Küresel ısınmanın etkisi işte…

Hava sıcaklıkları geçen dönemlere göre birkaç derece artan seviyelerde seyredecekmiş.

Öyle diyor konunun uzmanları…

Öyle de oluyor…

Başkent bu mevsimde dondurucu soğukların etkisi altına girmişti çoktan…

Bazı seneler, kar bile Ocak ayını beklemezdi gökyüzünden süzülmek için…

Aralık ortalarında halı gibi serilirdi yollara…

Hem de ne seriliş…

Bekle ki Nisan-Mayıs gelsin de toprak rengine olan hasret sona ersin…

Ankara’da yaşayanlar, bahar aylarında bile kar yağışına tanık olmuştur geçmiş yıllarda.

Yağarken iyidir de sonrası kötüdür…

Özellikle de Ankara’da…

O görsel güzellik, işkenceye dönüşür adeta.

Beyaz kar, katılaştıkça mavimsi bir renge dönüşür…

Buz mavisine…

Yumuşak havanın yerini alan kuru ayaz ciğerlere kadar işler…

Beyaz örtü buzlaştıkça, tehlikeli bir hal alır.

Hastane koridorları, düşüp de kolunu, bacağını kıranlarla dolar taşar…

Binaların çatılarında oluşan buz sarkıtları, insanların tepesine konmak için fırsat kollayan doğal bir tuzaktır adeta.

Karlı-buzlu günleri seven trafik canavarını da unutmamak lazım…

Kaygan zeminde iştahı kabaran canavarı…

Büyülü bir coğrafi olgudur kar…

Çoğu da, azı da zarar…

Yağacak ki, barajlar dolsun…

Tarlalar şenlensin…

Ama ayarında…

Doğanın dengelerini alt-üst edersen

Çevreyi atık mezarlığına çevirirsen, o ayarı daha çok beklersin…

O beyaz örtüyü,

Hatta yağmuru bile eskiye dair filmlerde, fotoğraflarda görürsün.

İnsanoğlu ektiğini biçiyor…

Sıtma nöbetini andıran titremelerin kuşatması altında…

Şaşkın, çaresiz…