“Etki ajanlığı” düzenlemesinin de yer aldığı torba yasa teklifi TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi. Bu teklif, Türk Ceza Kanunu'na eklenirse yani öngörülen TCK 339/A maddesiyle sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin hedef alınabileceğini belirten Dünya Kadın Yürüyüşü’nden Hukukçu İrem Bağcı Çalışkan, “Etki ajanlığı düzenlemesine baktığımızda içeriği tamamen sübjektif yoruma bağlı bazı kavramlara yer verildiğini görüyoruz. İçeriğini yargıcın doldurabileceği böylesine bir suç tipinde kadın örgütleri, STK’lar, akademisyenler, muhalifler hedef alınacak.” dedi.

• Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) “Etki ajanlığı” düzenlemesinin de yer aldığı torba yasa teklifi TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi. Bu teklif, Türk Ceza Kanunu'na eklenirse yani öngörülen TCK 339/A maddesiyle sivil toplum örgütlerinin faaliyetlerinin hedef alınabileceği belirtiliyor. “Etki ajanlığı" suçlaması kimleri, nasıl hedef alabilir?

AKP’nin içerisinde etki ajanlığı, evli kadının soyadı ve 6284 sayılı Kanun’da değişiklikler gibi pek çok düzenlemenin yer aldığı 9’uncu Yargı Paketi Taslağı Mayıs 2024’te basında yer aldı. Neresinden tutulsa elde kalacak bu düzenlemelere karşı aylardır kampanyalar yürütülüyor. TCK 339/A’ya eklenmek istenen etki ajanlığı düzenlemesi de bunlardan biri. Başta suçta ve cezada kanunilik ilkesi olmak üzere ceza hukukunun temel kuralları, Anayasamızın 38’inci maddesi ve uluslararası insan hakları içtihatlarıyla ciddi çelişkiler içeriyor. Kanunilik ilkesinin temel unsurlarından biri de belirliliktir. Ceza normları duraklama yaratmayacak şekilde açık seçik ve net olmalı; kati surette birden fazla anlam çıkabilecek şekilde muğlaklık teşkil etmemelidir. Aksi halde yargıçların keyfiliğe kaçması, sübjektif yorumlar yapması tehlikesi doğar. Etki ajanlığı düzenlemesine baktığımızda içeriği tamamen sübjektif yoruma bağlı bazı kavramlara yer verildiğini görüyoruz. İçeriğini yargıcın doldurabileceği böylesine bir suç tipinde hedefe sivil toplum örgütleri, akademisyenler, muhalifler hedef alınacaktır.

“Etki Ajanlığı” Düzenlemesi Ile Muğlak Bir Suç Kategorisi Yaratılmak Isteniyor”3

“ETKİ AJANLIĞI YASASI HUKUKİ GÜVENLİK İLKESİNİ İHLAL EDEN BİR DÜZENLEME”

• Etki ajanlığı yasa tasarısı nasıl ortaya çıktı? Türkiye’de yasa yapım süreçleri nasıl işletiliyor?

Temmuz 2024’te Adalet Bakanı, 20 kanunda değişiklik yapılmasını öngören bu yargı paketinin “Türkiye Yüzyıl’ını adaletin yüzyılı yapmak için” hazırlandığını söylemişti. Teklifin genel gerekçesine baktığımızda da öngörülen bazı düzenlemelerin neden düzenlendiğine yer verilmiş fakat etki ajanlığına dair bir açıklama bulunmamakta, “bazı temel hak ve özgürlüklerin, korunması, hukuki güvenliğin sağlanması, aile birliğinin ve toplum düzeninin korunması” amaçlı değişiklikler yapıldığı söylenmiş. Fakat etki ajanlığı düzenlemesi başlı başına hukuki güvenlik ilkesini ihlal eden bir düzenleme diyebiliriz.

Türkiye’de yasa yapım süreçleri şöyle işliyor: Öncelikle bir veya birden fazla milletvekili tarafından hazırlanıp TBMM Başkanlığına sunuluyor. Sunulan bu kanun teklifleri ilgili komisyonlara havale ediliyor ve asli komisyonlarda tartışılıyor. Komisyonca teklife ilişkin bir rapor hazırlanıyor. Eğer komisyon kanun teklifinin reddini ister ve komisyonun hazırladığı rapor Genel Kurulca benimsenirse kanun teklifi reddedilir. Rapor Genel Kurulca benimsenmezse komisyona geri geliyor. TBMM Genel Kurulu’nda komisyon raporları ve kanun teklifi inceleniyor ve oylanıyor. Anayasa değişikliği öngörmeyen kanunlar için milletvekillerinin salt çoğunluğunun oyu, Anayasa değişikliği öngören kanunlar içinse milletvekili tam sayısının en az üçte iki çoğunluğu aranıyor. Muhalefet partileri tarafından verilen kanun teklifleri ya reddediliyor ya komisyonlarda görüşülmeyi bekliyor. Denge ve Denetleme Ağı, yaptığı meclis izleme faaliyetlerinde 27.yasama yılında muhalefet bloğu tarafından sunulan binlerce kanun teklifinden hiçbirinin kabul edilmediğini raporlaştırmıştı.

