Şubat yine yaptı yapacağını…
Kısacık boyuyla insanları canından bezdirdi.
Ocak’ı geride bırakıp da, ‘’Bahar’’dan dem vurmaya başlayınca insanlar, ‘’Şubat’ın ‘’durun hele’’ çıkışıyla rüya aleminden uzaklaşıp ‘’Eyvah’’ diye titremeye başladı.
Cüzdanı kabarık olanlar değil ama gariban takımı buz misali soğuk odalarda ‘’tüh be’’ diyerek titreşmeye devam ediyor.
Soğuk demek, pahalılık demek…
Özellikle de Ankara gibi kara ikliminin hakim olduğu iller için söz konusu olan bir durum…
Bu durumun yaşanmasında enflasyonun payının büyüklüğü en büyük neden olarak kendini gösteriyor.
Yüksek enflasyon hem bireylerin, hem de toplumların yaşam standartlarını olumsuz yönde etkiliyor.
Bu olumsuz durum, ülkenin pek çok kentinde olduğu gibi Ankara’da da yoğun biçimde kendini gösteriyor.
Memur kenti olarak bilinen Ankara’da yaşayan nüfusun büyük kısmı mevcut ekonomik tablonun olumsuz yansımalarını derinden hissetmenin çaresizliği içinde.
Pahalılık mağduru insanlar, özellikle sabit gelirliler, günlük harcamalarını bir kuyumcu titizliğiyle yapma zorunluluğuyla karşı karşıya.
Özellikle soğuk kış aylarında başta ısınma olmak üzere, barınma, beslenme, giyim gibi zorunlu harcamalar, söz konusu kesimler için birer kabusa dönüşmekte.
Yanlış hesap Bağdat’tan dönermiş…
Çayı görmeden paçayı sıvamamak gerek,
Kış güneşine aldanıp da saçılıp dökülmemek gerek.
Hava bu…
Nisan bile güven vermiyor bazen…
Ne yapacağı belli olmuyor…
Geçmişte Nisan ayının ortasında Başkentin karlar altında kaldığını biliriz.
Aman dikkat;
Cüzdanlar biraz daha zorlanacak ama
Bol güneşli, sıcak günler beklerken
Kara kışın ayazında morarıp kalmayalım…