Dolayısıyla 1996 yılında gravür baskıyı tercih ettim. O tarihten bu yana gravür yapıyorum.”

Sanatçı Yusuf Demirtaş’a ilgimizi çeken üç resimdeki duygularını anlatmasını da istedik.

Bu kapsamda ilk resimde ‘harman savuran kadınlar’ı sorduk, o da “Bu linol baskıda 1970’te fotoğrafını çekmiştim. Oturan annem ve ablamın fotoğrafıydı. Buğday eliyorlar. Kayseri’de köyümüzde olan bir çalışmaydı. Bunun bir linol baskısını yapayım dedim ve kalıcı hale getirdim. 1988 yılında linol baskısını yaptım. Ama 1978-79 yıllarında renklisini yaptım ama önce renkli çalışmalarını yaptım” sözleriyle anlattı.

Bir diğer resim ise Cumhuriyetin önemli eserlerinden Zonguldak’taki Karabük Demirçelik Fabrikası…Bu çalışmadaki duygularını ise Yusuf Demirtaş, “Karabük Demirçelik Fabrikası çalışmam Cumhuriyet’in fabrikaları diye çalışmıştım” sözleriyle anlattı.

Son olarak görselinin bile sanatseverleri etkileyen son çalışmasını da “Buradaki çalışmanızı anlatır mısınız?” diye sorduk. O da “’Beykoz Postalları’ adlı çalışma. Beykoz Fabrikası kapatıldı ya.. işte bu iki resimde Beykoz Postalı. Onlar çöpe atıldı diyorlar ya onların çöpe atıldığını linol baskı olarak belgeledim” sözleriyle özetledi.

Sanatçı, Seminer Okulu mezuniyetinin ardından Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü'ne geçiş yaptı ve Mustafa Ayaz'dan "Desen" dersleri aldı. 1973'te Gazi Eğitim Enstitüsü Resim-İş bölümünü tamamlayan sanatçı, 1986 yılında Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Resim-İş Eğitim Bölümü'nde lisans öğrenimini tamamladı.

Yüksek lisansını 1996 yılında Ankara Üniversitesi'nde "Anadolu Güzel Sanatlar Liselerinde Temel Sanat Eğitiminin Bugünkü Durumu" konulu teziyle tamamladı. Yusuf Demirtaş, 35 yıl boyunca Ortaöğretim kurumları, dönemin "Eğitim Enstitüleri" ve Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri'nde Sanat Eğitimciliği yaptı. Sanat çalışmalarına, Ankara'daki atölyesinde eşi Muhteber Demirtaş ile birlikte devam ediyor.

Muhabir: Cemil Cahit SARAÇOĞLU