Yangın yerine dönen piyasalar mı?

Yoksa birden bastıran kan dondurucu soğuklar mı?

Hangisi söyletiyor böyle karamsar karamsar konuşmayı?

Tanıdık, tanımadık hemen herkese, “Ne olacak halimiz?” diye yakınmayı…

İşin kötüsü sorduklarımızın da bizden farkı yok.

Yanıtlar, üç aşağı, beş yukarı hep aynı:

“Valla bilmem ki…”

O zaman daha iyi anlıyorsunuz ki yalnız değilsiniz…

Ahali sizin safınızda…

Hal ve gidişata bakıp da “Ne olacak halimiz” diye söylenirken, 23 Şubat 2018’de vefat eden Cumhuriyet döneminin ilk şovmenlerinden Celal Şahin’i anımsadım birden.

Elinde akordeonu, dilinde “mini mini valimiz, ne olacak halimiz” dizeleriyle unutulmazlar arasında yer alan ünlü ses ve taklit ustası Celal Şahin’i…

Yıllar geçti aradan…

Ünlü sanatçıya rahmet dilerken, hala aynı sorunun yanıtını arıyoruz:

“Ne olacak halimiz?”

Sanki yanıtı olmayan bir soru…

Her kafadan bir ses çıkıyor ama, yanıtı ne “alimler” biliyor, “ne de muallimler”

Sora sora gelmişiz bugünlere…

Ama modası geçmemiş o sorunun…

Hala dillerde:

“Ne olacak halimiz?”

Bir bilebilsek,

Ya da bir bilene denk gelsek…

Sorun da çözülecek…

Gün ışıyacak,

Dert, tasa kalmayacak

Ama öyle bir umut da pek yok gibi…

Baksanıza emekli soruyor,

Dar gelirli soruyor,

İşçi soruyor,

Hatta işveren soruyor.

“Ne olacak halimiz?”

Yanıt?

İşte o yok.

Kayıp…

Bir bulunsa

Ah bir bulunsa…

Ne dert kalacak, ne tasa…