• Mayıs 2024’te basında yer alan 9. Yargı Paketi Taslağında, etki ajanlığı olarak bildiğimiz “devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suç işleme” başlıklı maddeler iktidarın, muhalif sesleri bastırmak amaçlı yeni bir suç kategorisi yaratmak istediğine dair çeşitli tartışmalara yol açtı. Yasayı nasıl değerlendiriliyorsunuz?

İktidarın Türk Ceza Kanunu’na ekleyeceği bu “etki ajanlığı” düzenlemesi oldukça tehlikeli bir düzenleme. Başı sonu belli olmayan, muğlak bir suç kategorisi yaratılmak isteniyor. İlk sorunuzda da kısmen değinmiştim. Düzenlemeyi incelediğimizde şu şekilde bazı ifadeler görüyoruz: “Yabancı organizasyonun stratejik çıkarları”, “devletin iç ve dış siyasal yararları.” Bu ifadeler tamamen subjektif, politik yoruma inanılmaz açık ifadeler. Kanunda bir suçun yasal tanımı yapılırken hangi fiil, eylem yahut hareketin suç oluşturacağı açıkça düzenlenmeli, ilgili madde teklifinde kesinlikle böyle bir açıklık yok. Muğlaklık yaratma amacı güdüldüğünü söylemekte bir beis yok. Zaten etki ajanlığı düzenlemesinin eklenmesi planlanan “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” başlıklı bölüm, 765 sayılı TCK’dan direkt alınmıştı. Bu bölümde tüm suçlarda muğlak ifadelere yer verilmesi sebebiyle senelerdir ceza hukukçular eleştiride bulunurken daha da feci bir düzenleme teklif edildi ne yazık ki.

“BU YASA İLE BİRLİKTE İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ DAHA DA KISITLANACAK”

• Bu yasa ile birlikte kadınların da demokratik alanları daralacak diyebilir miyiz? Bu yasa kadın mücadelesini nasıl etkileyecek?

Kesinlikle daraltılmaya çalışılacak. İlgili düzenlemeyi ilk okuduğumda aklıma şöyle bir örnek gelmişti: Türkiye’de bir kadın örgütü izleme faaliyeti yürütüyor diyelim. Bu izleme faaliyetinde iktidarın kadın cinayetlerinin önlenmesine ilişkin idarenin yeterli önlemleri almadığına ilişkin somut veriler ortaya çıkıyor, bu veriler raporlaştırılıyor mesela. Bu raporun uluslararası bir sivil toplum kuruluşuna sunulması durumunda iktidar bu maddeyi “iç siyasal yarara aykırı” diyerek işletmeyi deneyecektir. Uluslararası kamuoyu yaratma faaliyetlerini ciddi etkileyecektir. İfade özgürlüğünün daha da kısıtlanmasına yol açacaktır. 

“KADININ BOŞANMASI ZORLAŞTIRILMAK İSTENİYOR”

• Kadın örgütleri bu yasa ile kadın haklarını akamete uğratacak, başka düzenlemeler ekleneceği kaygısı taşıyor. Örneğin ‘Boşanmayı isteyen kadının boşanmasını zorlaştırılacak’ deniliyor. Bu yasa ile evlilik içinde ekonomik ve sosyal olarak güçsüz bırakılan milyonlarca yoksul kadının hiçbir ekonomik hakkını alamamasının önünü açacağı vurgulanıyor. Siz bir hukukçu olarak ne söylemek istersiniz?

Ne yazık ki bu kaygıları hepimiz taşıyoruz. İktidarın attığı adımlar da başka düzenlemeler eklenebileceği konusunda kaygımızı arttırıyor. “Bir sene önce Adalet Bakanı “aile hukukunu sil baştan ele alacağız” gibi bir açıklamada bulunmuştu. 9. Yargı Paketi de buna ilişkin atılan adımlardan birisi. “Ailenin korunması” gerekçe gösterilerek birtakım düzenlemeler yapılıyor. Medeni Kanun’un 166’ncı maddesinde değişiklik yapılarak kadının boşanması zorlaştırılmak isteniyor.

•  Bu yasa tasarısına karşı neler yapılmalıdır?

İfade özgürlüğü ve basın özgürlüğüne açıkça saldırı teşkil eden, kadın örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin mücadelelerini kısıtlama ve kriminalize etmenin önünü açacak bu kanun teklifine karşı sesimizi yükseltmemiz, yürüttüğümüz kampanyaları güçlendirmemiz gerekiyor.

Kaynak: BAŞKENT GAZETESİ - Makbule AKGÜL