Lige iyi bir başlangıç yaparak sevenlerini umutlandıran Gençlerbirliği, son haftalarda çok ilginç sonuçlarla kafalarda sonu işaretleri bırakarak devre arasına girdi.

Başkentin koca çınarının son 8 maçını şöyle bir irdelediğimizde gerçekten enteresan sonuçlar ortaya çıktı… Özellikle kendi evinde yaptığı 4 mücadelede 2 beraberlik Bolu ve Keçiörengücü) ve 2 yenilgi (Göztepe ve Tuzla) alırken, deplasmanda çok daha başarılıydı. Kırmızı siyahlılar; Kocaeli ve Erzurum’daki mücadelelerde 1’er puanla yetinirken, Adana ve Giresun’dan 3’er puanla dönmeyi başardı.

İlk yarının son karşılaşması olan Tuzla maçına kadar Başkent ekibi, üst üstte Mustapha Yatabare, Musa Çağıran, Amilton ve Buğra Çağıran’ın kaçırdığı 4 penaltı ile bir lanet yaşarken tamamı kendi evinde olmak üzere tam 5 puan yitirdi.

Gençlerbirliği için bu “Penaltı” laneti yetmezmiş gibi, son mücadelede de “Tuzlaspor” lanetine kurban gitti… Bugüne kadar İstanbul ekibiyle 7 resmi maça çıkan Koca Çınar, 2017’de kazandığı ilk karşılaşmanın ardından rakibiyle oynadığı tam 6 mücadeleden yenik ayrıldı.

Tabi ki bu lanet olayları futbolun gerçekleriyle fazla bağdaşmıyor… Ama bahane arayışları için iyi bir malzeme… Gençlerbirliği’nde ilk tehlike çanları hemşerisi Keçiörengücü karşısında çalmaya başladı. 82’de Kayode ile öne geçmesine rağmen üstünlüğünü 6 dakika sürdürebildi. Asıl kıyamet 90+6’da kazanılan penaltının Musa Çağıran tarağından gole çevrilmemesiyle koptu. Play-off mücadelesinde çok aranılacak olan bu 2 puan kaybının telafisi gerçekten biraz zor olacak. Erzurum deplasmanında 39’da geriye düştükten sonra 80.dakikada beraberliği kurtaran Kırmızı-siyahlılar, Eryaman sahasında 3-0’lık skorla mağlup oldukları Göztepe önünde bile mazeretleri su götürür cinstendi. Amilton’un 56.dakikada kaçırdığı penaltı, girilen net pozisyonların değerlendirilememesi, akabinde de son motive olamamaktan dolayı 18 dakikada arka arkaya yenilen goller futbolun doğasında var olan olaylar.

Ancak Başkent ekibinin asıl oyundan kopuşu, hafta içinde Giresun’da galip gelmesine rağmen sergilediği olumsuz futbol ile oldu. Çekilen maddi sıkıntılar nedeniyle adeta içi boşaltılan ve yabancılardan arındırılmış bir şekilde gençlerden oluşan Karadeniz ekibi (ki bu Gençlerbirliği’nin yabancı olmadığı bir durumdu) karşısında daha 3.dakikada Buğra’nın ayağından kaçan penaltı sonrası biraz ciddiyetsizlik biraz da beceriksizlik yüzünden kaçan pozisyonlar doğrusu Gençlerin futbol felsefesine hiç de yakışmadı. Bir tek son 10 dakika içinde gerçek benliklerine döndüklerinde golü de bulup 3 puanı da hanelerine koydukları anlar dışında…

Tuzla maçına kadroda bulunmayan Yatabare’nin yerine Oltan maça başlarken, Uğur, Akabueze, Tiago ve Muhammed Himmet yerine de Wu, Ensar, Enes ve Kayode 11'e alındı. Teknik Direktör Sinan Kaloğlu, bu rotasyonu takımın yorgunluğu yüzünden yaptığını söyledi. Evet, Gençlerbirliği özellikle ilk yarıda rakibine oranla epey pozisyon buldu ancak bitirici noktalarda Yasin’in maçın başındaki vuruşu dışında öyle cılız-güçsüz sutlar çekildi ki takımın diriliği konusunda inandırıcı olması için Sinan Hocanın epey yalancı şahit bulması gerekiyor. Bu arada “rakip bulduğu 2 şutla galip geldi” sözleri de maalesef gerçekleri yansıtmıyor. Golle sonuçlanan mükemmel vuruşlar dışında öyle şutlar çekildi ki, az farkla dışarı çıkan ve isabetli olanlarına da gol şansı vermeyerek kurtaran kaleci Orkun bizim şehidimizdir.

Tüm bunlar elbette ki Sinan Kaloğlu’nun hem geçen sezon takımı ligde tutuşu hem de oluşturduğu kadro ile ilk yarıyı 7 galibiyet, 6 beraberlikle 27 puan toplayarak bitirişiyle oluşan başarı tablosunu inkâr etmiyoruz. Takımın nokta transferlerle takviye edilmesinin de şart olduğuna da hak veriyoruz.

Bizim tek amacımız var o da Başkent’in önemli değerlerinden biri olan Gençlerbirliği’nin bu zorlu maratonun yarısını bitirdiğimizde yaşadığı sıkıntıları belirtmek ve giderilmesi için çare üretilmesini sağlamaktır. Eğer belirttiğimiz nedenlerden dolayı puan kayıpları olmasaydı, takım ligin 2.devresine büyük moralle girer ve hedeflediği Play-off yolunda da daha güçlü durumda olurdu

Takımda bazı sıkıntılar bu kadar ayyuka çıkmasaydı düne kadar bağırlarına bastıkları, alkışladıkları, gösterdiği fedakârlıkları da minnetle dile getiren taraftarlardan bir kısmı, “Sinan istifa” diye aleyhte tezahürat yaparlar mıydı?