Hayatın yolları sarp ve dikenli. Bu yollarda gezdikçe yolları sarp ve dikenli yapanların insanlar olduğunu görmek ve suçu ne yazık ki hayata atmak yanlış. Bazen çok zordur hayat, akıntıya karşı kürek çekersin, yorulmak istemezsin ama yorulursun. Bir şeylere devam etmektir hayat, ara sıra da olsa başarmaktır ama asıl hayat unutmamaktır. Çünkü sahip olduğun her şey hatırladığın sürece senindir. Ne diyordu Nazım Hikmet :

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

Büyük bir özenle yaşamalı hayatı, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden. Yetmişinde bile olsa ağaç dikmeli, hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil. Yaşamayı sevdiğimiz için, hâlâ nefes alabildiğimiz için yapmalıyız bunu…

Savaşlar, sürgünler, katliamlar, ötelemeler, yasaklar, acılar, hüzünler, ayrılıklar ve yoksulluklar  içinde yaşanıyor hayatlar. Şairler,yazarlar, sanatla uğraşanlar kendilerini soyutlayamıyor tüm bu yaşananlardan.Cahit Zarifoğlu mesela;  şahit olduğu acıları ifade ederken “Ne çok acı var.” cümlesiyle başladı ‘Yaşamak’ isimli güncesine. Siyasî görüşünden dolayı hapis yatan Ahmed Arif, o sancılı günlerde en etkileyici şiirlerini kaleme aldı:

“Haberin var mı taş duvar?

Demir kapı, kör pencere,

Yastığım, ranzam, zincirim,

Uğrunda ölümlere gidip geldiğim

Zulamdaki mahzun resim.’’

Sade ve yapmacıksız bir şiir diliyle Turgut Uyar “Halbuki korkulacak hiçbir şey yoktu ortalıkta
Her şey naylondandı o kadar’’ diyerek özetliyor hayatı…

Yaşamda en önemli şey kazançlarımızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zeka gerektirir; akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark da budur. Hem mutlu hem de anlamlı bir hayat sürmek mümkündür. Hayatlarını anlamlı bulan insanlar, hayatlarının bir amacı, uyumu ve değeri olduğuna inanırlar.İnsanlar hayatlarının anlamlı olduğunu söylüyorlarsa, bu aynı zamanda hayatlarının bir amacı olduğu, bununla uyum içinde yaşadıkları ve buna değer olduğuna inanmalarından kaynaklıdır.

Kendimizi mutlu edecek, hoş vakit geçirtecek projeler, hobiler ve ilişkiler aramak; hayatımızı daha anlamlı ve yaşanmaya değer kılacak konulara odaklamak gerekli. İyi bir hayat yaşama arayışında, çoğumuz dikkatimizi şimdiki andan gelecekte gerçekleşmesini arzu ettiğimiz bir duruma veya resme kaydırıyoruz. Bu da her zaman bir şeylerin eksik olduğunu hissetmemize sebep oluyor. Ya tüm arzularımızı tatmin etmeye yetecek kadar maddi varlığımız olmuyor, ya da belli bir süre sonra artık bu sahip olduklarımızdan biz zevk almıyoruz. Oysa her anın ne kadar değerli olduğunu hatırlayarak; sınırsız arzularımızın hiç bitmeyen arayışının üstesinden gelebilirsek hem kendi gelişimimize değer katar, hem de bu Dünya’yı daha iyi bir yer haline getirmeye katkıda bulunuruz. Her şeye karşın yine de bizi huzursuz eden, çepeçevre saran hayat dediğimiz bu atmosferin içinde debelenip dururken yaşam koşullarının bizi alt etmesine izin vermemeliyiz diyorum...